KÜRTLERİN TALEBİ MASADA OLACAK MI?

Önce şu itici "Kürt sorunu" ifadesinden bir kurtulalım.. "Ne Kürt sorunu var, ne de Kürtler bir sorun olmuşluğu var?".. Kürtler, bu coğrafyanın ve bu ülkenin "asli unsurları" olduğu gibi, sahibidirler!.. Ki "Kürtleri sorun" olarak görenler, "Kürtler bir sorunmuş" gibi siyaset ve tavır takınanlar dün olduğu gibi bugün de görülmüştür ki; "hep kendileri birer sorun yaratıcısı"  olmuşlardır!

***

Farklı mülahazalar ortaya konulsa da!.. Kürtler dün olduğu gibi bugün de, hiçbir koşul ve şekilde "kendilerini birer sorun ve sorun yaratıcı" olarak, görmüş değiller!.. Ki olmamışlardır da!… Bir mağduriyet, bir haksızlığa uğramışlık, bir hak, hukuk, adalet "çıkmazına" girilmişlik olmuşsa da; yine Kürtler olmuştur!… Özellikle, Cumhuriyet sonrası!…

***

Daha bir kaç yıl öncesine kadar, Kürtlerden söz edilince, bilaistisna herkesin aklına ne gelirdi?.. İster Kürt, ister Türk, ister Çerkez ve Laz olsun.. Bu ülkede yaşayan herkesin zihninde şu şimşekler çakardı!… Tekçi, vesayetçi, jakoben, faşizan anlayışın hakimiyetiyle; “Kürtler” mağdur ediliyor…

***

Kürtler "kart-kurt" denilerek "kimlikleri" inkar edildi.. Red ve asimilasyon politikalarıyla; "zihinleri" zehirlendi!.. Diline de, kültürüne de, sosyal yaşamına da, müziğine de; "yasaklar" konularak, yok sayıldı!.. Giyimine ve kuşamına dahi; müdahale edildi!…

***

Varlığına "kelepçe" zihniye "pranga" vuruldu!.. 90'larda "terörle mücadele" adı altında, sergilenen hukuksuzluklar.. Bir tarafta terör diğer taraftan devlet içerisinde nüfuz etmiş illegal yapıların, terörüyle "kan ve gözyaşına" mahkum edilmişliği yaşadı!…

***

Köy yakmalar, evinden barkından edilerek "göçe" zorlamalar.. Faili meçhul cinayetler.. Dışkı yedirmeler.. Keyfiyete dayalı, sorgulamalar, insanlık dışı muameleler.. Cezaevlerinin tıka basa, doldurulması!.. Asit kuyuları, domuz bağları, mezar evler!…

***

İşte tüm bunlar, düne kadar "Kürtler" denildiğinde, hafızaları "isyankar" eden, zihinlere "şimşek" çaktıran, duygularda volkanik patlamalara yol açan, DGM'lerdeki "Allah tanımaz, hukukun" icra edildiği, bir süreç ve yaşam mahkumiyeti söz konusuydu!…

***

Ama bugün, yaşanan "vahşilikler silsilesi" tarihin kanlı sayfalarına not edilmişlik olarak görülüyor, anılıyor!!..  Ve bugün söz Kürtlerden açıldığında, bunlar pek konuşulmuyor, konuşan varsa da "yarayı kaşımayın" tepkisiyle, karşılanıyor.. Çünkü "sorun teşkil edici" hallerin ekseriyetinin "üstesinden" gelindi!…Kimi tam, kimi de kısmi olarak, çözüldü!

***

Şimdi; Kürtler denildiğinde!.. Ki Kürtler de kendilerini ifade ettiklerinde; "iki temel talepten" söz ediyor/ediliyor.. O iki talepte şu… Birincisi; Anadilde eğitim!.. Yani Kürtçeye statü!.. Bu kulvarda, alınmış bir merhale yok değil, var!.. Okullarda "seçmeli" ders veriliyor!…

***

Ancak buna bir çok kişi gibi, benim de itirazım var.. Ki, "Dünya Anadil Günü" olması münasebetiyle; Kürtçenin bir "kimlik" kazanması gerektiği gerçeğine, artık samimiyetle kafa yorulması gerekir!.. Dil bir millettir.. Eğer ki, o dil inkar edilirse, millette inkar edilmiş olunur!…

