KENT NEYİ KONUŞUYOR?
Ne hazindir ki, sokaktaki vatandaşın gündemi ile "ahaliyi yönetenlerin" gündemi farklı.. Ki zıt istikamette seyrediyor.. Siyasetin ve bürokrasinin ayrı, çarşı, pazar, hayatın olağan seyrinde yaşayan vatandaşın hal-i durumu ayrı!…
***
İşte, kadim kent, Diyarbakır’ımızın gündemi.. 7'den 70'e, herkesin konuştuğu ama, ilgili ve yetkililerin "fransız" takılarak, çözümsüz bıraktıkları mevzulardan bir demet!..
***
Tabi saymaya kalkarsanız, düzine, düzine!.. Biz en sıcak, "can ve cep" yakan, bir kaç gündem başlığını aktaralım!!!… Neme lazım, bakarsınız ki, "duyarsız takılanlar, görmeye, duymaya, bilmeye başlar!…
***
CEP YAKAN MEVZULAR…
Öncelikle "cep yakan" mevzular.. Denir ya "mal canın yongasıdır" diye!… O'nun için de, "cep yaktığı gibi bel büktüren" maddi mevzulara ilk etapta bakalım!.. Ki, bu kulvar salt Diyarbakır'a özgü değil… Ülkenin dört bir yanında; değişmez bir hale dönüşmüş durumda!!!..
Şöyle ki.. Elektrik.. Doğalgaz.. Ve su faturaları.. Gerek kurumsal işleyiş, gerek fatura tanzimleri ve gerekse de, "aleni" ile "gizli" zamların bir bütünlük içerisinde bu üç kurum tarafından "ahaliyi" kazıklama ve ahaliye de "İllallah" dedirtme durumu!..
***
Ne enflasyonu, ne tefe-tüfeyi hesap eden var, ne de, üç kurumu "denetleyen" mekanizmanın, "hakikatlerin" peşine düşme hali var?.. Hele ki, DEDAŞ ve hele ki DİYARGAZ.. 80'lerin deyimiyle; "ben bilmez merkez bilir" inzibatları gibi…
Yeryüzünde vaki mi, "verginin" vergisini alıp, üzerine bir de KDV ekleyen, kurum ya da abonelere kesilen faturaların varlığı!.. "Sayacın okunma" bedelinin bile, aboneden kesilmesi… Ne mümkün?.. DEDAŞ'ın, "çiftçinin" gırtlağını sıkıp, ayağını da midesine "oturtarak" hem enerjisini kesiyor, hem de devletin verdiği primi bloke ederek, el koyuyor!..
***
Peki, hak, hukuk, nizam, yasa ve mevzuat açısından "dur" diyen var mı..? Ya da, vatandaşın "veryansın" ettiğine, kulak veren var mı?.. Şikayeti alan ister atanmış, ister seçilmiş olsun verdiği cevap basit; "özel şirketlerdir, bizi dinlemiyorlar?"…
Şunu net ifade edebilirim ki!.. İktidarı al aşağı edecek en büyük "küskünlük ve öfke", vatandaşın "cebine" dokunmaktır… Dedik ya "mal canın yongasıdır" diye.. Ben de bu üç "can yakan" su, elektrik ve doğalgazın faturalarındaki "fahiş durumu", siyasal iktidara en büyük "oy kaybı suikastı" olarak görüyorum!
***
Gelelim; "ev kiralarındaki" fahiş artış!… Kiralar bir değil, yüzde 300 zam almış.. Zaten konut ve arsa spekülasyonların yarattığı çılgınlık, halk deyimiyle "beri berdan!".. Her şey ateş pahası.. Emlakçılara göre yeni imar alanlarının açılmaması, bu sektörü mafyalaştırdı!..
