MUHALEFET VE AYASOFYA!…
Şimdi.. CHP'yi anlarım.. Sol, sosyalist, ateist, seküler kesimi de anlarım?.. İslam dışındaki farklı din ve inanca sahip olup Türkiye'de "vatandaşlık" kimliğiyle bulunanları bir yere kurabilirim?.. Azınlık olsalar da, "duruşlarını" anlarım…
***
Ayasofya'nın "müze" olmaktan çıkarılıp, "camiye" çevrilmesine.. Ve buranın bilfiil ibadete açılmasına.. Hatta geçen günkü, "Fetih süresinin" burada okunmasına, gösterilen "tepki ve karşıtlığı" bir yere kurabilirim, anlam çıkarabilirim?!
***
Denir ya; "zaten" fikirleri de, zikirleri de, felsefe ve inançları da bellidir.. Garipsenemez.. "Bizden değiller, der geçerim?"...
Ki, CHP'nin üreme zihniyeti, "Ayasofya'yı" asli vasfı ve ruhundan çıkaran olduğu için; sözünün dahi edilmesi abesle iştigal olur..
***
Ama benim anlamadığım.. Ne oluyor da, "iktidar" karşıtlığıyla gözlerini kapatıp, "dünyalarını" karartan, muhafazakar geçinen muhalefetteki siyasi yapı, partiler ve oluşumların girişime karşı; tavır takınmaları… İşi "oy avcılığı" olarak görüp, karşıt blok oluşturma gayretini sergilememeleri?..
***
Neymiş!.. AK Parti ve MHP yaşadıkları oy kaybını "Ayasofya’yı" ibadete açarak, telafi etmenin gayretindeymişler?.. Yani, tüm hesap, plan ve uğraş "oy" içinmiş, başka da bir amaçları yokmuş.. "Ayasofya'nın" ruhuna dair bir heves söz konusu değilmiş?.. Tarihsel ve kültürel bir zaferin kazanımı yokmuş, atılması istenilen bu adımda!?.
***
İyi de, Ayasofya’nın "ibadete" açılmasını isteyenler zaten AK Partiye "oy veren" kişiler değil midir?.. Bir yere gittikleri, gidecekleri yok?.. Ne sizin partilerinize ne de, sol cenahtaki partilere, oy verme gibi bir durumları da söz konusu değil.. Ayasofya açılsa da açılmasa da, "oyları" Ak Parti'de.. Ki, 80-90 yıldır ana beklentileri bu yöndedir, Ayasofya ibadete açılsın?. Bunu hep umut ediyorlar?…
***
Diyorum ki, şu "oy" devşirme aklının savunucuları dönüp arkalarına, tarihsel ve kültürel "bir abidenin" neden asli vasfıyla değil de; "müze" olarak, kabul edildiğini sorgulasa!.. Ve bunu, sol anlayışın benimseyicileri tarafından, hüküm altına alındığını irdeleyerek, "Biz neden bu bloğun içerisindeyiz" deyip, karşı cepheye geçmiyorlar?..
***
İktidarın hal-i hazırdaki "girişimine" tam destek veren bir lokomotifle, hatta daha kapsamlı bir "mücadeleyle", Ayasofya camiye dönüştürülüp, külliye olarak "ibadet" merkezi yapılsın diye "ses" yükselten onlar olsa, AK Parti'de olan oyların belki "onların sandığına" yönelebileceğini düşünmeleri gerekmez mi?.. Seçmen de, bunlar samimi demez mi?!…
***
Ama nerdeeee?.. Niyet halis olmadığı için, muhlis düşünülmüyor?.. Gaye!.. Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek..
