Niye, Alakasız kalıyorsunuz?

Kent;

Gündemi "sıcak" hadiselerle dolu!

Zaten,

Diyeceksiniz ki, Diyarbakır hiçbir zaman "gündemsiz" kalmadı ki.

Aynı minvalde, ülkenin "gündemi" olmaya da "firesiz" devam etti.

Bunun için olsa gerek;

Siyasiler de, Bilim adamları da, Ulema kesim de!

Velhasıl, "toplumsal" bakış bütünlüğünde şu söz ifade edilir; "Diyarbakır hapşırırsa Türkiye zatürree" olur.

Ya da, sorunların çözü mü,

Ülkenin Salih-i selamete kavuşmasının yolu; "Diyarbakır'dan geçer" diye!

* * *

Aynen de öyle.

İşte bu noktada, Diyarbakır'ı sıcak gündemine bakalım.

İlk madde;

Geçmişin "karanlık" yüzünü deşifre eden, "Ceset madeni".

Evet, Saraykapı'daki "ceset arama" çalışmaları, dün itibariyle "rölantiye" alındı.

Bahse konu bölgede şuana kadar çıkarılan "kafatası ve insan iskeleti" 11 kişiye ait.

İddialara göre; burada 15'in üzerinde ceset varmış.

Tabi bir başka iddia göre de;

JİTEM'in,

Sorgu ve gözaltı merkezi olarak kullandığı "binaların" bodrum katları.

Sur'larla Cezaevi'nin arasındaki "ara" bahçe.

Kanalizasyon.

En ciddi olanı da; tepe denilen bölge.

O dönemde;

JİTEM tarafından gözaltına alınıp daha sonra "kayıp" denilenler, sorgu ve işkence esnasında; "öldürülünce" buralara gömülüyormuş?

* * *

Ki JİTEM itirafçısı,

Abdulkadir Aygan'da "itiraflarında" ve son olarak İsviçre'den verdiği beyanatında anlattı.

Gaffar Okkan,

JİTEM'i çözmüş, "infazlardan" haberdardı.

Suçüstü,

Olmamak için "gözaltında" infaz edilenler, buralara "gömülerek", yok ediyorlardı.

Bir önceki yazımda; bu açıklamanın detayını vermişti.

Evet, İHD'ye ve Cumhuriyet Savcılığına "gözaltında kaybolanların" yakınlarının başvurusu arttı.

Buradan, çıkan kafatası ve iskeletlerin "kayıp yakınlarına ait olabileceğine" ilişkin.

Yani;

DNA sonuçlarına göre bu tespit edilecek.

* * *

Bir önemli ayrıntı da; DNA sonuçları ve çıkacak ölüm tarihleri.

Çünkü öldürülenlerin ölüm tarihleri, şu sorguyu getirmeli.

O dönemde; JİTEM Diyarbakır Komutanı,

Sorgu, gözaltı timleri ve "komuta kademesi" kim ve kimlerdir.

Onların, belirlenerek, "adalet önünde" hesap vermelidir.

Çünkü, Diyarbakır "en çok faili meçhul kayıpları" yaşayan kent.

Binlerle ifade ediliyor.

* * *

Tabi, her şey bir tarafa, "ortaya çıkan" hadisenin sahiplenilmesi önemli.

İşte bu noktada; bir çekince-i hal görüyorum.

Özellikle, İktidar partisinden,

Ve tabi ki, Diyarbakır Milletvekillerinden.

Bu yazıyı kaleme aldığım saatlere kadar.

AK Parti'den,

Ne teşkilat düzeyinde, ne milletvekili düzeyinde, ne de başka bir düzeyden, "alaka" gelmedi.

Sadece,

Bakan Mehdi Eker'den "açıklama" geldi.

Onun ötesinde; kimse de gidip Saraykapı'da; ne oluyor, ne bitiyor, ortaya çıkan nedir bakmış değil?

Neye bu alakasızlık?

Tabi bir niye sorum da, BDP'lilere!

Onlar da, "konuya" bana yansıyan kadarıyla, "uzak" kalmakta!

Garip.

Beyin arızası yaratmıyor değil, uzak kalış!

Bir başka;

Arıza haliyet-i ise vakaya "gizlilik" kararı verilmesi.

Niye?

Hikmeti gerekçesi nedir?

* * *

Gece yarısı, Kongre iptali olur mu?

AK Parti,

Çermik İlçe kongresi önceki gece "son dakika" gelişmesiyle "iptal" edildi.

Alelacele.

Gerekçe kongre'de "ikinci bir liste" çıkması.

Daha doğrusu,

Teşkilatın ve Milletvekilinin "benimsediği" yeşil-ışık yaktığı Murat Kaya listesine rakip çıkmış.

Rakip de;

Nedim Kızıltoprak "ben de adayım, listem var" demiş.

Yani,

AK Parti'de bir "hizmet yarışı ve görev alma gayretkeşliği" var!

Düşünüyorum;

Demokratik bir hak ve demokrasiye uygun bir "girişim" neden, "kabul" görmez oldu?

