KAZILAR İYİ YA FAİLLER!

İçkale'deki,

Ortaya çıkan kafatasları hepimizin malumu.

Ki ben buraya artık "patentli" bir tanım getirdim.

O da;

JİTEM'in "Ceset madeni".

Çünkü,

Her geçen zaman içerisinde, "onlarca kafatası" çıkmaktadır.

Nasıl,

Bir vahşet ve dehşetengiz hadiselerin vuku bulunduğu da böylece, netleşiyor.

Bakınız,

Doğalgaz boru döşemesi esnasında, "tesadüf" eseri, vaki olunulda, mevzu ya.

Kazı, 4–5 metre karelik bir alanda, 75 santim, derinliğinde yürütülüyor.

Ki şuana kadar;

19 insanın kafatası bulundu.

Yüzlerce de kemik var.

***

Tabi,

Bu 10 gün içerisinde kesintisiz bir kazı da söz konusu değil.

Hava muhalefeti,

Kar ve yağmur.

Beri yanda, "izin talebi", resmi tatil.

Hepsini,

Ayıklarsanız, bu bölgede topu topu 4 ila 5 gün kazı yapılmış değil.

Kazma-kürekle.

Bu kısa zaman içerisinde yapılan kazılarda, bu rakama ulaşıldı.

Eğer,

Manidar ve bahane üretici bir vaziyet oluşmaz ise.

İşçi takviyesi.

Uzman ve güvenlik sağlanmasıyla, "iş hızlandırılması" takdirinde.

Denildiğine göre;

Buradan daha nice onlarca "insan kafatası ve kemikler" çıkacak.

Tabiri caizse,

Kazdıkça, eştikçe, kazmayı vurdukca "insan kafatası ve kemik" çıkıyor.

***

Soruşturma.

Ve kazı seyri "gizlilik" ihtiva edici karara haiz olduğu için.

Duruma,

Ve ortaya konular iddiaları "pek burada" konuşamıyoruz!

Ama.

Ki ama diyeceğim, zaten "ortaya çıkan" hakikat, bir dönemin "karanlık" hakikatini, ifade ediyor.

Tabi,

Bulunan kafatası ve kemiklerin, "hangi dönemlere" ait olduğu tartışması da yok değil.

Deniliyor ki;

JİTEM'in kalıntısı olmaz ise.

Düşük bir ihtimal.

Ama diyerek..

Ya,

1925'teki "Kürt isyanı" esnasında, "devlet-i âliye" tarafından infaz edilenlerin toplu gömüldüğü bir alan.

Ya da, 1915'teki,

"Ermeni" hadisesine ilişkin, ölümlerin kalıntıları olabilir?

Hepsi şimdilik varsayım.

***

Ancak,

Dün olay yerinde inceleme yapan Bakan Mehdi Eker'in bir ifadesi oldu.

Yani, kazı bölgesinden aldığı bilgi ve yaptığı gözlem ışığında.

Şöyle dedi:

"Benim izlenimim, dini bir gömülme tarzı pek görünmüyor, dolayısıyla laletay atılmış gibi görünüyor"

Bir de,

Kendisine ulaştıran ayrıntı var.

O da kazdıkça,

İnsan kafataslarına "ulaşılması".

Bu da, "laletay" olduğu gibi, üst üste atılmış cesetler olduğu gerçeğini doğruluyor.

Ama,

Oluşan kesin bir kanı var ki o da; "O bölgenin" bir toplu mezar olduğudu gerçeğidir.

***

Her ne ise, değişmeli ortaya çıkarılmalıdır.

C. Savcılığının bir önceki açıklamasına göre.

Burada,

İlk etapta bulunan 8 kafatası, "Adli Tıp Kurumuna" gönderilmiş durumda.

DNA'sının analizi için.

Çıkacak sonuç; "ölüm tarihi" ve ölüm nedeni, bir de kimlik tespiti açısından çok önemli verilere içerecek.

Bir de;

Savcılığın bu bölgede "iş makineleriyle" kazı yapılması, istemine gelen ret cevabı tartışılıyor?

Aslında,

"Deliller" açısından ve bulunması muhtemel insan iskeleti ve kafataslarının "tahribata" uğramaması noktasında, "ret kararı" olumlu karşılanıyor.

Ancak,

Zaman ve meselenin "gündem" kaybı noktasındaki, "tartışma" yaratıcı hali de, vaki.

Yetki, "müze" müdürlüğünde..

Buarada,

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bugün Diyarbakır'da olacak.

Muhtemelen,

Geliş nedeni, "SİT" alanı olan, İçkale'deki "kazıların" akıbeti..

Ve savcılığın, talebine ilişkin olacak.

***

İHD Şube Başkanı Raci Bilici'nın basına yansıyan mulakatı.

Bilici, "red" konusuyla alakalı;

"Daha çok işçi çalıştırılsın.

Yavaş kazılsın; ama faillere ulaşabilmek için, delilleri yok etmeyen daha özenli kazılar yapılsın.”

