KABUS GİBİ!

Taktir edersiniz ki;
Dün bu 'korkunç' gelişmeyi 'manşete taşıma' ve köşeye konu etme noktasında;
Ciddi bir tereddüt içerisindeydim.
Acaba; 'toplumsal' korku ve endişeye 'mahal' verebiliriz.
Böyle bir durum hasıl olabilir mi?
Çünkü hassas bir mevzuu!
'Telaşı' çok çabuk gelişen bir durum; 'çocuk', can paresi!
Bir hayli üzerinde beyin fırtınası geliştirmiştim.
Bingöl'de kayıplar, Bitlis'te kaçırılma. Şanlıurfa'da fidye korkusu.
Mardin'in Mazıdağı ve Nusaybin'de kaçırma girişimleri.
Diyarbakır'ın Şehitlik semtindeki; Leyla Başkuşak'ın aylardır kayıplarda oluşu.

* * *

Tüm bunları; 'alt alta sıraladığımda 'kamuoyunu' uyandırmak, çare olduğu gibi;
Önlem almak için de vesiledir deyip 'olup-biteni' sizlere aktardık.
İyi de ettik!
Çünkü bir anda; 'tüm dikkatler' ulusal, yerel, görsel ve yazılı basın başta olmak üzere;
Yetkili kurumlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi. İçişleri Bakanlığının 'gündemine' taşındı.
Herkes sordu; 'Neler oluyor?' diye!
Öyle ki; Emniyet Genel Müdürlüğü 'kayıplarla' ilgili resmi açıklamada bulundu.
27.01.2010 itibariyle kayıp çocuk sayısının bin 657 olduğunu.
Ve bunların Bin 462'sinin 13–18 yaş arası diğer kalan 195'i de 0–12 yaş arası.
Cinsiyet noktasında bunların;
Bin 95'i kız, 562'si de erkek çocuğu.

* * *

Bir de; Güneydoğu'yla alakalı istatistiki veriler.
Kayıp ve kayıpların cinsiyetleri.
Bu rakamlar geçen yıla ait. Yani geçen yıl 'kaybolan' insan sayısıyla alakalı veriler.
Diyarbakır'da kaybolan; kişi sayısı 99.
Bunlardan 22'si kız, 15'i erkek çocuk, 35 kadın ve 27 Erkek.
Batman'da bu rakam 36. Bunun 15'i kız, 6'sı erkek çocuk.
14'u kadın, 1'i de erkek.
Şırnak'ta 1'i kız, 4'ü erkek çocuk, 4 kadın ile 6 erkek olmak üzere 15 kişi.
Mardin'de 4'ü kız, 1'i erkek çocuk, 3 kadın ile 1 erkek toplam 11 kişi kayıp.
Bingöl, Elazığ, Bitlis ve Muş ile Van, Hakkâri.
Son 10 yılın verilerine baktığımızda;
Kayıp çocukların sayısı bin 657 olarak çıkıyor.
Ve bunun 1462'sini 13–18 yaş arası çocuklar oluşturuyor.
195'ini ise 0–12 yaş grubu.
En önemli nokta; bunların 1095'i kız.
562'si de erkek çocuk.

* * *

Dün 'kayıp-kaçırılma' durumuyla ilgili 'bazı etkenler' hakkında bilgi sahibi oldum.
Özellikle; 'kaçırılma' noktasında.
Yani 'ihtimallerin ekseriyeti şu başlıklar altında vuku bulmakta.
Fuhuş!
Evlat edinme.
Organ ticareti.
Dilendirme.
Uyuşturucu kuryeliği.
Pedofili vakaları (Cinsel sapıklık)
Bunlar sadece bir kaç etken.
Vahim! Ürkütücü bir tablo!
Ne yazık ki kâbus gibi çöken; bir gerçek!

* * *

Gerçekten de 'kâbus' gibi!
Dile kolay kaybolan; 'can pareniz'.
Canınızdan bir parça! Kaçırılan; evladınız!
Kardeşiniz veya torununuz. Ya da bir yakınınız.
Komşunuz da olabilir. Velhasıl; o ailenizin bir ferdi.
Evet!
'Kaybolan çocuklar, kaçırılanlar!
7 yaşında. Ya da 8 ila 13 yaşında.
Özürlü de olabilir, engelli de.
Korkunç bir kâbustur o aile için; hem de hayatın en korkunç olanı.
Korku, endişe, telaş ve her geçen zaman dilimiyle oluşan çaresizlik!
Boğar insanı; nefessiz bırakır.
Öldü mü, sağ mı, aç mı, tok mu?
Yerde mi yatıyor, yatakta mı, iyi bakılıyor mu, yoksa dövülüyor mu?
Dışarıda mı, içerde mi?

