PKK-HİZBULLAH GERİLİMİ?
Ülkenin, Seyr-ü seferine ve haliyetti ruhiyetine.
Karşı,
Ürkmemek, endişe ve korkuya kapılmamak elde değil.
Hiç bir sözcük,
Kifayet içermiyor bugün yaşananları, tanımlamaya!
Baksanıza;
Bağrında, envai hadiseyi barındırıyor.
Yetmiyor, üreterek yaşatıyor.
İşte, seçim sürecinde yaşadıklarımız.
Ve yaşatılmak istenilenler.
* * *
Evet,
Herkeste genel bir kanı ve beklenti hâkim; "şuan ki" atmosferle alakalı.
Seçim yaklaştıkça "şiddet" tırmanacak.
Siyasi liderler,
Seçim arenasında birbirlerine karşı "belden" aşağı saldıracaklar.
Ve tabi ki;
Ülke için "meşhur" bir siyasi nimet haline gelen "rezillik" içeren kasetler.
Uçkur düşkünü,
Siyasilerin "maskelerinin" düşürülme, hadiseleri.
Velhasıl,
"Oy" oranını artırma gayretkeşliğiyle "her türlü" aksiyon mubah misali.
Doğru!
Ama ne var ki;
Bu beklentide "göz ardı" edilen bir nokta var ki, en vahim olanı da budur.
* * *
Diyoruz ki,
Vücuda getirilen "şiddet" ortamı, salt seçim sath-i mailini sabote etmek.
AK Parti'nin,
Güneydoğu'da "oy potansiyelini düşürmek.
Salt bir çoğunlukta,
Sivil Anayasa değişikliğini "tek bir partinin" eline vermemek.
BDP'nin,
Bölgede "oy" sayısını artırmak, milletvekili çoğunluğunu alabilmek.
Genel,
Kanı ve söylenen "bu eksende".
Bir nevi;
Masumane "siyasi" manevra planları diye görülüyor.
El hak.
Hepsi de,
Mevcut gayenin birer "halkası" olarak.
* * *
Ama;
Bu senaryonun içerisinde çizilen ve "oluşa" gelen bir hadise manzumesi var ki o seçim sonrasını da boğacak düzeyde bir tehdit.
Tabiri caizse;
Taraflar açısında "ateşle" oynama gibi, boğucu!
İşte o boğucu;
Hadise de "Hizbullah-PKK" çatışmasını yeniden, körüklemek gayretkeşliği!
Kıvılcımı,
Kim yaktı, ateşi körükleme atağına kim geçti pek önem arz edici değil.
İster,
PKK kurşunu sıksın, ister başka bir güç, bu işi organize etsin.
Önemli olan "vakanın" kendisi.
Bir önceki yazımda ifade ettim.
Yüksekova'da,
Mustazaf-Der'e yönelik saldırı ve Başkan Yardımcısı Ubeydullah Dera'nın öldürülmesi olayı.
Sıradan,
Ve küçümsenecek bir "hadise" değil diye!
Tamamen;
"Provakatif" ve süreçteki çatışmalı ortamı daha bir agresifleştirme, senaryosudur.
* * *
Her,
Suçlama ve organizasyona gebe diye!
Gaye;
1993 ila 2000 yıllarındaki "karanlık" süreci yeniden, hayata geçirmektir.
Onun için,
O cinayetin "sır perdesi" ve tetikçilerinin gün ışığına çıkarılması gerekir.
Mevzu,
Dört duvar arasına sıkıştırılıp, bırakılırsa çok vahim süreçlere gebe olur.
Karşılıklı,
İntikam duyguları gelişir ki, kıvılcım ateşe döner!
Mesele,
Yüksekova'yla sınırlı kalmaz. Bölgeye yayılacağı gibi, ülkenin geneline sirayet edici..
Nitekim.
Her ne kadar;
Şuan bu minvalde "kamuoyunda" ciddi bir mülahaza ve tehdit üretici bir durumdan bahsedilmiyorsa da.
Toplum,
Özellikle bölge insanı "durumdan" pek vakıf görünmüyorsa da.
Bilen bilir,
Noktasında süreç Kaynayan kazan misali.
* * *
PKK ve Hizbullah arasında "ciddi" bir tehdit içerikli, süreç işliyor.
Alevlendirilme gayretkeşliği da var.
Hatırlarsanız.
Geçtiğimiz hafta;
Yüksekova'daki ölüm olayıyla alakalı.
Diyarbakır'daki,
40'a yakın İslami Sivil Toplum Örgütü Temsilcileri ortak bildiri yayımladılar.
Hem saldırıyı kınadılar.
Hem de "sağduyu" çağrısı içerisinde, "tehlikeli" sürece dikkat çektiler.
Sürecin,
Vahameti açısından bu mesaj önemliydi.
Hatta,
Bu STK'lar toplu bir şekilde BDP'yle, Selahattin Demirtaş'la görüşme içerisinde oldular.
Gizli,
Bir görüşme olduysa da, içeriği kısmen kamuoyuna yansıdı.
Ancak;
Taraflardan, gelen sinyaller "görüşmelerin" istenilen noktada bir sonuç geliştirdiğini söylemek zor.
* * *
Çünkü;
Son iki günden buyana iki kesimden de, farklı ve atmosferi gerici mesajlar gelmekte.
Özellikle;
Hizbullah kanadından.
Tatminkar cevap mı alamadı, yoksa başka bir düşünce hasıl?
Meçhul..
Ancak kendisine yakın haber kaynakları "sert" mesajlar yayımlamakta, "cinayetin" içeriğiyle alakalı.
Özellikle,
Önceki gün Doğru Haber'e ait olduğu ifade edilen ve internet sitelerinde yer alan "yorumdaki" ifadeler.
Tamamen;
Önümüzdeki süreç açısından "kaygı" verici.
Şu ifade altı çizili.
"Gençleri kontrolde zorlandığımızı belirtmek isteriz.
Böyle durumlarda istenmeyen ve arzulanmayan bazı olayların yaşanabileceği endişesi taşımaktayız.
Ayrıca bu gelişmeleri ve ortamı fırsat bilen kimi provokatörler tarafından da bazı eylemler sergilenebilir."
* * *
Yani,
Özetle ifade etmek gerekirse PKK'nın bu saldırısı kabul edilemez.
Demek ki;
PKK ile Hizbullah arasındaki "gerilim" yükselişte.
Aslında;
"Provokasyona" bir hayli elverişli olan hadiseyle alakalı, taraflara yönelik bir dizi soru.
Ve beklenti, içerecek nokta var!
Özellikle, sürecin sorgulanması açısından.
Ancak,
Ateşe benzinle "gitmeme" noktasında, sözcükleri burada seçimi kullanıyorum.
Çekince değil,
Tamamen taraflar arasında olası geçmişi tekerrür edici çatışma gelişirse sonucunun ne olacağını görmedir.
Bilinmesi gereken,
Kan kaybedici sadece kendileri olmaz!
Bölge de,
Ülke de, toplum da "ciddi" ve telafisi imkânsız tahribatlara maruz kalır.
Hele,
Mevzu "dini" kıstas üzerine gelişme kaydederse!
Ne PKK,
Ne Hizbullah,
Ve ne de Türkiye'nin genel yapısı "önünde" duramaz!
Temennimiz;
Kıvılcım ateşe dönülmeden, aklıselim bir atmosferle, söndürülsün.
Ve bilinmelidir ki;
Su uyur, düşman uyumaz misali, Güneydoğu üzerine "pusudaki" kurtların ne kadar iştahlı beklediğini.