KAFEDE KÜRTÇE HİZMET MEVZUSU!…
Doğrusu, bu mevzuya dahil olmayacaktım!?.. Ama, vakıa çok yönlü, zincirleme hadise tetiklemesine dönünce, der demez insan, ırak kalamıyor!.. Ki görmezlikten, gelmekte mümkün değil gelinen aşama itibariyle!.. Çünkü, olay üzerinden tahammülsüzlükler, birbirini kovalar hale geldi!!… Toplumsal arıza-i durumlara, yol açılarak, hizipçilik yapılıyor!?..
***
Evet, Ofis Sanat Sokağında bir kafe!.. İşletmecisi kendince, bir karar almış!?. Masumane, kendine özgü bir tutum niyetiyle mi?..Yoksa siyasi ve ideolojik bir hesap ateşini körükleme adına mı?. Medyatik olmaya yönelik mi?.. Her ne ise, bilemiyorum!.. Basına yansıyan ifadesiyle aldığı karar, işletmenin hizmet anlayışıyla alakalı…. Dediği şu; “Bundan böyle bu kafede sadece Kürtçe hizmet verilecek. Başka dillerde hizmet verilmeyecek..”
***
İşte bu beyan!.. Ki arkası ve önü muhakkak var ki, ama mevcudiyetiyle bir anda sosyal medyada viral oldu!.. Çok yönlü, tahammülsüzlük ve hizipleşme, ayrıştırma atmosferiyle, mevzu körüklendikçe körükleniyor!.. Çift taraflı, sosyal medyanın gündemi!.. Kerameti kendinden menkuller başını çektiği gruplar vaziyet ateşe körükle yaklaşmaya döndü!.. Siyasi ve ideolojik çatışma, yarattı!.. Yapılan açıklamalar, tarafgirlik içeren beyanlar, kaç gündür konuşuluyor, tartışılıyor!..
***
Nihayetinde, olay farklı bir mecraya taşındı!… O işletmeci, gözaltına alındı!.. Gözaltı gerekçesi üç farklı suç istisnasına bağlandığı ifade ediliyor!!.. Birincisi “terör propagandası..” İkincisi “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”.. Üç, “nefret suçu”.. Öncelikle, işletmecinin gözaltına alınmasına gerek var mıydı?.. İşin hukuki kriterleri, ne der bilmem!.. Ama gerek var mı, sorum askıda!..
***
Lakin, kafe sahibinin sergilediği tavır kendince almış olduğu işletme kriteri, kişisel olsa dahi, gerisini ve berisini düşünmesi elbette ki gerekli?!.. Ama insan ana diliyle de bir iş yapmaz mı, sorusu ikmale gelir?.. Ki bu da yasal mı?.. Kendini bağlar gibi bir tez ortaya konulsa da, özünde, toplumun tüm kesimlerini bağlıyor..
***
Yoksa niye tartışma konusu edilsin ki.. Mevcut hale toplumun her kesiminden tepki gösterilen ve gören ayırımcılığın ta kendisi bir karar vermiştir deniliyor?.. O nedenle, vakıa hassasiyet gerektirmektedir!!. İster bilerek, ister bilmeyerek vesile olunan, hadise pek kabul edilir olmadığı gibi ayırımcılık gerçeği de gizlenemez!!…
***
Bu olay ve benzer hadiselerde, empati geliştirmek en doğru adımların başında gelmektedir!?. Toplumsal birliğin, bütünlüğün, barışçıl atmosferin bakiyesi için geçerlidir herkes için empati geliştirmek!?.. Nasıl ki, batı illerinde benzer hadiseler vuku bulduğunda toplumsal tavrımız, karşı duruşu içeriyorsa!.. Her bir şekilde, itiraz ediliyorsa!.. Öyle olunması, ona göre tavır konulması herkesin yaşam kültürü olmalı?…
***
Daha açık bir ifadeyle, bölge illerinde herhangi biri, kendince demiş olsa.. “Bundan böyle bu kafede sadece Türkçe hizmet verilecektir… Başka dillerde hizmet verilmeyecektir?”… Ve umuma açık işletmesinde bunu dikte ederse, karşı tavrımız nasıl ise, aynı şekilde diğer söyleme de tavrımız öyle olmalıdır?.. “Bu bir ayırımcılıktır” diye haykırılmalı?..
***
Gerçekçi olalım!?. Ahali olarak biz bunu içimize sindirir miydik? Bu bir ayırımcılıktır, ötekileştirmedir, hizipleşme yaratıcıdır demez miydik?… Elbette derdik!?.. Her türlüsüne ve şekline de demeliyiz!?. Yapılması gereken nettir… Her ortamda, haykırarak, gür bir sesle demeliyiz bu bir ayırımcılıktır diye!..
***
Aksi durumda, inkarı ve asimilasyonu kendimiz inşa etmiş ve pirim vermiş oluruz!.. Birilerine de haklılık payları elde etmelerine imkanlar geliştirmiş oluruz!.. Eğer bugün böylesi hadiseler vuku buluyorsa, o da geçmişin yarattığı handikapların ürünü olan tahammülsüzlüklere binaendir!..
