KATKI SUNMAK VAR İKEN?
Son günlerin 'en sıcak' ve ivedilik isteyen mevzusu; 'Kürt açılımı'. Ya da; 'Kürt sorununa' çözümde 'yol haritası'!
Seyir defterine 'alınan' notlar. Çözümde 'yapılması' gerekenler anlamında; 'olumlu' hamleler yapılmakta.
Çünkü ülkenin ve bölgenin, hatta bulunulan 'coğrafyanın' en yakıcı sorunu olması 'münasebetiyle', çıkmaz artık aşılmalı.
En önemlisi de; 'şiddete' dayalı süreci ve istemleri 'bir kenara' bırakıp, bağlarını kopararak; 'barışçıl' alana çekilmeli.
Şuan için; 'toplumun' tüm katmanlarında, 'kurum ve kurumlar' ivmesinde 'iyimser' bir rüzgâr esiyor. Hem de 'uç seviyede'!
***
'Ede bese. Artık yeter' sesleri gürleştiği gibi; 'çözümün' umut dalgası da; kabarıyor. Türkiye, ABD, AB, Irak, İran ve Suriye 'trafiğinde' önemli; dengeler ve paradigmalar 'zemin' alıyor. Ve en önemlisi; 'Asker'in yani 'silahlı' kanadın kurumsal düzeyde 'gelişmeleri' pür dikkat, ama sesiz izlemesi.
Önceki yıllarda; 'mevzuya' en küçük bir hamlede; 'tavır ve tepki' hemen geliştirilirdi. Ancak şu anki tüketilen zaman mefhumunda; durum tam aksine.
Tabi bu 'yanıltıcı' olabilir. Neyse! Zaten; herkes mevzuunun işleyişinde sadece 'bardağın' dolu tarafına bakış atmakta.
Ve pozitif bir 'eğilimle' duruma analiz getirmekte, fikri noktasında düşünce deklare etmektedir.
***
Aksi 'minvale' meyil gösteren de yok değil. O da istisnayi 'düzeyde'! Mesela MHP Lideri Devlet Bahçeli. Ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal.
Ve tabi ki 'mahiyetindeki' tayfalar. Şu son 15 günlük zaman dilimi içerisindeki;
'Türkiye'nin kanlı geçmişine' sünger çekip, çözüme yönelme hamlesine gösterdikleri, 'tepki', inanılmaz. 'Ne oluyor? Bu öfke ve kin niye?'.
Dedirten 'siyasi üslup', 'anti-demokratik' yapıyı 'körüklemekte' olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Özellikle; 'insani' açılıma 'ayrılıkçı' denilmesi.
Ve de 'Ülke Ocaklarını' kast ederek, binlerce genç 'sokağa dökülüp' meydanı boş bırakmaz diye imrenti geliştirmesi; 'ürkütücü'!
***
Sokakların 'kanlı', gözlerin yaşlı, şiddetin ve terörün 'bağnazlık' kazandığı dönemlerin 'kimseye zarardan başka yarar' sağlamadığını.
Barışın, kardeşliğin, hoşgörü ve bütünlüğün 'ivme' alması gerektiği zamanı 'yakalama' uğraşı verilmesi gerektiği gerçeği orta yerdeyken.
Böylesi 'derin' tahribatları yaratıcı 'siyasi üslup' yaratmak ve bunu ülkenin 'Milli Değerlerini' koruma ve kollama olarak göstermek.
Üstadın ifade ettiği gibi; 'Ülkeye ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine' en büyük zulümdür. Hele hele kardeşliğe 'en büyük kötülüktür'!
Ki hatırlarsanız İçişleri Bakanı Atalay bu mevzuyla alakalı ilk 'detaylı' açıklamasında; 'çağrıda' bulunarak herkesi uyarmıştı.
***
"Bu süreci pozitif yol alabilmesi için; herkesin 'siyasi üslubuna' dikkat etmesi gerekir.' Ki Atalay bu ifadeyi özellikle DTP'nin 'Şahinler' kanadına atfen söylemişti. Ama görüyoruz ki; MHP ve CHP kanadı da; 'bu ifadenin' muhatabı olması elzemdir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 'günü birlik' Bitlis ziyareti. Ve bu ziyaretindeki 'kullandığı' üslup ve bölge insanına göstermiş olduğu 'sıcak ilgi'!
Güroymak'a Kürtçe ismiyle 'Norşin' diye hitap etmesi. Mem-u Zin'i 'Devlet katında', En Büyük Kültürel 'kazanım' diye ifadesi.
Bu açılıma bile; MHP'nin gösterdiği 'olumsuzluk' gerçekten; 'korkutuyor'! Şunu söyletiyor; 'Birileri sokaklarda kan akmasını istiyor'!
***
Düşünebiliyor musunuz; 'ülkenin' düşünebilen ve konuşabilen tüm 'katmanları' bu kadar aleni bir pozitif havayı solurken, MHP'nin 'negatifleşmesi'.
Sizce 'neyin' alameti veya neye dayalı bir siyasi kazanç var ki; 'zıt fikre' meyil vermiştir. DTP ve onun siyaseti güden Milletvekilleri.
