MİLLETİN VEKİLİ NASIL OLMALI?
Hep ifade edilir ve biz de her defasında, zihnimiz el verdiği kadarıyla, dillendiririz, “Milletin vekili nasıl olmalı”diye?.. Aslında sorunun yanıtı, açık ve net, bir kaç sözcük yeter cevabi noktada.. Ama ne hikmetse, bir asırdır her seçim evresinde, dillendirilir, ama velakin zerre-i miskal; “halkın vekili bir türlü, tam teşekküllü vücut bulmuyor.. “
***
Evet, seçime şunun şurasında kaç gün kaldı ki?.. Artık çift rakamdayız.. 1.5 ay kadar zaman var.. 14 Mayıs’ta sandık başına gidiyoruz.. Cumhurbaşkanını seçmenin yanısıra, “bizi mecliste temsil edecek, sözümüz, gözümüz, kulağımız ve zihnimiz” olacak, Milletvekilini seçeceğiz.? Ki, o meclise “Milli İrade” denilen güç, yansıyabilsin..
***
Peki, istediğimiz, beklenti içerisinde olduğumuz, bizi temsil edecek Milletvekilinde ne gibi özellikler olmalı ki, “işte benim vekilim” diyerek, göğsümüzü kabartabilelim.. Yani kriterler, ilkeler, özellikler neler olmalı?!.. Ve seçildikten sonra da, Yüce Meclisin çatısı altında, nasıl bir çalışma stratejisinde olmalı ki, “helal sana vekilim” diyebilelim..
***
Öyle ya, “kimler geldi, kimler geçti, kimler vekil oldu, kimler olmadı..” Çok evreler, çok seçimler ve çok da seçilen vekilleri gördük, hasbi hal içerisinde bulunduk.. Şöyle geriye dönüp, tarihin sayfalarını Diyarbakır’ın Milletvekilleriyle alakalı çevirdiğimiz de, “bir kaç isim dışında” pek de, gönül huzuruyla söz edebileceklerimiz yok!..
***
Ne asilliğini, ne vekilliğini, ne de temsiliyetini hiç bilmeyen, tanımayan!.. O Meclisin kürsüsüne “yemini dışında” bir kez dahi kürsüye çıkıp, seçmeninin, seçildiği kentin, ya da ülkenin meseleleriyle alakalı, “iki kelam” etmeyen!.. Sadece, milletvekili olabilmenin saltanatı, maaşı ve kamusal alandaki “menfaat çarkını” döndürmenin dışında, bir icraatı olmayanı çok gördük..
***
El kaldırıp, el indiren vekiller gördük!.. Geldiği yeri unutan, seçilip bir daha yaşadığı şehre, ilçeye, köye ve mahalleye dönmeyen!.. Ona rey verene “tepeden bakıp, hor gören, alay edenleri” gördük.. Çulsuz iken, çullu olup, dünyayı ben yarattım misali, böbürlenen vekiller gördük.. Seçmenin talebini, sigara kutusuna yazıp, sonra çöpe atana da vakıf olduk…
***
Çok dönemler vekillik yapıp, ama bugün isimleri dahi zikredilmeyen!.. İsmi, cismi sahada olmayan.. Ve kendi ilinde “istenilmeyen adam ilan” edilen, zevatı da gördük… Çantacı vekiller kadar, her seçimde “bavulunu alıp”, Diyarbakır’a gelerek, “beni seçin, sizi temsil edeyim” diyen güreşe doymazları da gördük…
***
En acıklısı, en talihsiz ve hüzün vereni ise; kadim şehrin insanının oylarıyla seçilip, vekillik bittikten sonra bir daha şehre dönmeyenleri eksireyete olması.. Ki, belediye başkanları ve milletvekilleri dahil!.. El oldular.. Neyse, bilen biliyor, ki bu köşenin yarım asra dayanan arşivinde, şecereler tarihsel olarak not almıştır..
***
Dönersek, “milletin vekili nasıl olmalı” sorusuna!.. Yukarıdaki “negatif tabloyu” kısmi olarak aktardım.. Demek ki, bunların hiçbiri, yaşanmamalı artık.. Evet, Diyarbakır’ın 12 Milletvekili kontenjanı var.. Kaç dönemdir, iki parti temsiliyet alıyor. Biri AK Parti diğeri ise, HDP.? Bu dönem belki, partiler artabilir, vekiller bölüşebilir.. Listeler netleştiğinde göreceğiz tabi ki seçim akşamı..