Söz arazi mafyasından açılmışken!.. Kent bu noktada; "cirit atanlarla" doldu taştı.. Artık "adi terörcüler" oluştu… İster şahsi, ister devlet, ister hazine fark etmiyor.. Bir kesim türemiş ki; "devletin zafiyeti" idarecilerin "korkaklıkları" birleşince onlar için her yer "kurtarılmış bölge.." Burası bizim, kimse alamaz, dokunamaz, el süremez!!!..
***
Tabi bir de, "hazine" mallarına çökenlerin organizasyonları var ki, o da ayrı bir muamma… İşte, Talaytepe bölgesindeki hazine arazilerinin, talanı!… Peki, duyan var mı?!.. Eee, "seçilmiş siyasilerimiz de" rantın merkezinde olunca, "üç maymun" kodu, pik yapar!…
İş, aş çaresizliği içerisinde kıvranıp duran, gelir adaletsizliği, hayatın sıradanlaştığı bir mevzuu!.. Pandemi süresince, kapanan, yasaklı hale gelen işletmelerdeki mağduriyetle; "kapı önünde" iş bekleyen, binlerce kişinin çaresizliği.. Ama beri yanda, İş-Kur'da, iktidar listeli "işe alınmalar?…"
***
Çarşı, pazar, manav, bakkal, alış-veriş merkezlerindeki "her şeyin ateş pahalı" olması da, ayrı bir dram!?.. Ki, bugün eğitim ve öğretim yüz yüze başlıyor.. Günlerdir alınan şikayetler var, "kayıt" parası, veliye dayatılan okulun "ihtiyaç" listesi adı altındaki istemler!.. Bağış, kitap dayatması.. Servis… Ki, kırtasiyecilerdeki "kırtasiye" fiyatlarındaki aşırılık!?.
Tüm bunlara bir de ekonomik krizin, "kepenk" kapatma savaşı!… Peş peşe işyerleri "iflas" vererek, kapanıyor… İş adamları, yatırımcılar "sektörel" tıkanmanın yansıra, "bürokratik oligarşi" karşısındaki, pes ediş hali.. OSB'deki "arsa" çıkmazı!… Ve yönetimsel keyfiyet!..
***
CAN YAKAN MEVZULAR!…
Maalesef, şehir "bireysel mi, ailesel mi, toplumsal mı" her ne ise; "silahlanmayla" teksasa dönmüş!… Oluşan sektörel "mafyacılar" ise iştahlı iştahlı palazlanmakta!?.. Gün vukuatsız geçmiyor.. Bölgeler, "çete yapılarla" kurtarılmış alan misali!… Belli kesimlerin kendilerine "arka bahçe" olarak kullanmaları da yapıların, alan hakimiyetini genişletiyor!…
Ve hep ifade ettiğim; "nesilleri" hayatından, benliğinden, yaşamından koparıp atan "uyuşturucu…" Bağımlısı da, satıcısı da, kullanım alanları da ne hazindir ki "korkunç bir şekilde" şehrin dört bir tarafına yayılıyor.. Ki artık, içimi de, satışı da "alenice" yapılmaktadır… Şu Batıkent bölgesindeki hemzemin geçidindeki görüntüler; her şeyi ifşa ediyor.. Demir yolu güzergahı… Günün her saatinde, "esrar partisi" yapanlarla dolu!…
***
Tefecilik!… Ki Diyarbakır'da artık tefecilik "bir iş ve gelir sektörü" haline geldi.. Dövizcisi de, altıncısı da, emlakçısı da, "dürüst ve şerefiyle" helal kazancıyla çalışan kesimi tenzih ederek; tefecilerin "faaliyet" alanı haline gelmiş…? Elini kaptıran kolunu, kolunu kaptıran gövdesini kaybediyor!.. Birileri "haksız kazançla" zenginleşiyor, birileri de kendini kaptırdığı için "intihar ve ölümlerle", hayatları karararak heba oluyor…
