MANEVİ KOALİSYONUMUZ BOZULMASIN?
Yok öyle çaresiz değiliz!.. Dün de olmadık, bugün de olmadık, yarın da olmayız!… Küllerinden dirilen bir milletiz çünkü.. “Sosyal dayanışmamızın, milli birliğimizin gücü önünde hiçbir engel ve sorun, hiçbir zaman ve evrede çözümsüz olmamıştır!..” Geride kalmamıştır.. Yer küresinin en büyük felaketi olan bu depremin yarattığı tahribatın da üstesinden geleceğiz.. Ağlamaya, sızlamaya, birbirimizi dövmeye eleştirmeye tepki göstermeye gerek yok.. Çünkü, gün o gün değil.. 7’den 70’e herkes, yekvücut şekilde, devletiyle bir olmuş şekilde; “büyük felaketin üstüne kapanmış, abanmış vaziyette enkazı kaldırmaya çalışmalıyız, çalışıyoruz!..’
***
Darlığı, çaresizliği, felaketleri, depremleri, selleri, yangınları, çığları, savaşları yenmiş, üstesinden gelmiş bir millet olarak; bunu da yeneceğiz, yaralarımızı saracağımıza inanıyorum, Allah’ın izniyle!.. Buna millet olarak inanmalıyız.. Milli bir seferberlik içerisindeyiz.. İşte tablo ortada.. Milyonlarca insan “el birliği, gönül birliği” içerisinde, bir taraftan yardımlar için çırpınıyoruz, bir taraftan kaybettiklerimize, şehit canlara, gözyaşı döküp, ebediyete uğurlayarak, ağıtlar yakıyoruz.. Bir taraftan da; enkaz altındakilerin “sağ salim kurtarılmaları” için, mücadele edip dua ediyoruz!…
***
İnsaniyetimiz büyük!.. Rahmani duygumuz, inancımız, kültürümüz ve medeniyetimiz, bin yıllık tarihsel “kardeşliğimiz” daha bir büyük, yaşadığımız felakete karşı!.. Onun için, bugün “bütün siyasi, ideolojik, ırk, cinsiyet, dil, din” her ne ise, tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakmamız gerekir.. Kinin, nefretin, tüm “yıkıcı, yakıcı” dil, tavır, söylem ve siyasetin çirkef duygularını, terk etmeliyiz.. Birbirimizle uğraşmanın, kavga etmenin, hesap sormanın, zamanı değil, günü hiç değil.. Üç gündür dilimden düşürmediğim “gün birlik günü” sözünü, tekrarlayarak “tek yürek olmamız” lazım.. Bizim genlerimizde olan bir haslettir; “yürek birliğimiz..”
***
Ama ne hazindir ki; “bu hasletten, bu birlik ve dirlik yüreğinden yoksun olanlar veya toplumu yoksun bırakmaya çalışanlar” bu büyük felaketin yaşandığı zaman diliminde, “yine o iğrenç ve vahşi yüzlerini” göstermektedirler.? Bütün çıplaklıklarıyla, futursuzca, şuursuzca, şeytani ruhlarını cellatvari şekilde ortaya çıkarmaktadırlar!.. Denir ya içimizdeki irlandalılar.? Üç ay sonra yapılacak olan seçimler için, onbinlerce şehidin, onbinlerce yaralının, binlerce malı mülkü yıkılanın yaşadığı felaketten, “siyaset devşirme” adına üretilen, yaratılan “kriz üretici” algılara bakar mısınız; insan dehşete düşüyor!..
