KORUCU DEHŞETİ

Ne diyebilirim ki bilemiyorum! 44 kişinin katledildiği 'Bilge Köyündeki' vahşetin, bir benzerinin yaşanması karşısında.
Sanırım diyebileceğim söz; 'Kanlı tarih' dün bir kez daha vuku buldu. Ve dehşetengiz bir şekilde.
Tabi ki 'yüzlere' tokat gibi tekerrür ederek, indi Ergani'deki 'katliam' hadisesi.
Bir kez daha tarihin siciline 'tekerrür vakası' diye geçti.
İnsanlık trajedisi! Vakanın benzerliğine bi bakın; failler de mağdurlar da 'köy korucusu'.
Ve taraflar aynı zamanda 'akrabalar'! Yani 'kan bağları' olan kişiler. Meselenin 'gerekçesi de yine 'kız meselesi'!
Ne yazık ki; 'tarafları' birbirine karşı 'güç' besleyen de 'ellerindeki' silahlar.
Yani Terörle Mücadele Adı altında devletin onlara 'emanet' ettiği silahlar.

***

Ve dün bir taraf diğer tarafı 'kollayarak' pusuya düşürdü. Ergani ilçe merkezinde; 'gündüz' ortası.
Onlarca kişinin gözleri önünde ve an be an güvenlik kamerasına yansıyan bir 'senaryoyla'!
Kayınpeder İsmail Akyol ve oğlu Abbas Akyol, eski damatları Necmettin Aras'ın kullandığı 'otomobili' hedef aldı.
Ellerindeki 'kaleşnikof silahlarla', yağmur gibi kurşun yağdırdılar. Firesiz bir katliam.
Necmettin Aras, anne Belkize Zeynep Aras, Süleyman Aras ve Şevki Aras 'öldürüldü'!
Otomobilde ne yaralı ne de sağ bırakılan yok. Baba-oğul 'kanlı emellerine' kavuştuktan sonra; 'teslim' oldular.
Olayın 'yaşanış' özeti bu! Ama ne var ki 'berisi' vahim!
Bilge Köyü'ndeki 'vakanın' sırlar kütlesi gibi burada da; 'sırlar' dünyası hakim!

***

Şöyle ki; Necmettin Aras 'boşandığı' eşi Perihan Aras (Akyol)'un ailesinden defalarca tehdit almış.
Tehdidin ana nedeni de; 'düğünde kızları Perihan'a takılan takıların bedeli olarak 40 bin TL istenmiş'!
Aras parayı vermemiş. Bunun üzerine de 'kavga' edip, birbirlerini darp etmişler.
Sonra da; İHD'ye geçtiğimiz Ekim ayının birinde Annesi Belkize Aras'la gidip 'şikâyette' bulunmuşlar'!
'Can güvenliğimiz yok' diye! İHD Yetkilileri de başvuru üzerine bir gün sonra Ergani Kaymakamlığına.
Ergani Cumhuriyet Başsavcılığına ve İçişleri Bakanlığı'na 'gerekli yasal' işlemin yapılması istenmiş.
Ne hikmetse 'o günden bugüne' herhangi bir tedbir, işlem ve duruma müdahale edilmiş değil.
Bir diğer önemli iddia ise; Aras ailesinin 'korucu silahlarını' teslim etmeleri.

***

Denildiğine göre Aras ailesinin fertleri saldırıdan çok kısa bir zaman dilim öncesi 'silahları' Jandarmaya teslim etmiş.
Dönüş yolunda pusuya düşmüşler. Olay esnasında 'silah' elde değilmiş! Demek ki; biliyorlarmış 'silahsızdırlar' diye.
Evet! Hadisenin 'özü' bu. Ama vaka henüz sıcak, sonrası ne çıkacak belli değil. Onu da önümüzdeki günlerde.
Ve 'faillerin' vereceği ifadelerden göreceğiz!
Aslında Ergani Hadisesi şu tarihi vahimliği bir kez daha; ülkenin ve bizlerin yüzüne şu tokadı vuruyor.
Feodalizmle gelen otorite kurma. Cehaletle buluşan 'silah'! Töre, kin, nefret kıvılcımıyla 'ateşe' dönen; devlet himayesi.
Ve bunları 'dehşetengiz' kılan, ilgisizlik, sorumsuzluk ve görmeden geliş. Bilge köyünde de yaşanan aynı, Ergani'de de yaşanan aynı.
Öyle ki; iki hadise de 'bir elmanın yarısı' gibi.