Kaçak bahis!.. Kent yaşayanı için tam bir "batak"… Ki bu batak, Ofis semtinin merkezini teşkil ediyor.. Bir laptop, internet yeter.. Dile kolay her hafta sonu Diyarbakır'dan milyonlarca lira "sıcak para" bahis şebekelerine, şirketlerine akıp gidiyor.. Kıbrıs üzerinden Avrupa'ya!…
***
Fuhuş, ahlaksızlık alabildiğine!… Önceki gün, görkemli bir şekilde açılışı yapılan "Sanat Sokağı!"…Burada "sözde sanat sokağı" diyorum… Çünkü, yıllar yılıdır "sanat" adına o semtte yapılmayan "gayri ahlaki" iş ve işlem kalmadı, bırakılmadı?… Ki her gelen yerel yöneticiler 20-25 yıldır aynı trendle "sanat" adı altında buraya milyonlarca lira harcıyor.. Ancak bir türlü Sanat Sokağı "asli vasfını" icra etmiyor.. Şimdi yine milyonlarca lira harcandı.. Elbette ki, kent adına asli misyonunu icra etmiş olsaydı, amenna der alkışlardık.. Ama velakin, bu sokağın bir araştırması, incelemesi ve tabi ki polis kayıtlarına, semt karakoluna yansıyan "suç teşkil" edici dosyalarına bir bakılmış olunsaydı.. Burada vücut bulduranlar "sanat mı icra ediyor, yoksa…. mı icra ediliyor bakılırdı?"…
O zaman da, ilk yapılması gereken adım atılırdı… "Suç ve suçlu yapıdan" izole etmek…
Doğrusu, konu edilecek çok başlık var; "can yakan" hadiselerle alakalı!.. Zaten Diyarbakır'ın bu yöndeki travmatik hali, kitaplar dolusu yazılarla anlat anlat bitmez!.. Siyasi ve ideolojik yaşanan olaylar da ayrı bir fasılda görüp, okumak dillenlendirmek gerekir!!?..
***
KAMUSAL YAKICI MEVZULAR!…
Bu yönde hassasiyetimin olduğu iki kurum var.. Sağlık ve Eğitim.. Ki bu iki kurumun işleyiş felsefesi aslında kamunun diğer kurumları için de "bir veri" oluşturmaktadır..
Sağlık, özellikle pandemi süreciyle çok yönlü bir neşterlik durumun vahimliğini ortaya koydu. Çünkü, hastanelerdeki işleyiş noktasında büyük bir keyfiyet ve politize olmuşluk var.. Yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, suiistimaller, makam ve mevkiinin birilerine peşkeş çekme hali; artık sıradanlaşmış!…
***
İşte Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi!.. "Başhekimin" görevden alınması, göreve iade kararı.. Beri yanda, sağlık kurulunda ortaya çıkan "yüzlerce uyduruk, rant karşılığı" hazırlanan raporların varlığı.. MRHS randevusundan para alınmaları… Medikaller… İdari ve Yargı yönündeki, soruşturmalar.. Müfettişlerin iş başı yapacağı günün gecesinde; "bilgisayarların" çalınması!...
Ki, Selahaddin Eyyübi Devlet hastanesinde "isyan" bayrağı açılması!… Sıkça istifa eden doktorların varlığı!.. Nedenleri bir önceki yazımda dile getirmiştim.. Dört başlıkta, mevzu ediliyor doktorların "peş peşe" hastaneden istifa etmesi…
***
Birincisi.. Maddi.. "Döner sermaye" ödenmesindeki arıza!!..
İkincisi… İdari… Ki en ağır itham bu.. Mevcut yönetim "uyumlu" değil..
Üçüncüsü… Pandemi.. Çalışma yoğunluğu.. Ve riskli ortam.
Dördüncüsü… Özel.. Özel sağlık kuruluşları daha cazip!..
