KARANLIKTAN, AYDINLIĞA CESARET!

Sahi,
Türkiye mevcut "değişim" evresinde şeffaflaşıyor mu?
Bi bakalım,
Emareler bu söylemi ifade ediyor mu?
Malum,
Ülke ve millet olarak nerdeyse yarım asrı bulan bir zaman dilimi içerisinde "demir perde" misali, rejimin vesayetinde kalındı.
Karanlık,
Atmosferin "dehşetli" oksijenini, hep solduk ve soldurma gayreti içerisinde olundu!..
Şiddet,
Terör,
Kan ve gözaşı..
İnkar,
Ve hizipleşmeyle gelişen "iç çatışma" hakimiyeti!

* * *

Tabi,
Kurt dumanlı havayı sever sözüyle!..
Bu grift yapının vücuda gelmesindeki baş aktör de hiç kuşkusuz..
Siyaset,
Devlet
Ve medya,
Beri yanda yargı mekanizmasındaki "statükocu" fikriyat...
Derinlik,
Arz eden, "düşünce" kaosu ha bire üretilerek pompalandı.
Hızlı bir şekilde,
Lağımdaki çürük atıklar misali "çürüme" seyrini gerçekleştirdi.
Öyle bir sirayet,
Etkileştirmesine vesile olundu ki bu kez "çürüme" odakları yarattı!..
Ki,
Bu odakların en başında "derin devlet" anlayışı oldu..

* * *

Derken,
Aynı istikamette "mafya ve çeteler" oluştu..
Bir zaman geldi ki;
Aile ilişkileri dahi "karmaşık" bir hal alarak, "dost-düşman" tanınmaz oldu.
Palazlanan,
Palazlanmış, yeni palazlanma alanları yarattı!..
Ancak,
Bugün "yaşanan" vahim yarım yüz yıllık sürecin "kozmik" odalarına girdiğinizde..
Gördüğünüz;
Midedeki bağırsaklar gibi, "odakların" hepsi, bir birine göbekten bağlı olduğu gerçeği.
Ergenekon mu,
Balyoz mu,
Ay ışığı mı,
Yurtseverler mi,
Sauna mı,
Şemdinli mi,
Danıştay saldırısı mı,
Hrant Dink cinayeti mi,
Ve pek tabi ki, "mezar evler" mi?
Aktütün karakolu mu,
Cemal Temizöz ve Kamil Atak'la,
Az da olsa deşilen faili meçhul cinayetler mi?
17 bini bulan,
Kayıp ve faili meçhuller mi?

* * *

Dikkat edin,
Hepsi "eninde-sonunda" bir noktada buluşuyor..
O buluşma da;
Ülkenin lağım çukurunu andıran çürümüşlükten nemalanan "derin" statükocu anlayıştır..
12 Eylül,
28 Şubat,
E-Muhtıra
Ve daha sayabileceğimiz aba altında sopa gösterme becerisi.
Az önceki,
Hadiselerin vücuda gelmesindeki temel gaye "vesayetlerin" ağam-paşam nizamını almasıdır.
İşte,
Türkiye ve pek tabi ki millet görmeye başladı "kozmik" odaların, içtihadı kime komuta ettiği..
Artık,
Üstadın ifade ettiği gibi "kirli yüzler" deşifre oluyor!..
Gerçekleri,
Öğrenmeye başladığımız gibi "kutsal" değerle anılan yapıların da içyüzü netleşiyor..
Bakın,
Dün Çetin Doğan'ın anlattıkları!..
Tabiri caizse,
Hala bu ülkeyi "vesayet" zihniyetiyle aldatacağını sanıyor!..

* * *

Yok artık!..
Ve garip bir durum da,
Siyasetin aktörleri de "bu seyr-ü sefer" içerisinde, "değişim" yaşıyorlar..
Yani onlar da şeffaflaşıyor muuuuu?..
Velhasıl,
Her ne kadar siyasal iktidar için "kendi devlet ve rejimini" yaratıyor iddiasında bulunanlar var ise de..
Gerçek olan şudur ki;
Türkiye "artık" karanlıkların seyredeceği, kurtların "sofra" bulacağı..
Tilkilerin de,
Cirit atabileceği bir alan olmadığı gibi, hadiseler de "meçhul"e dahil olmuyor..
İşte,
İbrahim Tatlıses'in hadisesi gibi!..
Günlerdir,
İzliyor ve okuyoruz; "meselenin" iç yüzü ve suikastçıların kimler olduğu noktasında.
Ne kurgular, ne senaryolar üretildi.

* * *

Ama dün,
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu açıkladı maske düşürerek, "suikastın" kimler tarafından icra edildiğini söyledi..
Söylerken de,
Geç geldik ama eli boş gelmedik!
Evet..
Yeter ki,
Devlet nizamında ve milletin duygusunda cesaret kamil olsun..
Bu,
Heybetli yapıyı göze aldığımız sürece, özellikle de siyasi mecra bu minvalde yürürse yarınlarımız aydınlık..
Geleceğimiz de, Şeffaf olur..
Aksi taktirde,
Daha vahim zaman dilimine mahkum oluruz da. Maazallah!
Hayırlı Cumalar..