KADİM KENTTEKİ "ADİ TERÖRCÜKLER!…"

Bugün biraz "bodoslama" dalacağım!.. Gocunan, tepki veren, yerinden kalkan, kaşlarını çatan, hatta yumruğunu sıkan da olacak!.. "Bu kadar da ağır konuşulmaz ki" diyen de çıkacak!.. Olsun.. Ama biliyorum ki kent "ahalisinin" büyük ekseriyeti; "söylediklerimin altına imza atıp", hakikatler haykırıyor diyecek!… Zaten bizim de görev ve misyonumuz; "gerçekleri" haykırmak değil midir?..

***

Gelirsek, şehrin kahredici şekilde soluduğu "huzursuz" havanın, hal-i durumuna!… Büyük bir perişanlık ve aynı zamanda "rezillik" söz konusu!… Tabi, bu huzursuzluk, korku, endişe atmosferi "teröre" endeksli değil!… Ki, artık bu alanda ciddi bir merhale alınmıştır… Etki düşük… Sokaktaki ahalinin deyimiyle, ne yazık ki "terörün korku imparatorluğu" çöktü, lâkin yerine "adi terörcüler ve terörcükler" oluşmaya başladı!…

***

Şehir hayatının her kulvarında vücut bulan "adi terörcük" yapılar kadim kenti "korku arenasına" çevirmiş durumdalar!… Suç ve suçlular; "palazlanıp" büyüdükleri gibi; hızla kendilerine has bir şekilde "kurtarılmış" alanlar oluşturmaktadırlar.. Kurumların "politize" olmuşluğu; bu alana vahim bir "iştah" açmaktadır!.. Çünkü, idareciler de benzer bir akılla, kendi kulvarlarında "bürokratik oligarşiyi" geliştirmektedirler!…

***

En, dehşetlisi de seçilmişlerin; "zafiyeti" ve bu "adi terörcük" yapıları kendilerine "arka bahçe" olarak, kullanmaları!… Kırsalın ağalığı, beyliği, paşalığı, "totaliter" anlayışı, şehrin modern kimliğiyle kravatlılaşmaktadır!… Vur, kır, parçala, yok et, çök üzerine!.. "Nasılsa Ankara'da dayın var?" hesabıyla; "zırhlı ve dokunulmaz bir siyasi nüfuzun etkisi" var…

***

"Örgütlü toplumlar, gelişen, büyüyen zenginleşen toplumlardır" sözü ne yazık ki, kadim şehirdeki "Sivil örgütlü" yapıların "yandaş ve fondaş" kimlikleriyle; "çöplüğe" atılarak, anlamsızlaştırılmıştır!… İğneyi azıcık kendimize de batırarak, yerel ve bölgesel, yazılı, görsel yayın organları olarak da; "işimize geldiği gibi olaylara bakıyoruz!!!…

***

Tabi; yüksek dozlu bu kadim şehre dair "serzenişimde" tenzih ettiklerim de var!.. Ki onlar olmasaydı, bu şehir "daha beterin beteriyle" yüz yüze gelirdi.. Onlar, "hakka hak, batıla batıl" diyenlerdir.. Ehil ve liyakat ölçüsünde, hizmeti de, düşüncesi de, yaşam karakteri de, devlet yönetimini, kurumsal kimliği "insanı, vicdani ve rahmani" işlemesi ve olmalarıdır!?..

***

Muhakkak ki, müdahil olmuşsunuz.. Ki bir haftaya yakındır Diyarbakır Söz Gazetesi'nin manşetinde ve baş yazar Mehmet Ali Altındağ'ın köşesinde yer alan "terörcü yapılar" diye söz ettiğim, kadim şehri de "korku arenasına" çeviren bir silahlı saldırı olayından söz ediliyor!… Birileri olayı ilk etapta "adli bir vaka, bir anlaşmazlık, bir uyuşmazlık" olarak görüyor ise de; "hakikat" hiç de öyle değil… Günlerdir kendi çapımda irdeliyorum, ortaya çıkan resim "olay" meğer ki buz dağının görünen yüzü" imiş!…

***

İşte yaşadığım Diyarbekiri kahredici "huzursuzluğa" sokan "bu çirkin yüzlerden" dolayı, dozajı yüksek "cümleler" kurdum..  Ve son dönemlerde vuku bulan her mevzuda olduğu gibi bu olayda da; "üç maymuna" yatanlara da; "yeter bu sorumsuz" takınmalarınız diyerek haykırmak!… Makam, mevki ve devlet gücü bu kadar mı "politize" olur, bu kadar mı "mazlumun, mağdurun" değil de, "zulümkârın, zalimin" safında durma eğilimini gösterir!!…

***

Düşünün, bir taraftan iş, aş, istihdam diye çığlık atılacak!… Kentte "işsizlik" korkunç boyutta seyredecek!.. Ama "iş ve istihdam" yaratan iş adamları, "terörcükler ve terörcü" yapılara siyasilerin, feodalitenin, devlet içerisine çöreklenmişlerin himayesiyle "yem" edilecek… Hal böyle olunca; "nerde kaldı vatandaşın can güvenliği?"

***

Olaya bir bakar mısınız? İş İnsanı, S.K'nın oğlu M.Ö.K, Toplu Konut İdaresi'nin "ihaleye" çıkardığı ve herkesin katılımda özgür olduğu, "arsa" satış ihalesine katılıyor… Ki bu arsa, ne kişilerindir, ne de bir başka kurumun... Arsa, TOKİ'nin arsası, tapu sahibi de TOKİ… İhalede verilen tekliflerden en uygunu, M.Ö.K'nın… Sözleşmesini yapıyor, tazminatını yatırıp, ödemesinde bulunuyor. Tapuyu alacakken; birileri çıkıyor diyor ki "bu arsa bizimdir!.."