***
Neymiş, hükümet Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırma adına, sahada yer almasına, görüntü vermesine müsade etmiyor.. Ordu neden sahada yok!.. 19 Ağustos depremi örnek veriliyor.. Doğru o gün, AFAD yoktu.. Ve yasal düzenleme, o hükümü veriyordu.. Ama bugün öyle değil.. AFAD tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte sivil toplum örgütlerinin de dahil olduğu bir çatı örgütlenmesidir… Bu çatı altında her şey koordine ediliyor.. Bugün asker de polis de, sivil ekipler de; bu çatı altında, sahada bulunuyor!…
***
Dikkatimi çekiyor!.. Ekranlarında, sütunlarında, uzatılan mikrofonlara konuşan bazı kesimler var ki; “el insaf” demekten başka bir laf bulamıyorum!.. Bu kadarda mı, “hasetlik” içerisinde, düşmanca tavır sergileyerek, kendi milletini, kendi devletini, kendi ülkesini, cenazeler yerde iken “yermeye, küçük düşürmeye, aciz göstermeye çalışabiliyor”. Sahada bulunsalar, deprem bölgesindeki enkaz kaldırma çalışmalarını yerinde görseler, çadırlarda, uzatılan yardım ellerine baksalar, “kendileri el uzatsalar” gam yemem!.. Oturdukları yerde; “ihanet hançeri” vurarak, hadiselerle alakalı dem vuruyorlar…
***
Elbette ki, aksaklıklar, eksiklikler olacak, vardır da!..Elbette ki yeri ve zamanı geldiğinde, siyasal iktidardan hesap sorulacaktır?.. Ki zamanı gelince soruyacaktır.. Hiçbir şeyin dört dörtlük olması mümkün değil.. Hele ki, böylesi büyük bir felaket karşısında, 4 derece çağrı yapılan felakette “hiçbir devlet, hiçbir hükümet, hiçbir millet sıkıntı çekmeden, duramaz!.. Her yıkımın, her felaketin bir; acısı, sıkıntısı, çaresizliği olabilir?.. Önemli olan üstesinden gelebilme adına; “milli bir ruhun diri olmasıdır..” Yoksa; “sırtlanlaşan ruha sahip kişiler ekmeği iki katı fiyatına” satıyorsa.. Gıda ürünlerine fahiş fiyat uygulayanı da hükümete bağlarsak, çözümsüzlüğün girdabından çıkamayız!…
***
Yani; “millet olarak can derdine düşerken, birileri de et derdiyle kasaplık yapıyorsa, söylenecek söz yok, insanı ve vicdani yönde, sözün bittiği noktadır vaziyet..!” AFAD kılığına girip, enkazdan hırsızlık ve soygunluk yapa, şeref yoksunları…. Deprem korkusuyla, evini terk edenlerin evlerine soyguna giren, talan eden, “şerefsiz ve haysiyetsizler” var ise.. Elbette ki, cezalarını hem bu dünyada hem de ebedi dünyada göreceklerdir.. Ve insanlık onları lanetleyecektir.. Ben bunlara hal-i hazırda, takılmamak gerektiğini düşünenim.. Şimdilik, zamanımızı bunlara tüketmememiz gerekir!…
***
Ama ne diyeceksin, iki kelam etmezsen de, kendine ihanet etmiş oluyorsun… Sosyal medyaya bakıyorum!.. Etkiyi küçümseme adına söylemiyorum.. Büyük felaketten mevcut durumda en az etkilenen illerin başında gelen Diyarbakır’daki “milli seferberliği” küçümseyen, öteleyen insanların varlığı gerçekten üzüyor insanı.. Diyarbakır’da Kayapınar ve Bağlar Belediyesi “canla başla” mücadele ediyor.. Büyükşehir dahil.. Bir taraftan ihtiyaçlar karşılanıyor, diğer taraftan enkaz kaldırılıyor.. Ama gel gör ki; “insanlık üstü” mücadeleyi anlamsızlaştıran, çaresiz gösterenler var!.. Vaziyeti nasıl sabote ederim diyenler var…
***
Ya siyasiler!.. Bu konuda, kabine üyelerinin sahadaki faaliyetlerinin dışındaki siyasiler.. Ki muhalefetteki parti üyeleri.. Liderler da dahil.. Depremin genel bölgesinde, “gün birlik günü” deyip, oluşan 85 milyonluk “kutsal koalisyonu” ne yazık ki bozma adına, o çatallı siyaset dillerini kullanmaları, olup-olmadık yerde “enkazların çevresinde” parti üyeleriyle boy göstermeleri, tepki üretiyor.. Toplumu geren, sinir uçlarına dokunan görüntü ve beyanlarda bulunmaları; gerçekten üzüntü verici!..
***
Her şeye rağmen, toplumsal “seferberlik koalisyonumuzu” bozamayacaklar!.. Türkiye’nin dört bir yerinde, “o büyük medeniyetimizle, kültürümüzle” şefkat kollarını açmış durumdayız.. İnsanlar, depremzedeleri ağırlamak adına; her türlü fedakarlıkta bulunuyor.. Diyarbakır’da iş dünyası, işletmeler, “bila bedel” şekilde mekanlarını açmış, insani destekte bulunuyor.. İşte bu dayanışma, öyle inanıyorum ki “büyük felaketi” alt edecek, yaralarını saracak ve düştüğü yerden “daha güçlü bir şekilde” dirilecektir..
***
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, enkaz altında kalanlara da bir an önce sağ salim şekilde ulaşmanın duasıyla; milletimizin ve ülkemizin başı sağolsun!.. Ve birbirimize kenetlenen o muhteşem insani koalisyonumuzu, ne olur zayıf ve zaafiyete düşürmeyelim!?.. Gün birlik olma günüdür.. Gün sabır günüdür.. Gün yekvücut mücadele günüdür…
***
GÜNÜN SÖZÜ
İnsani ve vicdani duygusunu siyasi düşüncesine biat ettirenin kalbi olur mu?