***
Eğitim!.. Dün olduğu gibi bugün de vahim bir "yaranın kangrenleşmiş hali var, ki neştere" ihtiyaç var.. Oluşan kirlenmeler, irin toplayan yaralar, kurumsal politize olmuşun getirdiği, keyfiyetler.. Dicle Üniversitesinin 6 ayrı siyasi, ideolojik fraksiyona bölünme halinden beter bir bölünmüşlük içerisinde Milli Eğitimdeki işleyiş!!!…
Artık görev değişikliği, idari atamalar yıllıktan altı aylığına, ki son dönemlerde "aylık hatta haftalığa" dönmüş durumda!… Öğrenci servisleri, öğrenci yemekleri, okul onarım ve bakım ihaleleri.. Hepsi; bir muamma ve hepsi de "şikayet" konusu.. İlçelerdeki "tekelleşmiş" alanların dokunulmaz kılınmaları… Siyasilerin bu alanda bir hayli aktif olmaları da; "nasıl bir beceri" dedirtmiyor değil…
***
Özetle aktarıyorum, iki kurumun "ruhsal durumunu!…" Diyeceksiniz ki, Diyarbakır'da 120'ye yakın, İl Müdürlükleri var?.. Ki Bölge Müdürlükleri de ayrı.. DSİ ve Karayolları başta olmak üzere!… Ne iş yaparlar demiyorum, çünkü her kurumun ne iş yaptığı kurumun kendi ifadesinde var..
Bu kent için ne yapıyorlar derseniz, hizmetten çok "bürokratik oligarşiyi" daha nasıl aktif ve güçlendirebiliriz, mantığıyla hareket ediliyor.. Burada ne gariptir ki "seçilmiş siyasiler" yüksek oranda, devre dışı, sözleri geçmez olmasıdır!?..
***
Bir örnek verirsek!… Ki daha önce "saadet zinciriyle" skandalların merkezi olduğunu deşifre ettiğim Et ve Süt Kurumu'ndaki, işleyiş!… Günlerdir kombine satış reyonlarında "et yokluğu" yaşanıyor… Nedeni bilinmez?… Ve sıkça gündeme gelen "Küpe"… Desteklenen hayvan sayısı ile küpelenen hayvan sayısı, beri yanda hayvan pazarında küpe satışlarının yapıldığına dair, iddialar!… Yanıt isteniyor..
***
Ancak benim yanıt aradığım, bilahare derin derin irdeleyeceğim nokta şu!… Şehitlikteki Et ve Süt Kurumu'nun, OSB'ye taşınması sonrasındaki; buradaki arazinin "kim, hangi amaçla, neye dair kullanılacak olması?".. Kulağıma çok ama çok derin koku verici, iddialar gelmiyor değil.. Neyse; önümüzdeki zaman içerisinde deşeceğim!…
***
Haftanın ilk gününde, şehrin gündemini kısaca böyle harmanladık.. Değinmediğimiz, deşmediğimiz, dile getirmediğimiz daha çok şey var.. Ki bunlar, buzdağının görünen yüzü.. Ümit ediyorum ki, ilgili ve yetkililer kendi gündemlerinin dışında biraz da "sokağın, halkın gündemine" odaklanırlar.. Belki o zaman, şehir adına kıymeti yüksek sayabileceğimiz yapılan bazı hizmetler kadar, kendi gündemleri de vatandaş nezdinde "bir değer, bir kıymet" görür…
***
Çünkü, siz dünyanın en güzel, en kıymetli, değerli, işi, hizmeti, yatırımı yapın!… Ve dört bir tarafı altınla, donatıp inşa edin.. Eğer ki, siz sorumlu olduğunuz ahaliyle "gönül birliği temin etmezseniz, isteklerine, taleplerine, derdine, derman olup, dinleme lütfunda bulanmaz iseniz", sizin hiçbir kıymeti harbiyeniz olmaz, yaptıklarınız da kıymete binmez!!!… Kuşu altın kafese koymuşlar, yine de vatanım demiş!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
İyi kalpli olmak, mükemmel olmaktan daha iyidir.