***
Neyse!.. Biz, “milletvekili nasıl olmalı” sözüne dair bir kaç kriter, özellik ve halkın beklentilerine dair, kelam aktarmak istiyorum!.. Belki, partilerin merkezleri, teşkilatlar ve liderler, “beka meselesi” olarak gördükleri, 14 Mayıs’taki seçimde, “halkın vekilleriyle Meclis’te temsiliyette doğru bir karar verirler..” Dava adamlığı diyerek..
***
BİR… Milletvekili adayı, seçim bölgesinin “yerli ve milli” kimliğine sahip olmalı!.. O şehrin yaşayanı, uzun süre oturanı, ömrünü tükettiği, havasını soluduğu, çamuruna bulaştığı, tozuyla hemhal olmuş, halkının mizacını bilen, konuşan, onunla bütünlük sağlamış şahsiyet olmalı.. Yani halktan biri olmalı..
***
İKİ… Siyasi ve ideolojik değil, ama “kent milliyetçiliğini” özümsemiş, şehir için projeler üretebilen, her türlü faaliyete odaklanıp, halkın saadetini icap edecek şeyleri düşünen olmalı.. Beğenen ve onu hayata geçirme adına, misyon üstlenen olmalı.. İstişareye önem veren, kamu ile halk arasında köprü olmaya muktedir gören olmalı..
***
ÜÇ… Parayı görünce her şeye boyun eğecek kadar bağrı yufka olmamalı.. Rüşvet ve yolsuzlukla anılan, ihale peşkeşçiliği yapan, kadro satacak kadar, ucuz kişi olmamalı.. Devlet kurumlarını kendine “çiftlik” haline getiren, aile saltanatıyla, feodal vesayet oluşturup, eş, dost akraba hükümranlığına soyunmamalı..
***
DÖRT… Eğitimli, bilgili, kültürlü, şehrin kadim medeniyetiyle hemhal olmuş, inancıyla da “helal süt emmiş” kişi olarak, bilinen ve tanınan olmalı.. Sözü de, özü de, hal ve hareketi de bir olmalı, yalana dolana meyil etmemeli.. İki yüzlü, fikri-zikri zıt kutuplarda yüzen, bukalemun ruhlu ve karakterleri kimliği, taşımamalı…
***
BEŞ… Vizyonu ve misyonu, devletinin de, milletinin de, ülkesinin de şerefini, birliğini, dirliğini, düşünen, konumda olmalı.. Her fikre, düşünceye açık olmalı.. Dilini de, kimliğini de, kültürünü de unutmamalı, dava edip, savunmalı.. Ama, hizipleşmeden, marjinal, radikal, olmadan, “dağıtıp, yıkmadan” bayrak açmalı, çözümü sağlamak adına..
***
ALTI… Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilmeli.. İster Devlet-i Aliye'den, ister herhangi bir kurum ve kişiden gelen, kanunsuz, hukuksuz, haksız iş ve işlemlere karşı, sessiz ve biat edici olmamalı, dur diyebilmeli.. Hakikatleri her kim olursa olsun, Meclis kürsüsünde haykırmalı… Korkmamalı, pısırık ve siyaseti ikbal adına ketuma yatmamalı..
***
YEDİ… Dünya için, menfaat ve ikmal için hiç kimseye “müdana etmez” olmalıdır.. Haksızlık edene, göz kırpmamalı, hukuksuzluk yapana da “menfaat çarkı” içerisinde, libas giydiren olmamalı.. İki sözlü, iki yüzlü karakteri taşımamalı.. Özü de, sözü de, yaşamı da, bir olmalı… Vekilliği, “emanet edilen namus” olarak görüp, bu kavram üzerinde kendini, idame etmelidir.
***
SEKİZ… Milleti ve memleketi alakadar eden meseleler söz konusu olduğunda, safını net etmeli.. Siyasi ideolojisini ve istikbalini bir kenara bırakmalı adil olmalı.. Sorunlara hak ve hakkaniyet dairesinde yaklaşarak, çözüme paydaş olmalı.. Toplumsal olaylara da aynı mülahazalarla yaklaşmalı.. Kışkırtan değil, uzlaştıran, sulhu sağlayan, barışçıl dili olmalı..
