Maşallah.. Müftümüz Yakut tayin istemiş!

Ne diyelim;

Becerikli ve maharetli(!), Sur İlçe Müftümüz Hasan Yakut!..

Karar almış.

Diyarbakır’dan gitmek istiyor..

Dilekçe verip tayin istemiş.

Dilekçesinde demiş ki,

 ‘Ya İstanbul’a veya Batman’a Müftü yardımcılığı görevi’.

Gerisi kurtarmaz.

Maşallah..

Baksanıza,

Göreve başlayalı iki ay olmadı..

Hem de,

Mahkeme kararıyla geri döndüğü halde..

Ne dolu da ‘kaçar’ hale geldi?

İşte bu soruyu,

Önceki gün ve dün bir çok kişiye sordum..

Onlar da,

‘Sitemli’ bir üslup ve ifadeyle ‘görmüyorsunuz’ yaptıklarını.

Bir yıl önce yazsaydın,

Bugün Diyarbakır’ın ve camianın başına musallat olmazdı..

İki ayda ne yapabilir ki?

Yapmış..

Hem de öyle böyle değil..

Önce,

Sudan bahaneler üretilerek. Sözde müfettiş raporları ışığında..

Kendi;

Sorumluluk  alanında bulunan 11 Kur’an Kursu hakkında kapatma kararı vermiş..

28 Köy imamını geri göndermiş..

Kuran kurslarındaki ‘eğitmenleri de’ dağıtmış.

Kendine,

Has bir yapılanma içerisine girmiş..

Niye,

‘Geçmişin’ intikamı deniliyor..

Ve bir de, bir yıl önce ‘kurduğu’ keyfiyete has oluşumu icra etmek için.

Olacak şey mi..

Bu kıyam,

Sur İlçe Müftülüğünü ayağa kaldırdığı gibi..

İmam..

Ve Kuran kursu öğreticileri arasında ‘infial’ yarattı.

Bir taraftan,

Hükümet ‘inançlı ve eğitimli’ bir nesil yetiştirelim diyor..

Diğer tarafta;

Sur ilçesi gibi ‘sorunlu’ bir bölgede Kur’an kursları kapatılıyor..

İcraatları,

‘Bıçak kemiğe dayandı’ dedirdiğinden olsa gerek, ‘eski defterleri’ açıldı.

Sanırım,

O da bu durumun farkına vardı.

Baktı ki,

Bir yıl ‘kimseye’ geçmişteki maharetli ve becerikliliklerini unutturmamış..

Tabi, pabuçta

Pahalıya gideceğini anlayınca  tayin istedi Müftümüz Hasan Yakut!..

Aslında,

Yakut bir yıl önce, ayyuka çıkan bazı ‘namahrem’ durumlardan dolayı, alınmıştı.

Hatırlıyorum..

Alınma yazısını da, dönemin İl Müftüsü Ali Melek yazmıştı..

Sonra,

Müfettişler ve görülen lüzum üzerine Diyanet İşleri Başkanlığına teklif edildi.

Diyanette,

Gerekçeleri ve iddia edilenleri dikkate alarak bunun üzerine de Yakut’a Diyarbakır’dan el çektirildi.

Ve kendisi Edirne, Lalapaşa İlçe Müftülüğüne atandı..

O dönemde,

Kendisiyle alakalı bir hayli ‘olumsuzluklar’ ortaya atılmıştı.

Hani derler ya, enva-i olumsuzluk.

Ailevi..

Ve Sosyal hayatını yakından ilgilendiren, mevzular..

Camiasında duymayan kalmamıştı..

Tabiri caizse iddianın bini bir para idi..

Kamuoyunda, ‘tepki’ topladığı gibi, camiasında da infial yaratmıştı.

Konuyu,

Kaleme almış ve hatta kendisinden sormuştum, ‘olacak şey mi bunlar’ diye.

Malum,

Kimse ben suçluyum veya bu haltı işledim demez..

Kendini haklı çıkarmak için, hayli dil dökmüştü..

Çünkü;

Elime ulaşan bazı belge ve dokümanlar karşısında söyledikleri ‘hakikatleri’ gizlemiyordu..

O gün,

Şöyle demiştim kendisine, ‘İmam…… yaparsa cemaat ne yapmaz ki..’

Tabi,

Habercilikten çok ta, ‘hem ailevi hem de konum, üstlendiği misyon’ açısından, hayli kendimi sorgulamıştım.

Teferruatları yazayım mı yazmayayım mı diye..

Bir de,

Dönemin hassasiyeti ve bölge siyasi, örf ve adetlerini göz önüne alınca, kendisine uyarım olmuştu..

Evet yazmıyorum..

Ama,

Bu haltlar ne tekerrür etsin, ne de bu makam birilerine malzeme olsun.

‘Terk et..’

O da, tamam deyip ayrılmıştı.

Şimdi,

Yine Diyarbakır gündeminde ve yine benzer mevzularla.

Ne diyebiliriz ki,

Sevgili İlçe Müftümüz Yakut’a..

Üstadın ifadesiyle,

‘Bir aynaya bakabilse…’ görür kendi gerçeğini..

Ama ne yazık ki, bakacak hali yok.