***
MASKE ZORUNLU!…
Dün de yazmıştım, Diyarbakır'ın özeline ilişkin.. Virüse karşı; "en radikal ve sonuç verici" tedbirleri alan kent Diyarbakır'dı… Kent idaresinde büyük bir uyum vardı.. Koordinasyon tamdı… Saha hakimiyeti yüksekti.. Olası pandemi durumuna anında, yerinde müdahale ve çözüm getiriliyordu…
***
Kısacası, kente gıpta ile bakılıyordu… Gazi Yaşargil ve Dicle Üniversitesi'ndeki "Pandemi" hastaneleri tam teşekküllü donatımla "sağlık hizmetleri" veriyordu.. Vaka sayısı ülke ortalamasının en düşüğünde idi.. Ki hasta sayısı, yüzde 20'lerde… Testler hızlı yapılıyordu… Kural, yasaklar en hassas şekilde; uygulanıyor, riayet ediliyordu?
***
Ama şu son bir haftadır yaşanan "çılgınlıklar" her şeyi tabiri caizse "alt üst" etti… Birileri normalleşmeyi; "virüs bitti" hayat normale döndü, mantığıyla gördü?.. Maskeler atıldı, sosyal mesafe hiçe sayıldı.. Uyumsuzluk ve önemsizleştirme, "korona-morona" gibi akıl tutulması bir bakışla; "virüse" tüm kapılar sonuna kadar açıldı.. Bir kişi, 190 kişiye virüsü bulaştırabilme becerisini gösterdi…
***
Ki dün sizinle paylaştığım Terkan bölgesinde geleneksel yapılan "kamçı" oyunu ve oyuna gösterilen ilgi, katılanların hal-i durumuna dair görsel denir ya; "covid 19'a fena bir şekilde hopla da, zıpla da, cirit attırdı.. 14 gün sonra, buradan çıkabilecek faturanın bedeli ne olur bilmem; ama ucuz olmayacağını söyleyebilirim?..
***
İşte, hal böyle olunca da, kentteki durum bir anda ibreyi tersine çevirdi. Vaka ve salgın açısından, 81 il arasında ilk 2. sırayı alabilme becerisini ve başarısını sağladık!!!…Dalga dalga, büyüyor..
***
Şimdi "diz döver" bir halde debeleniyoruz… "İhmalkarlıklarımızı' nasıl telafi ederiz diye düşünüyoruz?… Meğer ki "normalleşme böyle" değilmiş?.. Diyarbakır büyük bir "kabus" korkusuyla, "ne olacak halimiz" diyor?.. Yani başa döndük..
Önceki akşam İl Valisi Hasan Basri Güzeloğlu bir duyuru yaptı.. Dedi ki; "bugün itibariyle maskesiz dışarı çıkmak, dolaşmak yasak?…"
***
Yani, ağzımızı, burnumuzu değil, çenemizi korusun diye son zamanlarda takmaya yöneldiğimiz, gevşettiğimiz, fora ettiğimiz "maskeleri" artık, nizami olarak takmamız gerekir.. Keyfiyet içerisinde olmayacağız, olmamamız lazım...
***
Sosyal mesafemizi koruyacağız.. Temizliğe daha bir önem vereceğiz.. Gelişi-güzel, sağlıksız bir ortamı, oluşturup, içerisine girmeyeceğiz… Sinsi ve vahşi virüse; "fırsat" verici, zafiyetlere dalmayacağız.. Çünkü, "virüs gitmedi" görünen o ki, 2. dalgalanmaya kent olarak yakalanmış bulunuyoruz!…
***
Özetle; virüs sinsi, gardımızı düşürmemeliyiz!.. Daha yüksek bir "gard" alarak, onu ve onun varlığını üreten tüm etkenleri "alt" etmeliyiz!.. Yoksa; o bizi "alt" eder.. Ki ikinci dalgalanmanın bunun bariz sonucu olduğunu da idrak etmeliyiz!…
***
Bakan koca ne diyor?.. "Son 24 saatte iyileşen hasta sayımızın üçte biri kadar yeni hastamız var. Tanı konup, yatırılan hastalarımız sebebiyle yoğun bakım ve solunum desteğine ihtiyaç arttı. Virüsün etkisinin zayıfladığını gösteren bilimsel bir veri yok. “Normal” olan, tedbirdir."
***
Yani tedbiri elden bırakmayacağız.. Maske.. mesafe.. Temizlik!
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Hiçbir canın acısı, senin çektiğin acıdan az değildir?…