***
DOKUZ…Sorunlara karşı duyarlı ve çözüm noktasında üretken olmalı. Ortaya atılan bir projeye sırf muhalefet olsun diye değil, eğer karşı çıkacaksa bile milletin faydasına olmadığı için karşı çıkmalı. Barışa, huzura ve çözüme katkı sağlayacak her adıma ve projeye, siyasi fikir ayrılığı gözetilmeden, mutlaka destek ve sahip çıkmalı…
***
ON… Vekil adayı şunu bilmeli… Halk milletvekillerini, sorun çıkartmak için değil sorunları çözmek için seçiyor.. Halkın milletvekillerinden adaletli davranmalarını ve topluma örnek olmalarını beklemektedir…Oyunu verdiği vekiline umut bağlamıştır.. Onun için, onların söyledikleri her şey halkın nazarında çok büyük bir önem taşımaktadır.
***
ONBİR… Milletvekili adayı, önce kendinde “ehil ve liyakat” ölçüsünü, teraziye koymalı.. Bu yola baş koyarken, amacının ve temel felsefesini net olarak belirtmeli.. Kişi “ben gerçekten de milletime hizmet için mi adayım” diye, kendini sorgulamalı ki, halkın huzuruna çıktığında “bu adam bir şeyler yapabilir” diye, kanaat oluşsun..
***
ONİKİ… Özü itibariyle, daha sıralanabilecek çok madde ve kriter vardır.. Bizim vekil adaylarından beklentimiz şu… Kişi tam anlamıyla donanımlı olmalı, bilgili olmalı, partilerinin üzerinde bir ağırlığı, yaptırımı olmalı. Kentiyle ilgili her konuda söz söyleme yeteneğine sahip ve tabi ki hatip olmalı, güven vermeli, iki kelam etmesini de bilmeli… Yani sivil hayatında yaptıkları, yapacaklarına teminat olmalı…
***
Tüm bu kriterlerin yanısıra, bir de seçmen olarak kendimize bakalım!.. Suçladık, methettik, kriterler ortaya koyduk, şunu dedik, bunu dedik.. Peki “biz seçmenin hiç mi kabahati, suçu ve vebali yok mu”, Diyarbakır’ın 12 Milletvekili profiline dair, bir asırlık dönemin, olumsuz tablosunda!.. Demek ki, çuvaldızı karşımızdakine batırdığımız gibi kendimize de iğneyi batırmamız gerekiyor…
***
Seçen biz olduğumuza göre; “oy verdiğimiz kişiyi ince eleyip sık dokumamız” gerekir.. Ben bunu, kısmi yönde parti gözetilmeden, yapılması gerektiğini söyleyenlerden biriyim!.. Elbette ki, iktidar mensubu olması istenilir.. Ama, bazen muhalefetin cephesinde olmak, daha bir “söz sahibi ve güven tesis edici” olduğu gibi, çözümü getiren kişi olunabiliyor..
***
14 Mayıs’ta “seçeceğimiz, ya da bize aday olarak sunulan kişilere” odaklı, öncelikle kapasitelerini ve geçmişlerini, iyi bilmeli, irdelemeliyiz.. Ne yapmış ne etmiş geçmişi, soyu, sopu, nedir?.. Bugüne kadar, menfi icraatı nedir, menfi olmayan ne? Kimdir, neyin nesidir, ne yapmıştır, vizyonu nedir, kime hizmet etmiştir, vatandaşından yana mıdır yoksa hep cebine mi çalışmıştır. Bunları irdelemeliyiz..
***
Velhasıl.. Seçilen vekil nasıl olmalı, seçtiren asil ne yapmalı noktasında kısmi bir tez ortaya koyduk!.. Bir önemli nokta da, mensubu olduğunuz partiye, “işte benim vekilim” diyerek, baskı oluşturmak gerekir.. Eğer ki, bu duyarlılığı ortaya koyarsak, mevcut hal “eski tas eski hamam” olmaz…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Toplumlar kendi özneleriyle var olduklarında, özgür yaşarlar…