Bu ülkenin ‘gerçeği’ ve siyasi tercihi değil midir? MHP, CHP, DP, AK Parti ve BBP, SP dahil. Nasıl ki 'Demokrasinin' ürünü olarak Türkiye'nin birer 'demokratik' siyasi partileri ise; DTP de öyledir. Milyonlarca insanın 'tercih' ettiği siyasal bir yapıya ve Anayasanın 'nizamına' uygun kurulan 'partiye'.
'Bölücü' kimliği giydirebilirsiniz. Beğenmediğiniz her 'siyasal' düşünce; sahip olduğunuz zihniyete göre 'bölücü mü' oluyor?
***
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan DTP'lilerle 'görüştü' diye; 'başka bir misyonla' görüştü düşüncesi üretmek ve bunun üzerine 'kurgular' geliştirmek; ne kadar doğru. Aslında; 'Türkiye'nin en büyük açmazı ve içine düştüğü çıkmazlar 'bu yöndeki' siyasi söylemlerin 'var olmasıdır'. Bahçeli gibi CHP Lideri Baykal da 'üslup' ve tercih ettiği siyasi dil noktasında; 'anti-demokratik' hava estiriyor.
'Sosyal Demokratlık' ünvanı ve misyonunun 'tam aksine, anti sosyal demokrat bir üslup geliştiren Baykal'ın 'Kürt açılımına' beslediği 'kine' akıl erdirilemiyor.
***
Ne yazık ki; Baykal'ın AK Parti 'iktidarından' sonra gelişen ve yürütülen siyasi 'hamleleri' hep negatif bir kurgu geliştirmiştir. Çözüm üretmeyen; 'ortamı' geren, bağırıp-çağıran, sürekli soruna ve olumsuzluğa 'taraf' olan bir siyasi lider görüntüsü vermiştir. Sağduyu'dan uzak bir şekilde.
Zaten bu 'üslubu' sayesinde Türk Siyasi Tarihinde 'muhalefette' sürekli kan kaybeden parti olma ünvanını elinde tutmuştur.
Muhalefet 'güven' kaybına uğramış, iktidar ise 'güç kazanmıştır'. Ergenekon, Şemdinli 'gibi ülkenin' karanlık yüzlerine 'Avukat' olması da ayrı.
Ancak yine de; şuan içinde bulunduğumuz 'olumlu' havada Baykal'ın da 'dahil' olması, çözümün 'ivedilik' kazanmasında destek olur.
***
Geçtiğimiz Cuma Akşamı Söz TV’deki 'Analiz' programında, Sayın Mehmet Ali Altındağ, Baykal ile DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'le alakalı 'küçük' bir anekdot vermişti; 'iki liderin' geçmişteki dostluklarına ilişkin. 'Dostlukları bir duble rakı kadardır' diye. Nitekim bu 'bir duble rakı dostluğunu' Ahmet Türk Radikal'e anlatmış. "Cezaevinden yeni çıkmıştım. 1983 yılıydı. Baykal da siyasetten yasaklanmıştı. Mardin’e geldi. Yaz aylarıydı. Bizim Kasrı Kanco’nun üst katına çıktık. Döşekleri serdik. Üstümüzde yıldızlar. Rakılar açıldı. Çektiklerimizi konuştuk. Söz Diyarbakır cezaevine geldi. Ben anlattım, o dinledi. İkimiz de duygusallaştık. Ağlama noktasına geldik yani...
***
12 Eylül’de yaşadıklarımı anlatsam, siz de ağlarsınız. Deniz Bey dinledi ve dedi ki, ‘Bir daha siyasete, Meclise girersek, bunların hesabını soracağım’. Ben işte şimdi o duyguları paylaştığımız, acıların, işkencelerin ne demek olduğunu anlayan, sorgulayan o Baykal’ı görmek istiyorum."
Ama nerdeee? Düşünün 'o günü'. Düşünün; 1991'deki 'seçimi'! DEP'li Milletvekilleri 'O dönemde', (CHP-SHP) kontenjanından Meclis'e girmişti.
Baykal 'o Baykal' değil miydi? Peki bugün neden 'çözümsüzlüğün' adresi. Neden 'kardeş kanının' akıtılmasına 'göz yumuyor'. Hatta 'taraf' oluyor.
Demek ki, Baykal'ın 'dostluğu' bir duble 'rakı' kadardır. Yani 'ayılana' kadar!
***
Son 'hamlelerini' yani 'iç dünyalarını' dışa vuran siyasi düşüncelerini 'önümüzdeki' günlerde göreceğiz. Çünkü AK Parti 'Demokratik Açılımı' ciddi bir şekilde 'işleme' koymuş durumda. Dünkü Bakanlar Kurulu'nun 'ana gündem' maddesi de bu yöndeydi. Ki; İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın 'açılım' paketini 'Siyasi Partilere' götürme anlamında karar çıktı. MHP ve CHP'den 'Randevu' talep edildi. MHP 'kapıları' kapattıysa da, CHP'de bir 'sessizlik' var.
Kanaat önderleri ve Sivil Toplum Örgütleri de; 'görüşmelerin' dahilinde. Sonuç itibariyle sağlanan ve toplumda 'umut' yeşerten, 'barışa ve kardeşliğe' yönelik hamleye, demokrasinin güçlenmesine, 'insana insan olduğu için değer veren' düşüncelere, herkesin katkı sunması gerekir.
Doğru olan da bu değil mi?
***
NOT: Diyarbakır Kasaplar Odası Başkanı Sait Şanlı'nın dün ani ölümü hepimizi derinden üzmüştür. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.