Bilici'nin,

Savcılığa bir de tepkisi var; "Neyi saklıyorlar?" noktasında.

Diyor ki,

"Kayıplarımızın akıbetini çok iyi biliyoruz, devlette biliyor."

Ama,

"Biz neden bilgilendirilmiyoruz?"

Ne diyeyim,

Basın olarak ta, bizde bir kaç gündür "son gelişmelerle" alakalı, resmi anlamda "bilgilendirilmiyoruz".

Bakalım,

Pazartesi günü, bu meyanda bir şeyler söylenilecek mi?

***

Her şey güzel, deriz ya; "el hak" diye.

2007'den beri,

Bölgede "toplu mezarlar" çıkıyor.

Çıkarılan,

İnsan iskeletleri, kafatasları, kemikler.

Diyarbakır'ın Silvan yolunu hatırlayın.

Bismil.

Mezar evleri.

Silopi'deki "asit kuyuları".

Bitlis'in Mutki ilçesindeki, kazılarda bulunan kemikler.

Batman,

Şırnak ve Hakkâri ile Mardin'in İdil bölgesi.

5 yıldan buyana; "ortaya çıkan" bi hakikatlerin, peki yok mu "müsebbipleri".

Yani failler.

Tüm bu vakalar, " failsiz mi?"

Mümkün değil.

***

Eğer,

Türkiye geçmişiyle yüzleşmek istiyorsa.

Eğer, 17 bin faili meçhul cinayet ve olay varsa.

Gözaltında,

İşkencede öldürülenler varsa ki vardır.

Kalıntılar,

Her geçen gün ortaya çıktığı gibi, karanlıklar da aydınlanıyor.

O zaman,

Adaletin de,

Hukukun da, demokratik devlet mekanizması da, "işlev" görmesi gerekir.

Bunun için de;

"Ya failler" sorusuna, "işte failler" diye cevap verilmeli.

***

Aksi taktirde,

Belki kayıp yakınları "yakınlarının bir mezarı" oldu noktasında, fatiha okuma, ferahını yaşıyorlar diye algılanır.

Ama vicdanlarında,

Ki ülkenin topyekûn vicdanında, "failler saklı" tutulduğu müddetçe devlet hep "suçlu mahkûmiyeti" içerisinde olacaktır.

Bu da;

Vatandaşın devletine olan "güvensizliğinin" devamına sirayettir.

Deriz ya,

Huzurun, istikrarın, barışın, özgürlüğün,

Demokrasinin,

Demokratik yapının "kucaklayıcı" olabilmesi, "devlet ile vatandaş" arasındaki, "güven" köprüsünden geçer.

Onun için; "Ya faillere" tez elden, "işte failler" hakikati, ortaya konulmalıdır.

***

HİZBULLAH'IN, MANİFESTOSU

Hizbullah.. Diyor ki;

Ben de artık varım "ortaya" konulan oyunda!

Edip Gümüş.

Hizbullah'ın yeni lideri. Nitekim bu vasıfla, bir açıklama yaptı.

"Hizbullah Cemaatinin Manifestosu" anlamında.

Kendilerine yakın internet sitesinde yayımlanan bu manifestoya göre;

Örgüt,

Önümüzdeki dönemde "siyasette" aktif rol alma gayreti içerisinde olacak.

Bir de,

"Uzlaşı ve çatışmasızlık" içerisinde olacağından, söz ediyor.

Diyor ki;

“İnanç ve ideolojisi ne olursa olsun, hiçbir cemaat, tarikat, parti, örgüt, grup veya siyasi oluşumla yersiz ve gereksiz sürtüşmelere girmeyi hem kendisi ve hem de diğerleri açısından uygun görmemektedir”

***

Evet,

Hizbullah'ın "manifestosu" bu.

Peki, "okuma" şekli nedir, bende ki algı şu?

Hizbullah,

Üzerindeki "tetikçi, infazcı" düşünceyi ve algıyı yıkmak istiyor.

Bir de;

"Derin devlet bağlantısı", ikilemi?

Özü itibariyle;

Kürt meselesinde,

Güneydoğu'daki "İslam’ı" kimlikte,

Siyasal,

Arenanın içerisinde "ben de varım" diyor.

Otoriteye, "kabul" ettirme.

Ama bunu ifade ederken,

1990'lı yıllardaki "aksiyonunu" da hatırlatıyor, "karanlığın" anahtarı benim diye?

***

Ortam,

Bir hayli "değişkenlik" ihtiva ettiği için.

Her ne kadar;

Mustazaf-Der Başkanı Avukat Hüseyin Yılmaz'a göre; "örgüt çatışma ortamından uzak durmak istiyor." ise de.

Kaygı hasıl.

Velhasıl,

Umarız, bir daha "silaha, tetikçi, infazcı" kimliği, sahip olmaya eğilim göstermez.

Bekleyip göreceğiz; "oyunda alacağı rolü"