MİRAÇ ÇOCUK BULUNSUN!?..
Evet, Dicle'de Bayram'ın birinci günü "sıra kadem" basan 4 yaşındaki Miraç Çicek'ten 17 gündür haber alınamıyor…
Yürütülen arama faaliyetleri de hafta sonu itibariyle; "durduruldu?"..
Kimi vaz geçildi, kimi ara verildi gibi yorumlar var?..
Ama kim bu sorulara yanıt verir bilmem!…
Ancak kamuoyunun ciddi manada, sorgulaması ve cevap istediği bir soru olduğunu ifade edebilirim..
Hafta sonu yoğun bir şekilde; telefon ve mesajlar aldım…
Neden ve niçin, hangi gerekçeyle "Kayıp Miraç'ın" aramasından vaz geçildi?..
Ekipler, köyden ve bölgeden, neden çekildi?…
Miraç bulundu mü ki; "aramaya" son verildi..
Yoksa başka bir iz’mi, bilgi mi, ihbar mı geldi; "arama ve soruşturma" başka alanlarda mı, devam edecek?..
Miraç yaşıyor mu?…
Köy ahalisinin alınan ifadelerinde; 4 yaşındaki Miraç'ın "kayıp" oluşundaki "sis perdesini" aralatıcı bir durum var mı?..
***
Bu minvalde, bir dizi soru yanıt bekliyor Miraç'ın kayıp oluşunda…
Tabi çekilme bir strateji içerikli mi, onu bilemiyorum!…
Lakin, Anne Firdevs Çiçek'in, Kurban Bayramı'nın ilk gününden, buyana dinmeyen gözyaşlarıyla; "Oğlumu bulun" diyor..
Baba deseniz ha keza..
Evet; "Miraç" kayıplar kervanına "diri ya da cansız" katılmamalıdır..
Bulunmalıdır..
15 gün değil, onlarca 15 gün geçse "arama ve tarama" yürütülmeli..
Pes edilmemeli…
Yüreklerde "kor ateşi" bırakılıp; sahadan çekilmemeli!…
Okurumun ifadesiyle.. Her ne kadar siyasi kokan bir ifade, içeriyorsa da…
"Başka kayıplar, aylarca en son teknoloji kullanılarak aranırken, Miraç için neden 15 günde, bitti denildi?"..
***
Bu serzenişler umarım yanıt bulur..
Ve yine umarım ki; "Miraç'tan" bir haber alınır?…
Anne Firdevs ne diyor; "dirisi de ölüsü de, oğlumu bulun?"..
Bizde diyoruz ki; "Miraç Çiçek" bulunsun, akıbeti neyse; ortaya çıkarılsın?..
Vakıa tozlu raflarda, yer almasın?..
***
ISKARTAYA MI?..
Muharrem İnce'nin çıkışına ne deniliyor?…
Bu çıkış; "Cumhurbaşkanlığı Adaylığını" şimdiden "garantilemeye" yöneliktir..
Tek hedef; "Millet ittifakının" adayı olmak..
Şimdi bu haliyle, Millet ittifakının kulislerindeki "çatı adayı" isimleri olarak zikredilen Abdullah Gül "ıskartaya" düşmüş oluyor mu?..
Tabi Gül'ün, gölgesinde koordine edilen DEVA'nın Ali Babacan'ı da; "olmazlar" hanesine düşüyor mu?…
***
İnce, bu çıkışıyla "bunları" ıskartaya düşürdüğüne göre..
Ki, "Millet ittifakının" içerisinde; "başka isme de" sıcak bakılmayacağına göre..
Kemal Kılıçdaroğlu'nun da; "9 seçim yenilgisinden" sonra, "cesaretlenip" ben adayım demeyeceğine göre!..
Sahi, "değişim hareketini" kıpırdatmaya başlayan Mustafa Sarıgül'ün "sahne alması" halinde, bu kez kim "ıskartaya" düşecek?..
Öyle ya, Sarıgül'ün "reislikte" gözü yok, o Genel Başkanlık koltuğunu istiyor..