***

İyi de; "nasıl senin oluyor ki?"… Tapun var mı yok, zilyet var mı yok?.. İhaleye katılmış mısın? Yok.. Herhangi bir kurumla anlaşman, sözleşmen, uzlaşman, alışverişin olmuş mu, yok!… Eee;  TOKİ'misin değil, neyin ve hangi hükümle "bu arsa senin oluyor, burası benim diyorsun?"…

***

Gelen yanıt, tehdit, şantaj, siyasi ve feodalitenin gücüyle; "silahlı saldırı.?" M.Ö.K'nin babası S.K eşiyle birlikte, alış-veriş merkezinin otoparkında aracına binerken, "silahlı saldırıya" uğrayarak, ağır yaralanıyor!…

***

Peki, saldırıyı, suikastı düzenleyen tetikçi kim, basına yansıdığı için ismini açık yazıyorum, Yunus Lale!… İfadesinde ne diyor; "orada dolaşıyordum, bana ne bakıyorsun" dediği için "silahımı çekip vurdum?"..  Kargaların güleceği "savunma!.." Yunus Lale'nin şeceresine baktığınızda; "kimler yok ki?…"  AK Parti’ye sızmış "AKP'lilerin" varlık membası gibi!…

***

Anlayacağınız, kadim şehir maalesef "sahipsiz" şehre döndü!… Çobansız, sürü misali!… Dört bir tarafını saran "adi terörcü" yapılar tarafından saldırı altında!… İşgaller, gasplar, çökmeler, çöktürmeler, kol geziyor!…Ve bu yapıların iştahları da kabardıkça kabarıyor…

***

Arazi mafyası mı, uyuşturucu mafyası mı, fuhuş mu, tefecilik mi, yolsuzluk ve usulsüzlüğü sektörle hale getiren, ihale mafyası mı?.. Hepsi bulimum!… Nasılsa; siyasi nüfus ve feodalitenin gücüne boyun eğen yönetim var ya!.. Hak, hukuk, adalet, yasa, mevzuat, devlet mekanizması; "işlemez, işlem görmez?…"

***

"Üç maymuna" yatan yetkili ve etkili zevatın, "sahipsiz bıraktığı şehri" işte bu "adi terörcü" yapılar ele geçirme, savaşı içerisindeler!.. Silahları, saldırıları, akıttıkları kan, döktürmeye çalıştıkları gözyaşı; "sahipsiz şehrin" sahibi olma gayesidir!!…

***

Hep ifade ederim!… Kadim şehrin gerçek sahibi, ahalisidir… Ki ahalisi uyanıncaya kadar… Aklı başına gelene, gözü açılana dek!.. Diyarbakır, bu şer, bu adi terörcü yapılar ve onları himaye eden, koruyup, kollayan, siyasi nüfuzla "zırhlı kalkan" olan rantçıların arenası olmaya devam eder!…

***

28 ŞUBATÇILAR!…

Şimdi nerde; "hapiste!!.." Hakkın, hukukun ve adaletin tecellisiyle; "28 Şubat'ı" yaşatan ve yaşatılmasına, öncülük edenler; "müebbet" aldı.. Cezaları onandı.. Ve hüküm gereği artık; "cezaların infazı" gerekli!..

***

Türkiye açısından; "üzücü" bir olay.. Ki üzücü yönü; bu milletin, alın teriyle, emeğiyle oluşan bütçeden, faydalanacaksın!… Okutulacaksın!.. Ve şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üniformasını "giyme" şerefine nail olacaksın!… Ama çıkıp; "o millete" parmak sallayıp, "milli iradesini" ipotek altına alacaksın…

***

Dinine, inancına, milli duygularına da "pranga" atacaksın!.. Ve çıkıp; bu "zalimlik bin yıl sürecek" diyeceksin!… Ama yok!… Ne bu devlet "zalimliğe" prim vermez, ne de bu millet "böylesi zalimliğe" boyun eğip "zilliyeti" yaşar!..

***

Gözaltına alınıp, cezaevine konulduklarına ilişkin resimler ulaşırken, üzülmedim değil!… "Eden bulur" dedim!… Çünkü; 28 Şubat "kanlı, şiddetli, zalimliklerin bini bir para" misali; yaşanan ve yaşatılan bir dönem!.. Elbette ki, hesap sormalı!… Ki bu, 80'ine gelmiş olsalar bile!..

***

"Bir gün daha olsa da cezaevine girmeleri" tarih açısından, gelecek açısından, demokrasi açısından; "dersi ibrettir.." Ve bu millete yapılan hiçbir zulüm, "yapanın yanında kar kalmayacak" hakikatinin binası inşa edilmeli!…

***

Ancak bakıyorum; bazı zevat… Ahkâm kesiyor..  Söyleniyor, tepki veriyor; neymiş "28 şubat darbe değildi ki, neden bu insanlar cezaevine konuluyor, ülkeye yakışmıyor?" gibisinden; üretilen laflar var!…

***

Hiç de öyle değil!.. Kimse de, 28 Şubat zulmünü aklayıp, pullamasın.. Cezaevine girenleri de "masum" göstermesin!.. 28 Şubat’ın zulmünü yaşayan biri olarak, kin, nefret, intikam duygusuyla bunu ifade etmiyorum!..

***

Bu halk önünde "baş örtülerinden" dolayı hayatları karartılan binlerce genç kızımız için; hesap vermeleri gerekir… Bir milletin; Peygamber'ine ve Kur'an-ı Kerimine "dil uzatılamayacağını" ibadetinin engellenmeyeceği için, hesap vermeleri gerekir!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Düşmanınızın neden korktuğunu anlamak için, sizi ne ile korkuttuğuna bakın.