Çelişkili bir hal.

* * *

Eee.

400 delegeden, 161'i kongreye gelip imza atarsa.

Sonra da,

Bunların sadece 32'si "oy kullanıp", yönetim seçiliyorsa.

Varın,

Parti teşkilat "seyr-ü seferine" siz, akıl erdirin.

Neyse.

İddialarına göre;

Olup-biten tamamen Parti Genel Merkezi'nin "emir-komuta" zinciriyle, vuku bulmakta.

Tabi.

Ben pek bu duaya amin deyip, inanan biri de değilim.

Bile,

Kim ayağına "iç çekişmenin" keserini vursun ki, "skandal" mevzuların doğumunu yapsın.

* * *

Ve,

Bu da kapak olsun.

Sevgili;

Ses sanatçımız Şerif Kayran!

Yine;

Ses ve söz yazarlığı ile sanatsal duruşuyla "onur" duygumuzu bir adım öteye taşıdı.

1990'dan itibaren,

Bölgede ve ülkede yaşanan "faili meçhul cinayetleri" konu eden bir çalışma yaptı.

Gaffar Okkan'dan,

Behçet Cantürk'e,

Musa Anter,

Vedat Aydın, Mehmet Sincar ve Ceylan Önkol.

Daha nice,

Faili meçhul "organizasyonların" kurbanı olan, yüzlerce, binlercesinin anısına.

Hazırladığı;

Bu da "Kapak olsun" klipinin, dün tanıtımı yaptı.

Kendi,

Sözü ve sesiyle, dillendirdiği "Faili Meçhul Diyarbekir" türküsünün yer aldığı bir albüm.

Dolu dolu.

* * *

Dün,

Akşamüstü beni arayarak destek istedi.

Bir de;

"Abi klipi bir dinle. Harika olmuş. Yorumunu bekliyorum".

Ne diyeyim.

Dinledim.

Diyebileceğim, "eline, sesini ve beynine sağlık, Şerif."

Her ne kadar;

Karanlık şer güçlerce katledilenler birer "ölümsüzler" olarak kalplerde yer edinmişlerse de.

Bu kliple, bir kez daha "ölümsüzleştirdiğini" ifade edebilirim.

Eline sağlık.

Buarada, Sevgili okurlar!

Klipi,

Dinlemenizi, izlemenizi ve tabi ki "albümü de" satın almanızı tavsiye ederim.

Vesayetçi,

Karanlıkla var olan sistemleri ancak al bu da "Size kabak olsun" diyebilelim.

* * *

Eğitimdeki,

Başarı oranımız yerlerde sürünüyor!

Son,

Bir kaç yıldır hep ifade ettim.

"Diyarbakır'da, Eğitim ve Öğretim Kalitesi "sıfır" diye.

ÖSYM'de,

YGS'de ve diğer "sınav" sonuçlarına göre, "neden bu kadar" gerideyiz.

Diyarbakır,

Metropol kent, ama gel gör ki "eğitimdeki başarı" oranı, "köy-kent" düzeyinde.

Hani derler ya; "Sivas'ın da gerisinde".

Aynan de öyle.

Ne var ki;

Kent idarecileri, MEB Yetkilileri, farklı bahaneler üreterek, "karşı" çıkıyorlardı.

Yok,

Başarı sıralamamız öyle değil böyledir.

Bakanlık,

Yanlış bilgi veriyor, asıl sıralama bu diye.

* * *

Ama gel gör ki,

Tipik bürokratik savunma gerekçelerinin ne kadar "yersiz" ve iş kıvırma, haliyeti içerdiğini, bir kez daha gördük.

Çünkü dün elime; haber merkezinden şaşırtıcı bir bilgi ulaştı.

Mangalda,

"Kül bırakmayan" idarecilere "cevap" mahiyetinde bir bilgi.

Resmi kayıtlara göre;

2010–2011 Eğitim ve Öğretim yılında, 17 bine yakın öğrenci "sınıfta" kalmış.

335 İlköğretim,

77 lise'de öğrenim gören 271 bin öğrencinin, 17 bin, 629'ü "sınıf" geçememiş.

6'ıncı ve 9'üncü sınıf öğrencileri.

Bakanlık,

Ortaya çıkan bu eğitimdeki "dengesizliği" inceleme almış.

* * *

Eee.

Eğitim ve eğitim kurumları bu kadar "aşırı" politize olursa.

Hele,

Eğitim müfredatı da aynı istikamette seyrederse.

Derslik-öğretmen açığı da, "duruma" tuz biber olursa.

Ortaya çıkacağı da, bu olur.

ÖSYM'de,

YGS'de 50'lerin üzerinde sıralamaya yer alman da kaçınılmaz hale gelir.

Boşuna;

Söylemiş değiller büyükler.

Makama değil,

İnsan'a "eğitim şart" diye.

Ne var ki, biz de hep ters-i istikamette "eğitime yatırım, pardon makama yatırım" yapılmış.