***

Dedik ya, bu kulvarda hayli mesafe alındı!.. Özellikle, "Okullarda Seçmeli" ders olarak, "Kürtçenin" okutulması yönünde, yeni öğretim yılında toplumun tüm kesimlerinde, bir destek kampanyası buldu!… Tüm Partiler bilaistisna destek verdi…

***

Ki önceki yıllara göre, çok yüksek bir talep oldu!.. Tabi çekinceler, kaygılar özellikle veliler noktasında, "memurum, işçiyim" başıma bir şey gelebilir, düşüncesinin ağırlığı da yok değil… Demem o ki; Anadilde eğitim her dil, ırk ve millet için "annesinin sütü kadar haktır"..

***

Eğer ki bu ülkede, bu millete, bu ülkeye, bu coğrafyaya "diş bileme" adına enva-i kötülüğü yapan ülkelerin dili; "eğitim dili" olarak, okutuluyorsa!.. Bu ülkenin asli unsuru olan, Kürtlerin "Anadili" neden, eğitim dili olmasın ki?!.. Birliğimiz için de, dirliğimiz için de, tarihimiz ve medeniyetimiz için de; "elzemdir?!"

***

Gelelim ikinci talebe!.. O da; "Kürt kimliği ya da vatandaşlık tanımı" noktasında, Anayasal bir teminat!… Tüm kimlikleri tanıyan bir tanımla; üst kimlik!… Yönetimde "özerklik" deniliyorsa da, yönetimsel olarak hali hazırda "Yerel yönetimler" özerkin, bir basamak altı gibi!.. Aşılamayacak bir talep değil!…

***

Diyeceksiniz ki, diğer istek ve talepler var!.. Demokrasi, insan hakları, hak, hukuk, adalet eşitlik gibi!.? Ki bunlar yine bilaistisna diyorum, Türkiye'de yaşayan 84 milyon insanın "ortak meselesi ve taleplerini" teşkil ediyor!...

***

Sonuç itibariyle; talepler belli, çözüm formülleri ise dünden belli!.. 2023'e gidilirken, siyasal iktidarın "Kürtçe seçmeli" ders kampanyasında ortaya koyduğu "siyasi iradeyi ve samimiyeti", bu kulvara daha bir yoğunlaşarak, çözüm getirirse!.. Kürtlerle kopan bağlarını yeniden güçlendirir!…

***

Tabi iktidara seslenirken; asıl tüm bu aktardıklarımın temel amacı, 28 Şubat'ta bir araya gelecek olan, altılı partinin "masasında" Kürtler için, ne düşünülüyor olmasıdır!?… Tarihin takvim yaprağı olarak, 28 Şubat malum Kürtler için; "tarihin en büyük dehşeti, vahşeti, kan ve gözyaşının, inkar ve asimilasyonun, göçün, sürgünün, yıkımın" zaman dilimidir!…

***

İşte bu yıkım takviminde, bir araya gelecek olan altılının şefi Kemal Bey'in bir sözünü de hatırlatarak, sormak istiyorum!.. Siz ki, "Kürt sorunu var" dediniz.? Ve "Çözümü de, bellidir, Meclistir, HDP'dir" dediniz!.. Her ne kadar; HDP masada yok ise de; "kapı önünde" olması münasebetiyle…

***

BİR… Siz, sorun olarak gördüğünüz Kürtlerle alakalı "çözüm" icra edecek, iradenizin muhtevasında ne var!…

***

İKİ.. Anadilde "Eğitim ve Öğretime.." Yani Kürtçeye statü kazandırma adına; formülünüz nedir!..

***

ÜÇ… Kimlik tanımı.. Yani vatandaşlık tanımını, Anayasa’nın dibacesinde; yer alacağına dair sözünüz var mı?

***

Ek diyerek!.. Yerel yönetimlerde "özerklik"… Yani bütünlük içerisinde; "bu meselelere" nasıl bir çözüm, işbirliği düşünüyorsunuz!.. 28 şubattaki masada; buna dair "envanteriniz" var mı!?… Neyse, bekleyip göreceğiz.. Ama Kürtler olarak, Anadil ile Kimlik tanımında "ısrarımız, talebimiz" hep olacak.? Ta ki; meseleye çözüm getirilene kadar?..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Evrende kardeşçe yaşamak varken, neden korkuyoruz birbirimizden?