KIRKLAR DAĞI'NIN FAİLLERİ?
Kırklar Dağı'nın akıbeti..
Ve mahkemenin hükmettiği; 100 milyon lira tazminat..
Buna dair, Vali Münir Karaloğlu'nun geçtiğimiz hafta bir beyanı oldu…
Dedi ki…
"İmzası olandan, fitil fitil getirmezsem, ben burda valilik yapmam.."
Öncelikle, Karaloğlu'nun bu ifadesi hayli iddialı..
Zaman ne gösterir bilmem?…
"Valilik koltuğunu ortaya" koyuyor..
Neyse, süreci takip ediyoruz..
Ancak, benim kafama takılan bazı noktalar var..
O da, bu işin "müsebbipleri" silsilesi yönünde…
Yani, "failler, suçlular, kabahati olanlarla" alakalı kapsamın hayli geniş tutulması gerektiğini ifade ederek, sorgulamak istiyorum..
Mevzu hayli kapsamlı…
Kırklar Dağı'na vurulan hançer, "salt bir dönemle" sınırlı değil…
Devlette "devamlılık" esastır ilkesiyle hareketle, "ilk imzadan başlayıp, son imzaya kadar" herkes mesuldür..
Ki bu mesuliyet tartışılmazdır…
Olması gerektiği gibi bir bütün sorgulanmalıdır…
***
Şöyle ki!…
İlk "hançeri" saplama, 2010 yıllarına dayanıyor…
Osman Baydemir ve Abdullah Demirbaş'ın "başkanlık" dönemini içeriyor..
"Tarım arazisi" o gün, "imara" açıldı, sonra "konut alanlarına" çevrildi…
O dönemin Belediye Başkanları ve Meclis Üyeleri, belli…
Peki, ya bunun diğer "bürokratik" işlem ve onay mercileri, onların bu işte hiç mi "halt ettikleri" yok?..
Yani, Belediye Başkanı ve Meclis üyeleri "imza attı" her şey bitti mi?..
Hayır..
O günün Valisinden, İl Müdürüne, Bakanına kadar giden bir silsile var "neden göz yumdular?"..
Ki Baydemir'den sonra, Kışanak…
Sonra Mızraklı.. Ve tabi ki, Kayyumlar..
İlk kayyum, Cumali Atilla idi..
Ve bu süre zarfında, benim onlarca yazım oldu; "bu şehrin siluetine indirilen hançer" sizleri er ya da geç dönüp vuracak diye!…
***
ŞEHRİN KALBİNE VURULAN HANÇER!
Suzan Suzi şarkısında, söylendiği gibi "ziyaret sizi çarpacak...?"
Diğerleri gibi, Cumali Atilla'da, başta "görmezden" gelenlerden oldu..
Yazıldı, çizildi, AK Parti'nin Kışanak dönemindeki Belediye Başkan Adayı vaatte bile bulundu…
"Biz gelirsek, buraları yıkarız, Nevruz alanı yaparız.."
Buna rağmen o gün dokunan olmadı…
Ta ki, "hendek-barikat, Sur vakaları" yaşandı!..
O dönemde, bir çok kez mevzu ettik..
Hatta, Uzay Haber'e tarafları "tartışma programına" alıp, bu kadim şehre "kimler neden ihanet etti, hangi ranta karşılık yapıldı" diye, konu ettim!..
Sonrası; "Yargı" müdahalesi geldi?...
***
Gözaltı... Tutuklamalar..
Şehrin, rantına göz dikenler bir bir yargı soruşturmasına alındı…
Hazırlanan iddianame kısmi olarak deşifre etti…
PKK mı, HDP mi, STK'lar mı, AK Parti'ye yakın isimler mi?..
Denir ya; "kimi derseniz" illegal yapının içerisinde, "rant merkezli" faaliyette yer aldıklarını görüyoruz…
Bunların tümü de, dönemlerin en tepe bürokratlarının gözü önünde, cereyan etti…
Ki bazıları, kaba bir tabir olacak ama; "nemalanmadılar" değil...
Burada, "yıkım kararı" öncesi, tıraşlamaya gidildi…
Merdiven misali, projeler yapıldı..
Buna izin verenler kimdi; yani işe kılıf bulma adına yapıldı!…
Ya, yol yapan, su götüren, elektrik ve telefon sistemini, kanalizasyon döşeyenler!!?..
***
Gel gelelim o 100 milyon liralık tazminat, hükmüne!..
O para, salt "oradan parasını ödeyip ev alanlara mı” ödenecek…?
Yoksa, müteahhide mi?..
