SAĞLIKSIZ MEVZULARIN SİRAYETİ!

Ah ki, ah!
Şu Diyarbakır'ın yaşadığı ve reva görüldüğü muamele.
Sağlıksız!
Her hadisesi. Ve yaşadığı her mevzu.
Ne yazık ki, akla-hayale gelmeyen bir "sağlıksızlık" ikame ediyor.
Öyle ki; günlük hayat koşusundan tutun da, kurumsal yapılara kadar.
Siyaset mi, Sosyal mi, Kültürel mi?
Velhasıl hepsi bir "bağışlık" içerisinde, sağlıksız seyrediyor.
İşte size üç mevzu!
Çıkmaz "sokak" misali; gelin de işin içinden çıkın.
Her biri başlı başına bir hadise!
Öylesine derinlikler ikmal ediyor ki, kör kuyu misali, dipsiz!
Nedeni, Niçini, Nasılı, Neresi ve Kim'i, kimleri biliniyor, ama hep "yaratan ve oluşturan" meçhul.
Yani kenti ekseninde mantık "arızası" içeriyor.

* * *

ÖCALAN-BAYDEMİR!

Hadise ne;
Baydemir "Silahlı mücadele miadını doldurmuştur..." demiş!
Güzel.
Ne var bunda?
Abdullah Öcalan da avukatları aracılığıyla bu ifadeye söylenmiş;
"Kendi işine baksın..." diye.
İyi. Bunda ne var?
Hiç!
Özet'i hâsıl olan; mevzu bu iken gel gör ki;
Üzerinde icra edilen seyr-ü sefere bak.
İnanılması güç bir şekilde; "Cepheleşme" atmosferi yaratılmak isteniyor.
Tabiri caizse; "Savaş" cephesine yönelik "körükleme" var.
Medyanın "önemli" bir bölümündeki fikir arıza avuç ovuyor; 
"Birbirlerini yesinler" diye!
Ve kurguladıkları senaryo da şu;
Baydemir!
KCK ve İmralı'yı "devre dışı" bırakıyor diye; "siyasi çekişme" yaratmak.
Öcalan!
Baydemir üzerinden BDP’yi tasfiye edecek.
Bu noktada;
"Tek güç tek yetki, tek konuşan benim" üstünlüğü kuruyor, diye silahlı kanadı, siyasi kanata karşı kışkırtmak.

* * *

Şu an ki;
Yaratılmak istenilen atmosfer "bu kurguyla" seyrediyor.
Bence; Kürt kamuoyu bu "hassasiyet" ihtiva eden durumu görmeli.
Çünkü
Öcalan ilk kez bir siyasetçiyi, belediye başkanını ya da STK temsilcisini eleştirmiyor.
İlk kez; sert üslup içeren ifadeleri kullanmıyor.
Şahit olmuşuz;
Leyla Zana mı, Ahmet Türk mü, Aysel Tuğluk mu?
Bunlar bilinen isimler.
Bir çok siyasetçiye, belediye başkanına ve STK temsilcisi dahil olmak üzere.
Kürt mevzusunun dışındaki kişilere dahi zaman zaman; "eleştiri ve tepki" göstermiştir.
Ki Baydemir de ifade ediyor;
"Herkes beni eleştirebilir?" diye.
Tabi burada; kritik olan "bu eleştirinin ve tepkinin" zamanlaması.
Ve tüm detayıyla aksettirilmesidir.

* * *

Velhasıl diyelim.
Yaratılmak istenilen "söz dalaşı ve tartışma" sonuç getirmeyecek.
Birilerinin "iştah" kabartmaya çalıştığı; "Baydemir istifa" edecek beklentisi gerçekleşmeyecek.
Ne;
Abdullah Öcalan ve ne de KCK.
Osman Baydemir'in "üzerine" çizgi atmış olmayacak.
Belki;
Bir süreliğine körükleyiciler "suyu bulandırmaya" devam etmeye çalışacak.
Ama;
Hassasiyet ve samimiyet.
Akil düşünce galibiyetiyle; "bir bardak suda" koparılmak istenilen fırtına boşa çıkarılmalıdır.
Denildiği gibi;
Öcalan Baydemir'in gönlünü alacak.
Belki de;
Dün İmralı'ya giden avukatlarıyla böyle bir mesaj gönderebilir?
Sürpriz olmaz.
Tabi; Baydemir...
Siyasetin ve Belediyecilik "aktivitesine" devam edecek.
Ancak; temkinli bir vaziyette!

KCK OPERASYONUNU KİM YAPTI?

