İZMİR MARŞI’NI BÖLERSEK!…

Z kuşağı mı, dersiniz!.. Gençler mi?.. Yoksa Üniversiteliler mi dersiniz!.. Her ne derseniz deyin; kulvarlarında gelişen “ilginç bir eylem” faslı başlamış son günlerde!.. Domino taşı misali, birbirlerini tetikliyorlar.. Ve yüksek dozajlı hepsi de, muhalif siyasetin arenasında bulunanlar!…Bir yerlerde toplanıp, hep bir ağızdan “İzmir Marşı’nı” söylüyorlar, eylem fasıllarını icra ediyorlar!!…

***

Malum, İzmir Marşı’nın muhtevası, dolu!… Söylendiğinde “milli hisler, duygular, ruhlar” bir dirilişe, galeyana, uyanışa gelme noktasında; canlanma insanda hasıl oluyor..? Yedidüvele karşı, savaşırken söylenen bir  marş bu.. Ülkedeki 7’den 70’e herkesin, ortak duyarlılığının beyanını içeren sözler ve atıflar var.. Zaferin coşkusu, düşmanın bozguna uğrayışının haykırmaktadır Izmir’de Marşı!…

***

Ne var ki, gençlerin sokağa çıkıp “İzmir Marşı’nı” okuması, kendilerine özgü “milli duyguları” galeyana getirme gibi halleri; “Türkiye” düşmanlarına değil.. İkide bir “savaş tamtamı” yapan, diş bileyen, Miçotakis’e de karşı söylenmiyor!.. Teröre ve terör örgütlerine, “arka çıkan” emperyalist ülkelere de, haykırmıyorlar!…

***

Siyasal, sosyal ve ekonomik yönde, Türkiye’ye operasyon çekmenin uğraşı içerisinde olan; “siyonizme de?”.. ABD veya AB’ye.. Yani, Türkiye’ye “düşmanlık” besleyen, işgalci siyonist ülkelere!.. “Milli ve sivil” iradeyi alaşağı eden, ülke insanına ihanet ve hainlik içerisinde olanlara karşı da, söylenmiyor bu “İzmir Marşı…”

***

Peki, kime karşı söyleniyor bu marş!… Ne hazindir ki, halkın ekseriyetinin oyuyla seçilmiş.. Milli irade temsiliyetini almış.. Yüzde 52 Oy’a sahip.. Ve her girdiği seçimi de kazanan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı söylüyorlar.. Demek ki, İzmir Marşı “milli bir duygunun” uyanışı değil, muhalefet karşı imiş de, vaziyetten be haberdarmışız!..

***

Öyle ya!.. Yerel seçimlerde İzmir Belediyesi için de, şu slogan üretilmişti.. Dahası; Kemal Paşa’nın adını mücevher taşa yazmaktan” söz ediliyordu.. Zihniyete bakarmasınız!…Onlara göre,  AK Parti “işgalci bir güç.?” Ülke ve millet düşmanı.. Vay da vay, diyeceğim ama kime dersiniz!.. Nesil elden gidiyor, hepimizin ortak serveti “milli” değer ve eserlere gençlerimiz; “hasım” kesilir hale geldi, getirildi, körüklenmektedir!..

***

İşte siyasetin bağnazlığı, çatal dilliliği ve yaratılan hizipleşme, ötekileştirme!.. Vahim bir şuur kaybıyla, “siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, dil ve inanç” noktasında, toplum hızlı bir şekilde; “üstünlük” kimliği oluşturmanın kör taassubuyla bölüyor.. Ve bunu da, CHP yapıyor… Erdoğan gitsin, ülke ne hale gelirse gelsin, “Yunanistan” bile işgal ederse, razı misali bir hali benimsiyor bu siyasi anlayış!..

***

Üstadın ifadesiyle.. Eğer ki, şiirlerimizi, marşlarımızı, “milli ve yerli” duygularımızı, siyasi hasımlık üzerine, “böler, parçalar”, anlam dünyasından çıkarırsak.. Bilelim ki, bölünmemiz, parçalanmamız, nesilsiz bir millet olma halimiz; kaçınılmaz hale gelir.. Ki, süreç buna dair işliyor vahim bir hız ritmiyle…

***

Yoksa, Lise öğrencisi sınıfta arkadaşıyla “Kur’an-ı Kerimi” top misali tekmeler miydi?!.. Ya da, Bursa’da Okul Aile Birliği “yarı çıplak” dansöz oynatır mıydı?.. Üniversiteli öğrencilerin skeç adı altında; İslami değerlere saldıracak kadar, şuur kaybı sergiler miydi?!.. Uyuşturucu kullanımı, yüksek oranda artış gösterir miydi?.. Alkol tüketimi artar mıydı?!..

***

En hazin olan da; şiddete, yasadışı iş ve işlemlere, suç örgütü yapılanmalara meyil veren bir gençlik potansiyeli, sokak teröristleri olarak “suç şebekelerine” yemlik olur hale gelir miydi?!..Denir ya hal-i alem orta yerde!… Onun için aman ha aman; “milli ve yerli” ruhu, hep etmeyelim, sahiplenelim!.. Yarın dünden geç olabilir?!…

***

İKİ FELSEFELİK DEYİM!..

Modern felsefe.. Sanattaki boşunalık.. Absürtlük.. Ve absürt tiyatro.. Absürt felsefe… Elbette ki, absürt bir hayatın boş ve anlamsız insanından kaynaklanmaktadır.

***

Çünkü sosyal hayatın içinde, yaşamak adına hiçbir uğraşısı, yükümlülüğü, işi, emeği, sıkıntısı ve sorumluluğu olmayan insanın hayatı da; zihni gibi boş ve tekdüzedir….

***

İnsan, hayatı boyunca kazandıkları ölçüsünde değil, aksine kendisinde hissettiği ihtiyaçlar ölçüsünde insandır.

***

Her insanın yücelik ve olgunluk seviyesini, duyduğu ihtiyaçların yücelik ve olgunluk derecesiyle, kendinde duyduğu eksikliklerle tamı tamına ölçmek mümkündür…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Dürüstlere değer ver onları çarpıkların üzerinde tut, böylelikle çarpıkların düzelmesini sağlayabilirsin.

***

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN…