JİTEM VAR MI, YOK MU?

JİTEM!
'İsim' noktasında sanırım literatürümüze bundan 20 yıl önce dahil oldu.
O günden bugüne bir çok hadisede; 'JİTEM' ismi altı çizili cümlelerle zikredildi.
Ben dahil olmak üzere ekseriyetimizin 'beynine' işlendi; 'JİTEM' diye!
Hem de 'silinmeyecek' düzeyde.  İsmin açılımına gelince! Yansıyan ifadeye göre;
Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Teşkilatı!
Ne var ki;
Bu oluşumun yapısı yıllardır hep tartışma konusu olarak; masada yer almıştır.
'JİTEM' diye bir oluşum var mı, yok mu? diye!
Dün olduğu gibi bugün de; bu soru hala 'var ile yok' noktasında cevap bulmuş değil.
Sürekli 'zihinler' bulanık kalmıştır.
Çünkü 'JİTEM' hadisesiyle ilgili birileri 'hep' inkarda ısrar etmiştir.
Birileri de; 'varlığıyla' alakalı benim gibi ısrarcı olmuştur.
Şöyle ki;
Genelkurmay 'JİTEM' var mı yok mu? sorusuna hep şu cevabı vermiştir.
Dün olduğu gibi;
'Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulmuş (JİTEM) adında herhangi bir birim mevcut değildir''

***

Tabi bu soru 'defalarca' tekrar edilmiştir;
Genelkurmay'a 'cevap' vermesi anlamında.
Ki bu yöndeki ilk soru ve cevap 1996'da icra edilmişti.
Malum Türkiye'nin 'karanlık' yüzünün deşilmesinde 'elde edilen' fırsatın tepildiği 'Susurluk' hadisesinde!
O gün 'JİTEM' gündeme gelmişti.
Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu o tarihte sormuştu;
'JİTEM' var mı yok mu? diye!
Çünkü Mafya-Siyaset-Devlet 'üçgenindeki' ilişki kazada 'suçüstü' olmuştu.
Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve Sedat Edip Bucak!
Çatlı 'aranan bir zanlı'.
Kocadağ 'Emniyet Amiri'!
Bucak 'O dönemde Milletvekili'
Ve üçü bir Mercedes içerisinde; bir de yanlarında bir bayan!
O gün; 'JİTEM' tartışmaya açılmıştı; 'var mı, yok mu? diye!

***

Ne yazık ki; O gün Jandarma Komutanlığından 'hiç bir rütbeli', Meclis'teki 'Susurluk Komisyonuna' ifade vermedi.
O lütufta bulunmadıkları gibi; 'üçgeni' aralamaya da 'engel' geliştirildi.
'JİTEM' diye bir oluşum yok denilerek!
O gün Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış; 'JİTEM'le alakalı bir yere kadar gidebiliyoruz; sonra kapanıyor.
Ki önceki gün yine mülakatında ifade etti; 'JİTEM' varlığı hep inkar edilse de; 'ciddi' manada varlığıyla alakalı bilgi ve belge mevcut.
O nedenle olsa gerek toplumda genel bir kanaat oluştu 'JİTEM' diye bir oluşumun var olduğuna ilişkin.
Hani derler ya 'ateş olmayan yerden duman çıkmaz' misali.
Nitekim! O gün ve o günden sonra; 'JİTEM' ismi birçok 'yasadışı' faaliyette zikredildi.
Özellikle de; 'faili meçhul' cinayetlerde!
Ki bu oluşumun 'ekseri' faaliyet coğrafyası Güneydoğu illeri ve Kuzey Irak idi!
Yani Olağanüstü Hal Bölgesi.
Hatta 'oluşumun' ana karargâhı da;  Diyarbakır'ın Saray Kapı'daki tarihi yapıları idi.
Bugün o yapıların 'kalıntıları' mevcut, JİTEM ise taşınmış!
Dilleri olsa da; şahit oldukları 'olup-biteni' anlatsalar o tarihi yapılar!
'İşkencelerin, infazların, hukuk dışılıkların' nasıl icra edildiğini.

***

Aslında!
'JİTEM'in varlığıyla alakalı bugüne kadar onlarca belge-doküman ve itiraf elde edildi.
Hatta oluşumun korucusu olarak gösterilen Emekli Albay Arif Doğan bile itiraf etti.
'JİTEM'in kurucusuyum' diye!
Malum Doğan şuan Ergenekon'dan tutuklu.
Emekli bir Albay!
15 Ağustos 2008'de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdiği ifadede şunları söylemişti.
"Ben Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı ve JİTEM Grup Komutanlığı görevlerinde bulundum.
Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı, kadrosu Genelkurmay'ca tasdikli olunan bir görevdir.
JİTEM ise yine üst düzey, daha doğrusu yetkili komutanların bilgisi ve kararları doğrultusunda denenmek üzere kurulmuş bir yapılanmadır.
Ben de bunun kurucusuyum. Faaliyet alanı OHAL bölgesidir."
Dönemin Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Necati Özgen de; 'varlığından' bahsetmişti.