Bu da demektir ki, Kılıçdaroğlu'da "ıskartaya" çıkma adayları arasına düşmesi an meselesi!…
***
BİR BİLMECEM VAR?…
Adam, hem partiden ayrılan, hem ayrılmayanım diyor!…
Adam, hem Parti kuran, hem Parti kurmayanım diyor.
Adam hem Atatürkçü, hem de "Kemalist" değil diyor…
Adam hem Sosyalistim, hem de muhafazakarım diyor…
Adam hem "Türk soluyum" hem de Kürt soluyum diyor…
Sorum..
Peki bu adam hem kim, hem de kim değil?…
***
YİNE Mİ AYNI DÖNDÜ!…
Vallahi anlamak zor!..
"Suç ve suçlu" artık, kamuoyu "tepkisine" göre, "derdest" ediliyor..
Hak, hukuk, nizam, ahaliden gelen "dozaj" sınırıyla, ölçülüyor…!
Bakar mısın; Şehir eşkıyası vakasına!..
Bilmem, izlediniz mi videosunu..
Ben izledim..
Ve Uzay Haber'de geniş olarak "yorumladık..!"
Şehir trafiği magandasının terörü!..
Direksiyonda başörtülü bir bayan..
Doktor deniliyor..
Bir sıkışıklık var..
Ama, öndeki araçta bir trafik magandası!..
Ne oluyorsa; "aracından" inip, saldırıyor!..
Nara atıyor, küfürler saydırıyor..
Kadının arabasının üzerine çıkıp tepiniyor…
***
Hani kısa süre önce, benzer bir vakıa vardı ya!..
Annem hasta onun için acele ediyorduk, yolu kesti bundan dolayı, kızıyordum şoföre diyen maganda gibi…
Maganda; arabanın camını dahi kırıyor…
Polis geliyor, kadın şikayetçi..
Adamı gözaltına alıyor!..
Sonra.. Sonrası; hiçbir şey olmamış gibi; o maganda serbest bırakılıyor!…
Ertesi gün, görüntüler medyaya düşünce, sosyal medyada yayınlanınca!…
Denir ya, trafik magandasının "terörü" sergilediği "avareliği", ahalide infial yaratınca!..
Nerde devlet, nerde hukuk, nerde adalet, bu yaratık nasıl; serbest denilince!…
***
Tepki dozajıyla, insan müsveddesi yeniden gözaltına alınıyor..
Savcılığa sevk ediliyor..
Mahkeme; tutuklayıp cezaevine atıyor…
Yani bir kez daha, "suçluyu" yakala, ifadesini al; "ne olmuş ki" kanaatiyle, serbest bırak..
"Suç" ifşa olunca, tepkiler de gelince; "suçluyu yakala, ifadesini al" "nasıl bu suçu işlersin" kanaatiyle; tutukla!…
Kısır döngü mü dersiniz, zafiyet döngüsü mü dersiniz, hukuk nizamında bir arıza-i durum döngüsü mü var dersiniz!..
Ne derseniz deyin; bu döngülerden "kurtulmamız" gerekir!?..
***
Çünkü, böylesi vakaların başlangıcı da, ortası da, sonu da; "böylesi" döngüleri içerisinde tutarsa; "vay halimize.?!"
Her türlü, suç, suçlu, tehdit, tehlike, terör, şiddet, kan-gözyaşı, "kaçınılmaz" bir halle; "bizleri boğmaya devam" eder..
Hele ki, bir tenhada tek başına yakalarsa; "kurtuluş yok?"…
***
DİYARBAKIR'IN DAMADI!..
D.Ü Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Mehmet Karakoç için, cumartesi günkü yazımda; "Diyarbakırlı" demiştim..
Değilmiş.. Nevşehir'li imiş..
Ama, Diyarbakır'dan evli..
Yani; Diyarbakırlıların damadı..
Galiba bizde; "nerden evliyse o memleketlisin" sözüyle Sayın Karakoç'u, hemşerimiz yaptık..
Bilginize!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Aydınlığa gözünü kapatan, kendine karanlık eder!