NESİL BİR ALEM Mİ, BİZLER Mİ?..

Yok, biz neslin büyükleri bir alemiz!.. Seyrü seferimiz bir acayip! Kabahat onlarda değil, bizlerde!..  Onları yetiştiren bizleriz.. Ve onlar da “bizleri” örnek, alıyorlar yetişkinler diye!.. Ki, işimiz de, gücümüz de, miş’ler, mış’lar, muş’lar olunca, her şey kurgulu yalanla bir nesil ikmal oluyor.. Hal-i hazırda mevcut durum böyle!…

***

İşin en kötüsü ve en vahimi, yaşanan ve yaşattıklarımızı, sıradanlaştırıyoruz hızlı ve mahirli bir şekilde!.. Alışır hale geliyoruz, getiriyoruz o biçim serüvenler yaratarak?!.. Olur, olabilir, ne var gibisinden; herkes yapıyor, yaptı yaklaşımıyla, modern medeniyet libası giydiriyoruz böbürlenerek; rezilliklerimize?!!.. Ne zaman ki, iş zülfiyare dokunmaya gelince, ne bu hal zırtoluğu başlıyor söylenip durulmaya!..

***

Eline küreği alan, ahkam kesmeye başlıyor kendince birilerini gömmeye!?. Nesil niye böyle oldu, bu nasıl bir nesil?.. Ve öğütler başlıyor bilgi hazinesinde(!) vaki olunca!!. Çocuklar dürüst olsun.. Yalan söylemesin.? Medeni olsun.? Sevgiyi, saygıyı bilsin… Büyüklerini tanısın.. Diline de, inancına da, kültürüne de medeniyetine de sahip çıksın!.. Birer yetişkin olsunlar artık bizim gençler, deyip durulur!..

***

Peki, somuta eren bir durum vaki oluyor mu.? Ne mümkün?. Halk deyimidir, “lafla peynir gemisi yürümez” diye!.. Onlar bize bakıyorlar; biz de onlara bakıyoruz!.. Üzüm üzüme baka baka kararır misali… Evdeki hallerimiz.. Okul’daki düzen.. Eğitim ve öğretim müfredatının gerekliliği ve geçerliliğindeki zaafiyetler zinciri.? Beri yanda ülkenin hal-i durumu.. Toplumsal kriterler.. Ve yaşam kulvarında hayatta nasıl kalınabileceği gerçeği!..

***

Tabi bir de Siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşam kulvarındaki, koşuculuk!!.. Dış etkenler, içteki tahribatlar!.. Hepsi yekün şekilde, bir kimlik, bir libas, bir yaşam örneği olarak, neslin yetişme kriteriyle kule inşaatı gibi büyüyor!..  Vaziyeti bir de tersten okuyanlar ki, o da ayrı bir garabet.. Ki en fazla da, yakıcı ve yıkıcı olanlar kendileri!.. Ne diyorlar; “ruhsuz, robot bir nesil yetiştirmek istiyorlar?”..

***

Ama düşünmez, hakikatin ölçüsünü.. Bilimin ilmi ya da ilmin bilimi vaki değilse; ikisinin de ruh aleminin dağınık olacağını.. 1.5 asıra yakındır, toplum bunun hesaplaşmasında, kısır döngüsü içerisinde, debelenip duruyor.. İşte eğitim ve öğretimde, ana kriter bu ayırımdır.. Bir taraf ilmi kabul ediyor, bilimi dışlıyor, diğer taraf bilimi kutsuyor, ilmi gericilik olarak görüyor!.. Oluşan çıkmazdaki, hakikati bul!..

***

Yoksa, bir öğrenci, öğretmenini okul bahçesinde bıçaklar mıydı?.. Ve bıçaklanmasının nedeni de; “okuldaki disiplinsizlik” yüzünden, atılması “başka bir okula” gönderilmesi!.. Ne eğitim ne de öğretim var!.. Çok yönlü bir kabahatlar zincirini içeren bir mevzu aslında!.. Tabi ki toplumun bir de şiddet eğilimi.. Ki, öğretmen öğrencisiyle alakalı şikayeti velisine yapıyor.. Veli ise, öğretmene öldürücü yumruğu atmayı uygun buluyor..

***

Kimi ahkam kesiciler var ki maazallah!.? Ağızlarından bal akar, ama velakin iş somuta ve fiili duruma gelince en baba kandırıcı olarak karşınıza çıkarlar!..  Yeni eğitim müfredatına dair gelen eleştirilere bakıyorum.. Henüz tam vakıf değilim; müfredat toplumsal birliğimizi ne ölçüde ele alıyor!!.. Ancak sol cenahın yaklaşımı, her zamanki gibi istemezükçülüğün kulvarında!!…

***

Oysa ki, Okullarda , düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen ve yorumlamayan robot ve ruhsuz nesiller yetiştirme anlayışından kurtulalım demeleri gerekir!.. Hele ki laik kesilenler var ki, aman allahım!.. Dereyi görmeden paçayı sıvama misali; bu müfredatla mürit yetiştirmek isteniliyor? İyi de, alternatifin nedir ama yok!.. Israrı, düzen devam etsin, nesil serseri mayın olsun!..

***

Müfredata takılmadan, sormak istiyorum!.? Bir asırdır eğitim ve öğretim müfredatımız, nesli yetiştirmede artılar mı kazandırmıştır, yoksa hızla eksileri ikmal etmiş midir?!.. Artılar vaki ise o zaman neslin hali nedir diye sormamak gerekir?.. Eğer ki eksiler vaki ise, o zaman telafiye gitmekte neden arıza-i tepki gösteriliyor…

***

Ama yapmacık!? Tıpkı, bizim evde, çarşıda, pazarda, okulda çocuklarımıza yönelik yapmacık halimiz gibi!.. Eğitimdeki kurgulu yalanlar gibi.. Kitap okuma günleri yapılıyor.. Ama kimse kitap okumuyor.. Okumuş gibi yapılıyor, resimler çekiliyor, Milli Eğitim veya kurumlar, öğretmenler çok büyük bir başarı icra etmiş gibi paylaşıyorlar!.. Bize de bülten servis ediyorlar..

***

Hal böyle olunca, nesil nasıl güvenilir olur veya o nesil size nasıl güvensin güven duygusunu geliştirsin?.. Ne dedik sohbetin girişinde, kabahatin büyüğü biz, nesli yetiştiren yetişkinlerdedir!.. Her şey mış, muş, miş’ler” kollektif yapısında yürüdüğü için, yalanlar silsilesiyle, büyüyorlar!.. Ve onlar da biliyor ki; her şey yalan!.. Sizce!…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Yetiştirdiğiniz nesil, atalarıyla barışık değilse ele muhtaç olur..