***

Malum!
Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 11 sanıklı 'JİTEM' davası var.
Şuan İsveç'te bulunan JİTEM itirafçısı Abdullkadir Aygan! Sırlar alemindeki 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım.
Gibi 'JİTEM'in varlığını sıkça gündeme getiren; 11 sanıklı davada Mahkeme Genelkurmay'dan sormuş;
'JİTEM adlı bir birimin olup olmadığının, var ise hangi tarihte kurulduğunu, faaliyetine devam edip etmediğini?
Sanık konumundaki kişilerin kuruluşa üye olup olmadıkları yönünde sorular?
Genelkurmay Başkanı namına Ceza Hukuk İşleri Şube Müdürü Hakim Albay Orhan Önder imzalı yazılan cevap:
''Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulmuş (JİTEM) adında herhangi bir birim mevcut değildir''
İki satır!
Ne 'JİTEM'in kadrolu ve maaş bordrosu vaki olan Abdullkadir Aygan, ne de Yeşil'le alakalı; cevap yok!

***

Her ne kadar; 'varlığı' inkar edilse de! JİTEM 'resmi kayıt ve işlemlerde' yer almadıysa da!
Genelkurmay'ın 'resmi' kayıtlarında; görüntü vermiyor ise de.
Toplumda oluşan 'varlık' kanaati; 'gizemliğini' korumaya devam edecek!
Çünkü 'JİTEM'in varlığına inananlardan biriyim! Daha doğrusu; 'mağduru' olmuşum.
Şemdinli'de 'suçüstü' olan Ali Kaya! Nam-ı diğer 'Mutkili Ali' ile 'sorgu' görüşmüşlüğümüz var.
Neyse! Bi bakarsınız ki; Devlet sırlarının 'raflarda' tutulduğu Kozmik' odada; 'JİTEM' fışkırabilir.
Bu 'beklentiyle' alakalı; ciddi emareler de yok değil.
Dünkü gazetelerin ekseriyetinde 'Kozmik Odalarda JİTEM çıkar mı?' diye sorulmuştu.
Aslında Türkiye gelişmiş demokratik, çağdaş ve hukuki normları yakalamış bir ülke olsaydı;
'Alacağımız cevaplar' inandırıcı olurdu.
Ama maalesef; olmadığı için 'cevaplar' inandırıcı değil.

***

Şöyle ki! Yıllarca varlığı 'inkar' edilen bir çok hadise bugün 'itiraflarla' deşifre oluyor.
Ve 'kabul' ediliyor!
İşte 5 polis memuruyla Diyarbakır'da şehit edilen Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan 'suikastı'!
Daha iki hafta önceydi! Cihan muhabiri Oslo'da Genelkurmayın kadrolu Tercümanı Yıldırım Beğler'le mülakat yapmıştı.
O mülakatta; 'Okkan Suikastının', Özel Kuvvetler tarafından 'gerçekleştirildiğini' iddia etmiş.
Ve suikast timi de, Malatya'da düşen 'askeri uçakla' yok edilmişti.
Dün de bu yönde emekli Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Özcan Tozlu konuştu. O dönemde Şırnak'ta görevli komutanmış.
"Okkan'ı, Albay Levent Göktaş yönetimindeki 7 kişilik Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timinin öldürdüğünü iddia" etti.
Tozlu, bi iddiasını Cihan habere şöyle anlatıyor.

***

Dahası Tozlu, suikastın başındaki Göktaş'la olan diyalogunu anlatıyor:
"Göktaş'a 'çok üzülüyorsun peki neden yaptınız' dedim.
'Öyle dendi' dedi ve ses çıkarmadı. Sonra Göktaş bana, şu ifadeleri kullandı:
"Arkadaşımsın, sana şunu söylemek istiyorum. En çok eskort görevi yapan çocuklara üzüldüm.
Yazık oldu o çocuklara. Delikanlı insanlardı. Feci şekilde öldüler.
Bir motosikletli koruma vardı, metrelerce sürüklendi. Feci oldu.
Çok üzgünüm, vicdan azabı duyuyorum. Gaffar Okkan'a da yazık oldu."

***

Öyle ya! 'Yazık oldu.' Doğrusu 'hep yazık oluyor!'
Ama bir türlü 'yazıklar olsun' denilmiyor. Denilmediği için de; 'yazık oldu' cümlesini çok kullanıyoruz.
Çünkü bu ifadenin, yani 'yazık oldu' sözünü söylemememiz ve 'yazıklar olsun' demememiz için;
'Türkiye'de ciddi manada bir özgüven' gelişmelidir. Güçlü bir demokrasi 'hayat' bulmalı.
Özgürlükçü, demokrat, şeffaf ve güven tesis edilmeli.
Devlet 'salt devlet' olduğu için korunmamalı, 'devlet millet için vardır' ilkesiyle korunmalı.
Önce 'millet' sonra devlet!
Çağdaş demokratik ülkelerin 'mayası' bu minvalde; kıvam almaktadır.
Yoksa biz daha; binlerce kez 'JİTEM var mı yok mu?' sorusuna muhatap olacağız.
Bilmem!
Siz JİTEM'in varlığını kabul ettiniz mi?