En önemlisi de, "tarım arazisini" imara açıp, bina diktiren dönemin ve dönem sonrası işin içerisinde bilfiil "rant odaklı" bulunanlara mı ödenecek…
Arazi sahibi kim, ya da kimler kimlerden araziyi alıp, "nasıl imara açıp, bina diktirdiler?"…
Velhasıl!..
Diyarbakır'a, kadim şehre ve ahalisine; maddi ve manevi yönden vurulan bu "ihanet" hançerine ödenecek olan, 100 milyon liranın tazminine de itirazım var..
Bu para, bu şehrin "bütçesinden" vatandaşının cebinden çıkmaması gerekir!…
Kabahatlilere “rücu" edilmeli…
Ki bazıları "yurtdışında" yakalayabilirsen ne ala!…
***
ARINÇ'IN DEDİKLERİ!…
Vallahi ne derse desin!…
Sanmıyorum ki "inandırıcılığı" olsun…
Ki ahalide karşılığı da zor!?..
Çünkü, "gel-gitleri" her kesimden, "tepki" gördü..
Yani; ciddi bir "yıpranmışlık" var..
Makam varken "dost" yok iken "hasım" karakteriyle, gün adamı güvensizliği herkesin dilinde!!!..
Özetle!…
Yıpranmış..
Güven kaybetmiş..
Artık inandırıcı olmayan biri Bülent Arınç..
Onun için de, "söyledikleri ister doğru, ister gerçek dışı olsun", mevzuu, itibar görmez..
Ben, bu pencereden bakıyorum!..
Ama, derseniz ki "söyleyene" değil, "söylenene bakın"..
Derim ki, hak, hukuk, adalet, özgürlük konusundaki söyledikleri; "hakikatlerin" itirafıdır..
Lakin isimler üzerinde oluşturduğu "algı da" bir o kadar tartışılırdır..
***
ERDOĞAN'IN KOYDUĞU NOKTA?..
Nitekim, Arınç'ın "son beyanı" ve üzerinden "AK Parti'de yeni süreç" diye üretilen fikriyatların yankısı büyük oldu..
İki gündür konuşuluyor..
Ama dün Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi deyimiyle; "ağızlarının payını" verdi…
Dedi ki;
"-Son günlerde bizimle asla ilgisi olmayan kimi bireysel açıklamalar ile yeni bir fitne ateşi yakılmaya çalışıldığını görüyoruz.
Geçmişte birlikte çalışmış olsak bile hiç kimsenin şahsi açıklamaları hükümetimizle, partimizle ilişkili hale getirilemez."
***
Ve bu ifadelere şu eklemeyi yaptı..
"-Bizim ne dediğimiz, nerede durduğumuz, nereye gittiğimiz bellidir ve istikametimizde en küçük bir değişiklik yoktur."
***
Bu noktadaki aksiyonel gelişmelere ise; şu cevabı verdi..
"-Teröre bulaşmış, terörle el ele kol kola yürüyenler bizim temasta olduğumuz kişiler olamaz.
Şu anda yargının tasarrufu altında olanlar, Yasin Börü'lerimizin ölümüne neden olanlar, Kobani katliamının failleri, Tayyip Erdoğan ve dava arkadaşları tarafından asla savunulamaz."
***
Özetle Erdoğan şunu demek istedi…
BİR.. Kürt kardeşlerimizi öldürenleri savunamayız!?..
İKİ.. Kavala'larla bir arada olamayız biz!?…
***
Evet, bakalım şimdi kim ne diyecek; Erdoğan'ın bu dediklerine?… Ama bildiğim şudur ki… Arınç bir süre "ortalıkta" gözükmeyeceği… Hatta Külliyedeki "istişarelere" de 65 yaşa sığınarak, "katılma" bahanesinde bulunursa şaşmayın!…. Yani bir kez daha, güvenilirliğine, inanırlığına "halel getirmiş" olacak?…
***
KİMİN İŞİNE YARADI…
Okur sormuş!..
"Siyaset ve Mafya" ilişkili, "tehditte" dair yazıma..
Diyor ki, "iyi de" mevzuu kimin hanesine artı olarak, döndü!…
Vallahi ne diyeyim!…
"İş kimin işine yarıyorsa, fail odur" sözüyle, mevzuyu ele alınca..
Acaba diyorum ki, CHP'nin "dağınıklığını", Çakıcı'nın "tehdidiyle" toparlanması; anlaşmalı bir dövüş mü?…
Eee; siyaset artık her renge bürünüyor ya!?.
Kimin eli, kimin cebinde misali!?..
***
GÜNÜN SÖZÜ...
Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.