* * *

Sonrası;
Peki, kim kaçırdı, neden kaçırdılar?
Bir düşmanımız yoktu, husumetli de değiliz.
Kimseye zararımız dokunmadı; neden?
Binlerce soru!
Ve her sorunun beyni kemirircesine ürettiği yeni sorular.
Düşün. Düşün de düşün!
Düşündükçe 'yüreğe düşen' kor ateşi körüklenir.
Düşündükçe; gözlerdeki yaş yağmura dönüşür.
Geçen her saniye 'ruhsal' dengeden bir şeyler koparır.
Öylesine derin noktalara nüfuz eder ki 'acının' duygusu;
Beyinde depremler yaratır.
Ne hazindir ki; bu duygunun esaretiyle saatler birbirini kovalar.
Saniyeler saat, saatler gün, günler aylar, aylar yıllar, yıllar bir asır olur.

* * *

Dua eder!
Allah'a yalvarır; 'can pareme beni-bizleri kavuştur' diye!
Saatler, günler, aylar birbirini kovalar; 'gidenden ve kaçırılandan' haber yok.
Ruhsal bir dünya kaybı içerisine girersiniz.
Psikolojik bir ruhsal dengesizlik; işlemeye başlar.
Öyle ki; her kapı açılışında, her telefon çalışında.
Veya postacı her kapıya geldiğinde;
'Umutlanırsınız' bir haber mi geldi diye?
Sonra kapı da, telefon da, postacı da geldikleri gibi;
Kapanır ve giderler.
Geride 'o yüreği yanık' insan için boş bir dünya kalır!
Söylenmeye başlar;
"Bari yaşadığını bilelim.
Barı öldüğünü bilelim.
Son bir kez 'sarılalım da' ne olursa olsun!"

* * *

Kahrolası bir 'kâbus'!
İşte Bingöl'de kayıp iki kız çocuğun 'akıbeti'.
Günler süren 'arayış' acıyla son buldu.
Önceki gün Asliye Ayaz, dün de Zeynep Varış'ın cesedi bulundu.
Asliye'nin otopsisi geldi; 'vücudunda' darp, başında ve yüzünde yarık tespit edilmiş.
Yani ölmeden 'boğuşmuş'. Bunlar ilk belirlemeler.
Dün Asliye Ayaz'ın babası Hakkı Ayaz şu çığlığı atıyordu;
''Anne, babalara seslenmek istiyorum, çocuklarına dikkat etsinler''
Yani;
'Bizim yüreğimiz yandı, başka ailelerin yüreği yanmasın'
Evet! Hiç bir annenin, hiç bir babanın ve hiç bir ailenin 'yüreği' yanmasın.
Yandırılmasın!

 

BİR DE UZMAN UYARISI!

Şayet; bu kâbusu sizler görmek istemiyorsanız.
Tedbiri 'çocuğunuz' için elden bırakmamanız gerekir.
"Bunlar benim çocuğumun başına gelmez" diye de asla düşünmeyin!
Gelebileceğini daima düşünün.
Onun için de bakınız uzmanlar ve özellikle polis şu önerileri sıralıyor;
Çocuğunuzun arkadaşlarını ve ailesini tanıyın.
Arkadaşlarının adını, telefon numarasını ve adres bilgilerini içeren bir defteriniz olsun.
Eğer mümkünse, ailesinin iş telefonlarını da deftere yazın.
Çocuğunuzun, bu bilgilerin bulunmadığı yerlere gitmemesi için bir yöntem bulun.
Çocuğunuza özel bir tanıtım kartı (kimlik) yaratın ve o kartı devamlı taşıması için ikna edin.
Çocuğunuzun DNA'sını belirleyecek bir şeyini (kan, saç teli gibi.) muhafaza edip, alındığı tarihi de not edin.
Çocuğunuzun sizinle nasıl irtibat kurabileceğini öğretin ve belirleyin.
Ve bu bilgi, onun ID kartında bulunsun.
Özellikle çocuğunuzun en son ne giydiğini de bilin.