KİMSE İNTİKAM NARALARI GELİŞTİRMEMELİ!

Takdir edersiniz ki gündem "Ergenekon"!

Savcının ifadesiyle; "Ergenekon Terör Örgütü"!

Türkiye; "10'uncu" dalgaya odaklanmış vaziyette.

Şok dalga ve şok artçılar. Çünkü "dokunulmaz" denilen kişilere "dokunuldu"!

Herkes şaşkın. Durumu "algılama" şokunda.

Aslında; "şaşılacak" bir durum yok. Hukuk Devleti'nin "mekanizması" işliyor.

Yargı; "adil" bir işleyiş içerisinde. Ama kabul etmiyorlar.

Onun için de; "zorunlu" bir şekilde mevzunun ekseninde kalıyoruz.

Yerel "gündemi" göz ardı ederek.

***

Ergenekon'u konuşacağız. Bugün de "öyle" olacak? Ancak. İnanın bugün için "özel" bir düşüncem vardı.

"Pazar yazısıyla" sizleri buluşturma planı içindeydim. Çünkü uzun süreden beri kafanızı şişiriyorum.

Şöyle "sizleri" ülkenin sıcak ve kafa bulandıran "ortamından" uzaklaştırmamıştım...

Hoş bir seda geliştirip, kahvaltıda keyif çatıcı bir yazıyla; "baş başa" bırakmamıştım.

Eşinizle, çocuklarınızla "bir arada" satırları analiz edecek; "yaşamı" ele almamıştım.

"Peşin hükümlü" isimli bir hikâyeyle; yaşamı analize edecektim. Ama olmadı.

Bir başka; hafta sonuna bırakalım deyip, "gündemin" havasına dönelim.

***

Dışarıda hava; keskin ve kavurucu. Ama içerde hava gergin ve sıcak.

Kafamızda onlarca soru? Hepsi de "aciliyet" içerisinde cevap arıyor.

Ergenekon Terör Örgütü'nde neler oluyor, neler bitiyor?

Sorunun peşinde; sonuç nereye varacak diye sormamak da elde değil.

Çünkü toplumun tüm "katmanları" mevzuya odaklanmış vaziyette.

Herkes "kendisine" has bir yorum içerisinde; duruma "değer" de getirmiyor değil.

Susurluk mu, Şemdinli'yi "doğurdu". Şemdinli mi; Ergenekon'u doğurdu.

Yoksa Susurluğun da, Şemdinli'nin de "annesi" Ergenekon mu?

Evet. Ergenekon!

Çünkü Ergenekon "yapı koordinatlarıyla"; doğurganlık oranıyla hepsinin "büyüğü"!

Bu nedenle "doğuran" ve büyüten anne Ergenekon'dur. Yani; "Çibanın" başı.

***

Dokunanın ruh hali, dokunulanın "psikolojik" durumu. Üzerinde "kavga" eden toplumun; şekli?

Aslında en büyük soru ve beklenti şudur. Ortaya "çıkan" karanlık yapı; cerrahi müdahaleyle "temizlenebilecek mi?"!

Dün gün boyu "yazarların", hikmetlerine göz attım? Kim ne diyor? Doğru olan nedir diye? İnanın "tam bir" curcuna"!

Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Kimse "gerçeğin" peşinde değil?

Farklı bir "fikrin" kavgasıyla herkes kendine özgü durumdan intikam çıkarıyor.

Kimse bunlar "suçlu", ya da zanlı, ya da iddia edilenleri "icra" etmiş olabilir "mevzusunda" değil.

Demiyor da? Ya da; "olmayabilir" de demiyor?

***

Sadece; "Yargıya ve Hükümet"e yönelim var. Yargı "siyasete" alet ediliyor. Siyaset "Yargıyı" kullanıyor?

Hükümet "Korku imparatorluğu" geliştiriyor. "Yargı" adil olamaz.

Aslında; "genel" bir doğru var. Ama; "mevzuunun" ekseninde; durumu analiz etmek.

Ve "harmanı" Ergenekonla oluşturmak; yanlış.

