OKURLAR HAKSIZ MI, DEĞİL?.

 Okurum, uzun uzadıya bir mesaj kaleme almış!…

Diyor ki, Dicle Üniversitesi Rektörü de "dışarıdan" geldi.. Ama olması gereken üniversitenin kendi rektörünü seçmesidir…

Yoksa, atanan rektör farklı mecralara "diyet borcu" olduğu hissine kapılabiliyor..

Ve birileri bundan ciddi rantlar elde edebiliyor…

Mesela jet hızıyla "kadrolar, ihaleler" vs…

Şu an, üniversitemiz bunu yaşıyor..

Rektör dışardan..

Genel Sekreter dışarıdan..

***

Okur soruyor, Ömer bey..

Dicle Üniversitesinde "rektörlük yapabilecek" hoca yok muydu veya getirilen rektöre genel sekreterlik yapabilecek adam yok muydu?..

Bu gidişat yanlıştır..

Bütün akademik camia bunun farkında, fakat kimse alenen dile getirmiyor..

Ben AK Partiliyim fakat bunu tasvip etmiyorum!…

***

Bir başka okurum da şu mesajı atmış..

Diyor ki, üniversitelerin özerk olabilmesi için, önce siyasi partilerin, ideolojilerin, cemaat ve cemiyetlerin, locaların, kulüplerin "arka bahçesi" olma vasfından, arındırılması gerekir..

Aksi taktirde sistem de, sistemi uygulayanlar da, gelen-giden rektörler de hep "birbirini aratır" olur?..

***

İki okuruma da hak vermemek elde değil, ki mümkün de olamaz?..

Farklı bakışlar..

Ama haklı ve yerinde, fikir ile beyanlar..

Çünkü, çok yakından bildiğimiz, gördüğümüz Dicle Üniversitesi, sürekli kan kaybeden olur muydu?..

Erozyona uğrayan, halk deyimiyle dikiş tutamaz hale gelmiş, bir üniversite konumuna gelir miydi?..

***

Bir düzine siyasi ve ideolojik fraksiyonun "kamp" kurduğu, Dicle'nin ötesi diye tabir ettiğimiz, yer olur muydu?…

***

Geçek olan şudur ki..

"Vesayetçi" kurumdan öte bir faaliyeti olmayan, YÖK'ün "topyekûn" lağvı kadar, üniversitelerin yönetimi de, rektör ataması da, akademik kadro oluşumu da, "bilime ve ilme" odaklı, neştere ihtiyaç ivedilikle duymaktadır..

Yapılmaz ise üniversiteler birilerine "arka bahçe" atanan rektörler de birilerine "diyet borçlu" olarak, kendini idame etmeye devam eder!…

***

"KAYYIM REKTÖRÜN, İNTİHALİ.."

Önce başlığa bir açıklık getireyim!.. İfadenin "sahibi" ben değilim, CHP'liler…

Onlar diyorlar, Boğaziçi Üniversitesi'ne yasal mevzuatla atanan Melih Bulu'ya "kayyım rektör" diye…

Şimdi de, "kayyımın yansıra, intihalci da" diyorlar.. Yani; "bilgi, fikir hırsızı imiş.."

Doktorasında da, yüksek lisansında da, "başkasına ait bilgi ve fikri çalarak", kendi fikri ve bilgisiymiş gibi, sunmuş!…

***

İddia serisi bu minvalde..

Peki durum öyle ise sorular silsilesi ikmale gelmiyor mu?.. "Kayyım" dediğiniz rektör Melih Bulu, Doktorasını da, Yüksek lisansını da, "nerde" yaptı?… Hiç kuşkusuz ki, ikisini de, Boğaziçi Üniversitesi'nde yaptı..

Ve buradaki rektörün, senatonun ve hocaların huzurunda "geçerli not" aldı?..

***

Şimdi sormak gerekmez mi?..

Boğaziçi üniversitesi için, "o kesilen ahmaklık" nerde kaldı?..

Hani, ülkenin öğretimde, eğitimde en acayip şekilde derecesi yüksek üniversiteydi?..

Hani, akademik standartları dünya ölçüsünde idi…

Hani, en hassas, en titiz, en şeffaf, en demokratik, hak, hukuk, eşitlik ve adalet nizamının tepe durumunun işlediği üniversiteydi?..

Hani, en zeki öğrencilerin yer aldığı, kendisine has kültüre salt bir üniversiteydi Boğaziçi!

***

Nasıl oluyor da, böylesi bir üniversitede "fikir hırsızlığına" geçerli not verilebiliyor?..

Bir arıza-i durum yok mu burada?…

Sahi, "kayyım rektöre(!)" sırtını dönen, en baba "akademik bilgiye, kültüre sahip", hocalarımızın geçerli not alan doktorasında ve yüksek lisansında "imzaları varmı?.."

***

DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN?..

Haberiniz olsun… Kemal Beyler söz vermiş…

"Tarihi bir teminat" diye..

Demiş ki, dostlarımızla(!) iktidara gelirsek, ilk hedefimiz "can ve mal güvenliği" olacak..

Yani, 83 milyon nüfuslu ülkede yaşayanların hepsi; "teminatımız altında" bulunacak…

***

Vallahi ne diyelim!.. Ömrümüz bunu görür mü bilmem.. Ama, "müjdeli, tarihi sözünü" resmi bir taahhüt görebilme, kabul etme noktasında CHP "altına imza" atar mı?..

Malum, "karakolda doğru söyler, lakin mahkemede şaşar" sözü var ya!..

Ya mahkemede "inkar" ederse, işte o zaman ülke de millette güme gitmez mi?..

***

Sizi bilmem!.. Ama biz halimizden memnunuz… Can da, mal da güvenliği yerinde.. Yeter ki; birileri gölge etmesin?…

***

İNCE'Yİ MECLİSTE GÖREMEMEK?..

Ne yazık ki, hal-i hazırda göremeyeceğiz..

Ama görmek isterdik..

Zamanın esen rüzgarıyla, hayli renkli ve gürültülü biri olurdu?..

Düşünün, hem muhalefete, hem iktidara "çakan" biri.. Ne curcuna olurdu?..

Ama, Meclis'e giremiyor?..

***

Kendince ifade ettiği gibi!…

Partisi gurup kursa da.. Çok vekilleri olsa da; ne mümkün?.

Çünkü, "seçilmiş biri" değil…

Neyse, eforunu 2023'e saklamak zorunda…

Kural bu mevzuat bunu gerektiriyor..

***

Neyse!.. Tribünde bulunmak..

Sahadakilere çift yönlü "laf edip, taş atmak" daha güzel değil mi?..

Nasılsa "seyirci özgürlüğü" var ya!…

İnce de inceden inceye bu özgürlüğü, Bay Kemal'e yönelik icra ederse, "belki onu evdeki bulgurdan eder" kendi de kurtulur…

Hadi İnce, mahirliğini görelim!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

- Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın.

***

HAYIRLI CUMALAR