***
Kaldı ki, son dönemlerde, dil, ırk, renk ve inanç üzerinde kimi çevrelerce yaratılmak istenilen ayırımcılık odaklı tahammülsüzlüklerin ateşlendiğini de, görmemiz lazım!.. Şiddeti, ötekileştirmeyi, hizipleşmeyi, ayırımcılığı körükleyen her türlü söylem ve eyleme, her kimden gelirse gelsin, gözetilmeksizin tavrımız karşı duruşta, net olmalı!..
***
Sanat Sokağı esnafı!.. Gelişmelerden rahatsız.. “Hiç bir dile karşı, tahammülsüzlük, olamaz, olmamalı, olmayız, olmaya da zemin verilmez, imkan tanımayız” diyor.. Bu arada İşletme sahibinin ağabeyinin bir açıklaması var.. O da; “Böyle bir ayırımcılık söz konusu değildir.. Kürtçe de, Türkçe de, her ne dilde konuşan olursa olsun, hizmet veririz vermeye de devam ediyoruz!..”
***
Evet, her dilin, rengin, ırkın düşüncesi de ve fikirleri de yaşam kültürü de, kendi özünde, değerlidir, kıymetlidir, yaşamalıdır, özgür olabilmesi için de gelişen her türlü ayırımcılığı ayaklarımızın altına almamız gerekir!!!.. Her kim ve kimlerden gelirse gelsin ötekileştirici tavır, kabul edilmemelidir.. Ki diller özgür, bireyler eşit olabilsin!… Ve böylesi hadiselerin hassasiyetini de gözeterek, konuşmalıyız!.. Nokta!..
***
DÜNYA HUKUKU?..
Var mı?.. Sorumu yenileyeyim?.. Yer küresinde, “Uluslararası bir hukuk nizami ve yaptırımı var mı?”.. Sanmıyorum!.. Sizce olmuş olsaydı, Lahey.. Yani Uluslararası Adalet Divanı’ndan çıkan, İsrail’in Refah ve Gazze Operasyonlarını durdursun yönündeki, karar hükmü, somut ve fiili eyleme dönüşürdü.. Kandan beslenen, siyonist terör devleti İsrail soykırım katliamlarına son verirdi!…
***
Peki vaki oldu mu?. Hayır… Bilakis verilen karar bizim için hükümsüzdür demenin ötesinde, alay edercesine, 48 saat kararın üzerinden geçmeden, kan döktü!.. Refah’a havadan operasyon yaptı.. Sivil, çoluk, çocuk kadınlar bulundukları çadırların içerisinde, diri diri atılan bombalarla yakıldı!… Ve bu vahşi ve hunharca girişimi, canlı canlı, dünyaya izleterek, yaptı?…
***
Ne yazık ki, İsrail denilen siyonist terör devleti, Ortadoğu’da, Hristiyan ve Yahudi Dünyasının emperyalist kimliğiyle, şımarık, kendine buyruk, kan emici vampir misali, Müslümanları öldürüyor!!!.. 1948’den buyana süre gelen bir vahşetin, tetikçisidir İsrail!.. Tarih sayfası her yönüyle, olup-bitene şahit!…
***
Ne diyor Erdoğan!.. “Dünya beşten büyüktür..” Ama velakin, bu beşli çete, siyonizmin nam-ı hesabına, faaliyet gösteriyor!.. Birleşmiş Milletlerin İsrail’e karşı bir yaptırımı oldu mu?.. Hayır.. İsrail BM’yi dinleyen, takan, sözlerine, söylemlerine kulak veren mi?.. Hayır!.
***
Ki, Uluslararası Ceza Mahkemesi!.. Lahey!.. Bugüne kadar aldığı kararlara bir riayeti oldu mu?.. Dinliyor mu?.. Hayır.. Bilakis, üstüne üstüne hukuksuzluklarına devam ediyor.. Ve bugün, 235 günü aşan zamandır, her yönüyle savaş suçu dahil olmak üzere, tüm insanlık suçlarını işlemektedir!..
***
Netice itibariyle!.. Refah’taki insanlığı her yönüyle, yerin dibine sokan, İsrail ve onun yardakçısı, işbirlikçisi, emir eri mahiyetli ABD!.. Ve onların safındaki Avrupa!.. Hiçbir şekilde, uluslararası mekanizma ve normlarını dikkate almadıkları gibi, yok saymaktadırlar!.. Kim silahlıysa, o güçlüdür!..
***
Hep deriz ya burası Teksas mı?!.. Ne yazık ki, yer küresi tüm koşullarıyla, yaşanan ve yaşatılan hukuksuzluğun” ikmal ettiği şirretlik, insani, vicdani, rahmani, adil ve adaletli yaşamı yerle yeksan ederek, dünyayı teksasa dönüştürmüştür!?.. Ötesi yok!.. Demek ki, haydudun hakkından gelmek için şerif olmak gerekir artık!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Tahammülü “tahammülsüzlükle” sınamak, toplumsal birliği dinamitler!..
***
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN