KEMAL BEY'E TELEFON BAĞLAYIN!
Hani bir söz vardır!.. Denir ya; "kendi düşen ağlamaz!" diye.. Kemal Kılıçdaroğlu'nun da, katıldığı televizyon programındaki, "canlı telefon bağlantıları" hadisesi de, aynen bu "vecize sözün" hakikatinde!…
***
Birileri diyor ki, "nasıl olur canım telefon bağlanır, ya da hangi parti liderinin katıldığı televizyon programında, cevap hakkı adıyla başka siyasi rakipleri bağlayıp konuşturur!.." Yok böyle bir şey, yaşanmış değil.. Programcı için, bunu söyleyebilirsiniz!.. Sonuna kadar haklısınız!
***
Amma velakin!.. Programa konuk olan zat-ı muhterem Kemal Bey "bunu istemişse, ısrarla bağlayın" deyip, bir strateji ortaya koymuşsa!.. Ve kendine "güvenip, söylediklerimi belgelerim" diyerek, hodri meydan diyorsa!.. Mevzu, her yönüyle bu noktada bitmiştir.. Ki bağlantılardaki teknik aksamalar da, "ısrarın beyanı" olduğunu sonradan öğendik..
***
Gelelim Kemal Bey'in, Meclis Başkanı Şentop ile Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu ile ilgili iddialar ve canlı yayındaki, cevap haklarının muhtevasına!… Doğrusu izlerken, bir anda Kemal Bey'in Melik Gökçe ile yaptığı, program aklıma geldi.. O gün hayli mahirdi Kemal bey!..
***
Kendi kendime "skandal bombalar" peş peşe geliyor.. Şentop da, Kasapoğlu da "bağlandıklarına bin pişman" olurken!.. Kemal Bey varan 1, varan 2, varan üç diyerek, "diş gösterip" onları alt edecek!.. Siyasette bulunmaz bir nimetle galibiyeti almış olacak!…
***
Ve programı izleyen kişiler de!.. Partili, partisiz herkes "Helal olsun.. Adam belgeleri ortaya koydu.. Kirli çamaşırları, yüzlerine vurdu. Madara etti. Artık seçimin tartışmasız galibi, Kemal Bey" derdi..
***
İnanın ki, böylesi bir sonuç tartışmasız ifade ediyorum!… Hem Kemal Bey'e, hem de Millet İttifakı'na 2023'ün "ipini göğüslemiş" olurdu.. Muhalefete olan güvensizlik ortadan kalkar, en "güvenilir" konuma gelirdi..
***
Peki, telefonların bağlanmasıyla ortaya çıkan sonuç ne oldu!… Ne bir belge, ne bir doküman, ne de ortaya konulan iddiaları doğrular nitelikte bir beyan ikmale getirilmediği gibi; "bin pişman olan, Kemal Bey oldu!.." Her ne kadar, üzerine alınmıyorsa da!..
***
Neyse!.. Ben yine "vur abalıya" koduyla, ah şu programcı var ya; ah "bi deseydin ya, efendim ne münasebet telefon bağlamak!!!…" Kısacası akla ihtiyacı var. Diyorum ki bir süre; "canlı yayın programlardan uzak dursun. Çizilen karizma unutulsun…"
***
YA ZORUNLU OLSAYDI!
Yok arkadaş, yok öyle bir şey!.. Okul öncesi "minik yavrulara" zorla ve zorunlu bir "din eğitimi" verilmiyor!.. Bilakis; "isteğe" bağlı!.. Aile, veli, ebeveyn rızası ve izniyle, onun talebiyle "din eğitimi" veriliyor!…
***
Kaldı ki, buralarda eğitim verenler işin uzmanı, ehil ve liyakat sahibi!.. İlahiyattan mezun.. Ve Öğretmenlik "formasyonu" almış, "erken dönem çocuk eğitimi" alanında, eğitim almış, tecrübeli kişiler…
***
Mevcut eğitim de, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı "koordineli" şekilde veriyor.. En önemlisi de, dini eğitimi verirken ana tema, Allah sevgisi anlatıyor. İnsana olan sevgi, saygı, hürmet, merhamet, fedakârlık, vicdani ve insanı değerler öğretiliyor…
***
Hal bu iken!.. Ki, hafızlık ve Kur'an-ı ezberleme gibi bir program, "eğitim müfredatında" yer almıyorken!.. İsteğe bağlı, ailenin de rızasıyla verilen bir eğitime, CHP'nin, Özgür Özel'in "laiklik" üzerinden, karşı çıkması, izahı mümkün değil…
***
Düşünün, bir de zorunlu ve zorla böylesi bir eğitim verilmiş olsaydı!.. CHP ne yapardı; kestirmek mümkün değil?. Ama şunu net ifade edeyim, CHP'nin karşı çıktığı "çocukların küçük olması" değil, karşı çıktığı açık ve net olan; "inançtır, dini değerlerdir!.."
***
BULGURDAN OLMAYASINIZ?..
Halka mal olmuş bir deyim vardır.. "Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmayın?" diye.. Şu, "Cumhurbaşkanlığı" adayı serüvenine girenlere atfolunur bu vecize söz!…
***
Eğer ki, bu maratona çıkarken "sizin kaybedecek bir makam, koltuk, etki ve yetkili konumunuz" yok ise!.. Mesela, Belediye Başkanlığı.. Mesela Parti Liderliği.. Mesela Milletvekilliğiniz!..
***
Şayet bunlar vaki değilse; "oh ne ala?".. Hiç bekleme, "çık sahneye" hemen ısınmaya başla.. Çünkü, "koşuda" ipi göğüslemezsen de "kaybedecek" bir şeyin yok!.. Halk deyimiyle, "şeşbeş" hesabı!.. Ya tutarsa!..
***
Ama; "eğer ki saydığım ünvan, makam ve mevki, koltuk" vaki ise!.. O zaman da; hepsine "elveda" demeniz gerekir.. Tabi bir de kazanma var.. Dedik ya; "riski" yüksek.. Kazanmanın da, kaybetmenin de "ihtimaller yüzdesini" iyi bilmek lazım..
***
Bu arada, hatırlatmak gerekir.. Kazanırsan, bugün "feryat, figan ettiklerinin" muhatabı da, çözüm üreticisi de sen olacaksın.. Üstesinden gelebilir misin?.. O'nu da iyi düşünmen gerekir.. Yoksa, oraya taşıyanın sillesi fena olur?..
***
ORC'den yılın ilk anketi
Katılımcılara "Bu pazar seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz?" diye sorulan anketin sonuçlarına göre AK Parti yüzde 30.2 oy oranı ile halen birinci parti.
AK Parti'nin ittifak yaptığı MHP'nin oy oranı ise yüzde 8.5 oldu.
Millet İttifakı'nda ise CHP'nin oy oranı yüzde 24.2 çıkarken İYİ Parti'nin oy oranı ise yüzde 15.3 olarak ölçüldü.
İttifaklar dışında yer alan HDP'nin oy oranı ise yüzde 8.4 oldu.
Davutoğlu başkanlığındaki Gelecek Partisi'ne olan destek yüzde 3.1 olurken, Babacan'ın DEVA Partisi yüzde 2.9'da kaldı.
Saadet Partisi'nin oyu ise yüzde 1.6 olarak hesaplandı.
***
GÜNÜN SÖZÜ
Mutluluk doğru ve güzel düşüncelerle düşünebilmeyi bilmektir.