 

Sahi; Kim yaptı bu operasyonu?
Hükümet mi? Polis mi? Yargı mı? Cemaat mi?
Uzun süredir; "üzerinde" yorumlar yapılmıyor değil.
Siyasiler ayrı. Hukukçular ayrı. Uzmanlar ayrı.
Fikirlerle; duruma "çakma" bir yapı kazandırmıyor değiller.
Ki; Bunun son örneğini önceki gün yerel bir gazetemizde yayımlanan haberde gördük.
KCK operasyonunu; "cemaat" yaptı diye bir açıklama.
Doğrusu;
Haberi ilk okuduğumda hayli şaşırdım.
Nasıl böyle bir kesin ifade kullanılabilinir diye?
Dile kolay;
Habere konu kişi öğretim üyesi.
Hem de;
Hukuk Fakültesinden tanıdığım bir isim.
Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem.
Eski Rektör adayı.
İkilem içerisinde kaldığım gibi; muhabir arkadaşları da uyardım.
"Gerçekten böyle bir açıklama var mı? Neden haberi atladık" diye!
İyi ki atlamışız..
İyi ki haberi yapmamışız..

* * *

Çünkü;
Bir gün sonra AK Parti İl Başkanı Abdulbaki Aksoy açıklama yaptı.
Erdem'in,
"Açıklamalarının" gerçekleri yansıtmadığına ilişkin, yalanlıyordu.
Gerçekten bende şaşırdım.
Evet!
İlk günden beridir, KCK operasyonuyla ilgili ifade ediyorum.
"Bu gözaltı ve tutuklamalar tamamen; siyasidir" diye!
Hala da; "ısrarlıyım".
Ama;
Bunu getirip, salt bir cemaate bağlamak; "abesle iştigal" olur bence.
Neyse!
Zaten akla ziyan; "ifadenin" gerçekçi olmadığı bilahare ortaya çıktı.
Önceki gün;
Haberde düzeltme oldu. Erdem; "ifadelerim çarptırıldı" diye.
Ben açıklamamda;
Hükümete yakın çevrelerin operasyonu yaptığını söyledim.
Kesinlikle ne cemaatlerden, ne de özel olarak Fethullah Gülen cemaatinden bahsetmedim."
Ne diyelim.
Sağlıksız bir seyir içerisinde debelenip duruyoruz, işimize geldiği gibi!

 

KALORİFER KAZANI FACİASI

 

Sorumsuzluk. İhmal. Ve denetimsizliğin acı sonu.
Bir de; Beceriksizliği eklerseniz.
İşte dün; bu hamurun faciasıyla yüz yüze gelindi.
Kalorifer kazanı patladı.
Bir kişi öldü, dört kişi de ağır yaralandı.
Tehdit.
Ve olabilecek yeni bir facianın yaşanmaması için; üç bina da tahliye edildi.
Mağdur düşenler ise; üç binanın ahalisi.
Dün;
Patlamaya ilişkin hazırlanan rapor.
Ve binanın inşaatıyla alakalı; ruhsatın detayı açıklandı.
Belediye yetkililerine göre;
"Kalorifer Kazanın" patlama nedeni, Kapıcının "ihmal ve beceriksizliği" olabilir?
Kesin bir durum yok.
Şu an ki; iddia bu. Ama asıl; suçlu.
Bana göre; Belediye.
Ve o binaya, bodrum, zemin artı bir kat ruhsatıyla dikilen 10 katlı bina.
Diyeceksiniz ki;
Diyarbakır'daki tüm yapılar ruhsat ve inşaat noktasında "kaçak".

* * *

Sağlıksız durum her tarafa sirayet etmiş.
Onun için de;
Acılar ve facialar kol geziyor.
Ölene rahmet, yaralılara acil şifalar.
Geriye kalanlara da sabır dileyelim.
Sonuç itibariyle;
Bizim tez elden "bu sağlıksız" hal-i ruhiyetten kurtulmamız gerekir.
Yoksa;
Baksanıza Diyarbakır'ı "sağlıksız" ortam öyle bir sarmış ki.
Sağlık Kuruluşlarımız da; "sağlıksız" bir seyir ihtiva etmektedir.
Diyorlar ki;
Sur içindeki 400 Yataklı Devlet Hastanesi'nin de tıpkı "Göğüs Hastalıkları Hastanesi" gibi kapısına kilit vuruluyor.
Pes vallahi.
Bu kadar da;
Sağlıksız bir "düşünce" ve içtihat olabilir mi?
Neyse.
Bilahare bu konuya kafa yoracağız!