ÖNDER'İ BAŞINDAN SAV!

Anlayamıyorum!

Baykal neden;

"Önder'i başından SAV'mıyor?"

Yoksa diyerek düşünüyorum;

Sav, CHP'den de mi önemli?

Sav, CHP'nin kuruluş ilkelerinden mi önemli?

Sav, Sokaktaki halktan da mı önemli?

Sav ülkenin selametinden de mi önemli?

Bilemiyorum.

Ama göründüğüne göre; önemli olsa gerek.

"Bulunmaz Hint kumaşı" misali.

Çünkü Baykal onu "başından" SAV'mıyor?

Halen "sırtında" taşıdığı gibi ha bire de sırtını sıvazlıyor.

Sonuç itibariyle şu netlik kazandı.

Sokaktaki vatandaşın beklentisi olan; "Önder'in CHP'den SAV" edilmesi olmayacak.

***

Sav'ın kendiliğinden "gideceği" yok.

Baykal da "göndermiyor"!

Düşünüyorum; Baykal'ın Önder Sav'a bu kadar "göbekten" bağlılığı nedir?

CHP ve Parti İlkeleri denilirse; inanmam.

Çünkü Ne Baykal'ın ne de Sav'ın umurunda değil.

Demek ki bir başka bağ var.

Baykal'ın eli Sav'dan olmuyor.

CHP ve Teşkilatlar "SAV" mevzuunda "kaynayan kazan" misali.

İçten içe fokurduyorlar.

Dün bir kaç parti kurmayıyla görüşmem oldu.

Önder Sav'ın CHP'yi "mum gibi eriten" söylemlerine karşı neden suskun kalındığını?

Hepsi "durumdan" derin bir şekilde muzdarip ve tepkili.

70'ine dayanmış Önder Sav'ın "etik" olarak "istifa" etmesi gerekir.

Ama partilinin dediği gibi "nerde o etik"!

Ne Baykal'da, ne de Önder Sav'da.

Olmadığı için de; dün Diyarbakır'da halkın tepkisine "mazhar" oldular.

Baykal'ın kendi deyimiyle "demokratik tepki" gösteren, çürük yumurta ve domates atan vatandaş;

"Önder'i başından Sav"!

***

Galiba Önder Sav'ın gideceği "yeri" yok.

Ne evi, ne barkı ne de gideceği bir mekânı yok?

Ben demiyorum bunu?

Bunu sevgili Hadi Özışık söylüyor.

Bakın bunu da nasıl söylüyor?

"-İktidar olma iddiasındaki CHP'nin Genel Sekreteri Önder Sav, tanımadığı bilmediği telefonları açmıyormuş...

Helal!

Bu demektir, Önder Bey, telefonuna kayıtlı isimlerle görüşme yapıyor sadece. Onun dışında kim ararsa arasın, boşuna!

—Canım sana ne, adamın özel telefonu, istediği ile konuşur, istemediği ile konuşmaz!

Hayır!

Sözünü ettiğiniz adam, CHP'nin ikinci adamı ise...

Böyle bir şey diyemez!

O kimsenin telefonuna yabancı olamaz.

O herkesle eşit olmak zorunda...

O çalan her telefonu açmak zorunda...

O derdini anlatan herkesi dinlemek zorunda...

Benimki de laf!

Hiçbir zorunluluk duymayan Sav, bilmediği, tanımadığı numaraları ustaca başından Sav'ıyor ve bunu açık açık söylemekten çekinmiyor... Belli ki yorgun... Belli ki doymuş. Belli ki rahatına düşkün... Belli ki yalnız kalmak istiyor...

Yaş 80'i çoktan geçmiş!

Ne yapacaktı Önder Sav... Siyasetin tadını çıkarıyor kendi başına, sessizce. Kimseyle konuşmadan, kimseyi dinlemeden, kimsenin derdine çare olmadan. Mevki, makam o biçim nasıl olsa.

Huzur evinde gibi!

Rahat bırakın Önder Bey'i...

Dokunmayın, aramayın, sormayın!"

***

Evet. Önder Sav'a artık dokunmayalım.