***

Onun için; 'Koruculuk' sistemi ciddi bir şekilde 'arıza' vermekte! Ki dün 'bu sistem' bir kez daha 'tartışma' mevzusu oldu.
İnşallah bu kez belki; 'bu kötülüğün' hayır tarafı görmezden gelinmez. Ve vahim tabloya ciddi bir eğilim gösterilir.
Çünkü bugün 80 bin civarında olan Köy korucusunun 'suç' dosyasına baktığımızda, binlercesinden söz edebiliriz.
Yargıya intikal etmiş dava sayısı binlerin üzerinde. Yani kendi iç dünyasında bir hayli 'kötülüğe' sahip!
Onu da yarın konuşuruz!

***

NİHAİ KARAR BUGÜN!

Ve gelelim Diyarbakırspor mevzusuna! 'Galatasaray maçına çıkacak mı, çıkmayacak mı?'!
Bu yöndeki 'nihai' karar bugün deklare edilecek. Çünkü yönetimin bu yöndeki 'açıklaması' vardı.
Perşembe günü 'maça çıkıp-çıkmayacağımızı' karara bağlayıp, açıklayacağız.
Belki siz bu yazıyı okuyunca yönetim kararını açıklamış olacak. Ama olsun!
Zaten hepimiz pür dikkat kesilmiş vaziyetteyiz.
Evet! Yönetim 'bahsettiği' gibi, 'Kentin yöneticileriyle' görüştü.
İl Valisi, Belediye Başkanı ve Sivil Toplum Örgütü Temsilcileri. Herkes 'görüşünü' ortaya koydu.
Nitekim bu fikir ve düşünceleri dünkü yerel ve ulusal gazetelere yansıdı; 'olup-bitene' tepki haklı.
Ama 'maça çıkmama', yanlış. Doğru ve sistemin özüne uygun bir tavır ve davranış değil.
Yani; Diyarbakırspor, Galatasaray maçına çıkacak ve mücadelesini sergileyip varlığını gösterecek.

***

Evet, olması gerektiği gibi! Zaten son 72 saat içerisinde bu anlamda aldığı intiba 'kuşku' geliştirmiyor.
İnanıyorum ki; Diyarbakırspor yönetimi de 'Aklın yolu' birdir tercihinde kararını verip;
'Galatasaray maçına aslanlar gibi çıkıp, üç puanı alıp, olup-biteni geride bırakıp 'Pazar bayramı' yaşarız'!
Çünkü kent ahalisinde bugün önemli bir kenetlenme vardır. Hani derler ya, 'yer gök yeşil-kırmızı' diye.
İşte Diyarbakır bugün böylesi bir rüzgârı arkasına almış. Onun için; bu duygu ve bütünlüğü 'kullanalım'!
Tabi dünkü 'önerilerimi de' hatırlatmak istiyorum. Tribünlerdeki 'ayrılıkçı' sloganları yargıya taşıyalım.
Hiç zaman kaybetmeden, 'Bursa, Antalya ve Gaziantep' maçlarının tribünlerdeki tezahüratlarına ilişkin görüntüleri alıp.
Bir şikâyet dilekçesiyle, 'Hakaret ve Ceza' davası açalım. İster kurumsal ister de bireysel olsun.

***

Yeter ki; 'bir adım' atalım.  İkinci önerim ise, Atatürk stadyumunu 'gelin' gibi süsleyip, Yeşil-Kırmızı bayraklarla donatıp.
Çiçeklerle, sevgi dolu mesajlarla, kardeşlik ve barış açılımının 'umut' duygusuyla; Türkiye'ye mesaj verelim.
Kim kardeş, kim kalleş diye, dosta düşmana gösterelim. Çünkü Diyarbakır'ın kültüründe, medeniyetinde;
Misafirperverlik vardır. Saygı, hürmet ve bağışlama vardır. Sağduyulu, aklı selim, çözüm üreten düşünceye sahiptir.
Ayrılıkçı değil, bütünleştiricidir! Sonuç itibariyle; 'biz yapmamız gerekeni yapalım'!
Bırakalım onlar yaptıkları kötülüğün batağında boğulsunlar.