Elbette; Yargının "siyasallaşmaması" gerekir. Hukukun "siyasilere" alet olmaması lazım.

Kabul edilemez olduğu gibi, onaylanamaz da. Hani bir söz vardır; "Adaletin kestiği parmak acımaz" diye.

Ancak "adalet" taraflıysa; "acır". Hem de; "tüm derinliklere" kadar.

***

Onun için de; "Hukuku ve Yargıyı" geliştirenlerin de; aynı düşünce içerisinde olması gerekir.

Yani; "Adaletin" varlığı herkes içindir. Tarafsızlığı da, uygulaması da "eşitlik" mertebesine dayalıdır.

Ancak; "birine var, diğerine" yok demek; "Yargıyı" tarafgir yapar.

Yargının bir mensubu "suç işlemişse" Yargı onun içinde "tarafsız" işlem görmeli.

Kısacası; Adaletin "tarafsızlığında; kimseye "ayrıcalık" yoktur.

Herkes eşittir.

Ama Ergenekon "fırtınasında" kıyamet koparılıyor. Yargı "siyasallaştı, siyaset yargıyı kullanıyor" diye. Düşünün; daha bir-kaç yıl öncesini. "Siyasal iktidara" ve ülke nizamına yönelik yapılarda "ne savaşlar" üretildi.

Hukuk "unutulduğu" gibi; ayaklar altında "ezildikçe" ezdirildi. Kimse "çıt" demedi.

***

Hem de bu "savaşın" organizatörleri; "Yargının" önemli kollarında görev alan şahsiyetlerdi.

Hukukun "duayenleriydi"!

O gün böyleydi. Bugün; Ergenekon "ekseninde" "Hukukun" bu alanı anımsanmaya başlayınca; ne kadar gerçekçi olunur?

İnandırıcılık olur mu? Bence Olmaz?

28 Şubat nerede? 27 Nisan Muhtırası nerede?

O gün için; "mevzuya" haklılık çıkaran Hukukçular bugün "hukukun" siyasallaştığından bahsetme hakkına sahip olabilirler mi?

Olamazlar. Hayırları çoktur... Demokrasilerde siyasal iktidarların milletin oyuyla el değiştireceği temel gerçeğini "göz ardı" edenler; bugün için 'diktatörlükten dem vurabilir mi?

Vuramazlar. Onların burada da Hayırları çoktur.

Zaten deseler bile kimse inanmaz. Nitekim diyenler yok değil.

Var ama kimse inanmıyor.

***

Evet. Ergenekon Terör Örgütü "doğurgan"!

Her yapıya da "hamile"! "Cemşit pilavı gibi" olacak ama olsun.

Tekrarı zaruridir. Takı; denilen yapılana kadar. Ergenekon Terör Örgütü'nün en önemli ayağı "Güneydoğu'dur".

Ve Güneydoğu'da yaşanan "karanlık" dönemlerdir. Bunlar "aydınlatılmadığı" müddetçe. Bu kanada "neşter" vurulmadığı sürece.

Ergenekon'un "doğurganlığının" önüne geçilemez.

Çünkü "mayasını" bu bölgeden alıyor.

***

Davanın önümüzdeki günlerde "nasıl bir dalgalanma" geliştireceğini kestirmek mümkün değil.

Lakin Demokrasi, İnsan Hakları, Hukukun Üstünlüğü, Barışın, Kardeşliğin, Hoşgörü ve Sevginin "kutsiyeti" için; bu dava herkes tarafından "önemsenmeli".

Ve burada; "kendilerini" hukukun da, demokrasinin de, insan haklarının da, kanun ve nizamların da "üstünde" görenlere "hukuk" dokunuyorsa.

Türkiye "aydınlık" yarınlar için yol alıyor demektir. Bundan da kimsenin gocunması ve karşı çıkması gerekmez.

Hukukun ve demokrasinin "fazlalığı" kime zararlı. Hiç kimseye. Öyle ise; bu dava üzerinde "kimse" intikam naraları geliştirmemeli.

Önemli olan; Davanın rayından "sapmamasıdır".

Susurluk ve Şemdinli "akıbetine" uğratılmamasıdır.