Garip ve masum(!).

Bu konuyu da; burda virgülleyeyim.

Gelelim Baykal'ın "söylemlerine"!

Diyarbakır ahalisi Baykal'a dün "demokratik tepkinin" dışında misafirperverliğini gösterdi.

Ağırladı ve dinledi.

Her ne kadar, "Sivil Toplum" örgütlerinin büyük kesimi protesto ettiyse de.

Neyse! Şimdi Baykal'ı dinleyelim.

Güneydoğu gezisini "değerlendiren" açıklamalarını, satır başlarıyla okuyalım.

Evet, sizce Baykal az sonra "aktaracaklarım" hakkında samimi mi?

Yoksa "her zamanki" siyasi düşüncesi olan "havanda su dövmeyi" tekrarlar mı?

Bilinmez. Ama bir dinleyelim.

Ne diyor?

***

— GAP'ı Türkiye'nin çoktan bitirmiş olması lazımdı ama bitirilemedi.

— GAP'ta sorun enerjide değil sulamada

— Tarlalara su taşıyacak altyapı yapılamamıştır

— STK'larla olumlu bir görüşme yaptık.

— Gerginlik ve şiddeti besleyen çatışma ortamı olumlu yöne dönüyor

— Bölgede daha pozitif bir manzara görüyoruz

— Çatışma ortamını tasfiye edelim

— Bunu son zamanlarda sürekli vurguluyorum. Ve bunun ilgiyle karşılandığını görüyorum

— Türkiye, ırk, kafatası ve kan devleti değildir. Türkiye bir siyasi beraberlik ve bilinç devletidir

— Etnik farklılıklarımızın bir arada yaşadığı bir devletiz

— Devlet insanı görür. İnsanın arkasındaki etnik kimliği devlet görebilemez

— Hiçbir etnik kimlik devlete tehdit değildir

— Devlet hiç kimsenin etnik kimliğini tanımlama, belirleme hakkına da sahip değildir

***

TERÖR BİR SİYASET YÖNTEMİ DEĞİL

— Terör bir siyaset yöntemi olarak kabul edilmemeli

— Terörün olamayacağının söylenmesi herhangi bir dayatmayı haklı kılmak anlamına gelmez. Ancak terör ve şiddet bir yöntem olarak kullanılmamalı.

— Teröre bulaşmış kişiler ikna edilmeli.

— Terörü besleyen psikoloji, gerginlik, husumet ortamının yerini iyi niyet, işbirliği ve diyalog almalı

— Bölünerek bir yere varmak mümkün değil. Kimi kimden ayıracaksın. Değer mi?

— Bütün dünya birleşmeye gidiyor.

— Ayrışma ve bölünme tarihi olarak miadını doldurmuştur

— Herkes anadilini öğrenebilmeli, yayınını yapabilmeli

— Bizi protesto edenler demokratik haklarını kullanıyor

— Ne bizim peygamberimize, ne kitabımıza, inançlarımıza hiç kimse düşünce özgürlüğü diyerek hakaret edemez

— Bu noktada düşünce özgürlüğü kutsala saygısızlık anlamına gelmez

— Biz herkesin inancına, kutsalına saygı gösteriyoruz

— Bir takım sözleri bu temel anlayış kapı gibi ortadayken ibadet özgürlüğünün savunulmasının gerektiğini en yüksek düzeyde biz savunurken, acaba bundan bir siyasi yarar sağlar mıyız diye ortak değerlerimize durup dolaylı çürütme anlamına gelecek sözler söylenmesi fevkalade üzücüdür.

— CHP ile uğraşma içine girdiler

— CHP, Türkiye'de etnik husumet anlayışını kesinlikle reddeden bir partidir

— Biz Kürtleri çok seviyoruz

***

Evet. Baykal'ın "protestolu" Diyarbakır gezisinde sarf ettiklerinin "satır başları" bunlar.

Sizce "doğru" mu?

Yorumu sizlere bırakıyorum.

Zaten; en doğru tahlili yapan ve kararı veren halk olduğuna göre; bizim söylediklerimiz sadece fikirdir.

Hayırlı cumalar.