SAHİPSİZ KENTİN; ŞEHİR HASTANESİ?…

Kim ne der bilmem!.. Ama kesin olan şudur ki, Diyarbakır "çok ama çok" talihsiz bir kent.. Bir o kadar da sahipsiz… Kent siyaseti "basireti" kilitlenmiş vaziyette?.. Var da yoklar?.. İhanet deseniz, dört bir taraftan "hançerler" saplanıyor.. Halk deyimiyle, gelen vuruyor, giden vuruyor?.. Yani, bahtsız bir hal...

***

Yaşananlar karşısında ne yazsak, ne söylesek, ses tonumuzu ne kadar yükseltirsek, yükseltelim "az" kalır.. Ama kime diyeceksin?. Çünkü, öylesine "boşvermişlik keyfiyeti" içerisindeyiz ki, "kafalar en dip şekilde kuma gömülmüş" halde.. Aman "kimse beni görmesin" anlayışı güdülüyor..

***

Bakınız, ülkemiz de kentimiz de ölümcül virüs olan Kovid-19'la mücadele ediyor.. Her ne kadar, ülke sathında üstesinden gelme grafiğimiz yüksekse de, Diyarbakır "Hastane konusunda" en sorunlu kent konumunda vahim gidişatlar yaşadı… Yetersiz kaldı.. Konum itibariyle, bölgeye de hitap etmesi; mevcudiyeti "işlevsiz" hale getirdi, getirtiyor da!…

***

Vaziyet bu iken!… Aciliyet elzem ve ivedilik çözüm isterken.. Beri yandan, 5 yıldan bu yana sürekli "gündemleştirilen?".. Seçime malzeme, siyasi vaatlere konu edilen!.. Daha bir kaç ay öncesine kadar da, her şeyi tamamlanan ve önümüzdeki hafta ihalesi yapılacak diye konuşulan Şehir Hastanesi neden hala; "kem kümde?"…

***

Eğer ki, bu hastane bize vaat edilen şekilde, yıllar önce "ihale edilip" inşaatına başlanılmış olunsaydı.. Ve bugün bitmiş şekilde; hizmete açılmış vaziyette Diyarbakır Şehir Hastanesi faaliyetiyle karşımızda olurdu?.. Üstadın ifadesiyle, hal-i durumumuz böyle mi olurdu?… Ne yazık ki?..

***

Şimdi sormak istiyorum!.. Kentin en etkili ve yetkili zevatı dahil olmak üzere.. Ey seçilmiş vekiller.. İktidar mensubu olanlar.. Pek tabi ki, Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca.. Ki, Diyarbakır ziyaretinde ifade etmiştiniz; "Hastanenin ihalesini önümüzdeki ay yapıyoruz" diye.. Üzerinden aylar geçti, "ses yok?".. Hasılı; Diyarbakır Şehir Hastanesi'nin akıbeti nedir; biri cevap versin…

***

Yoksa, fısıltı gazetesiyle efsaneleşen, özel sektör hastane yapacağı içindir ki; "Şehir Hastanesinin" yapımı ve ihalesi öteleniyor hikayesine inanacağız.. Ama, diyeceksiniz ki, "ateş olmayan yerden duman çıkar mı?".. Siz de haklısınız… Tabi “Şehir hastanesi de” yap-işlet devret modeli olduğu için, özeldir?.. Neyse, biz Şehir hastanesini bir tarafa bırakalım bari kamu hastanesi olsun... Neyse, cevap bekleyelim, son durum nedir?….

***

 

BELEDİYELERDEKİ İHALELER…

Basına yansıyanlar eğer ki, gerçek ise!.. Ki, biz de duymuyor değiliz.. Kulağımıza konuşulanların ötesinde, gelen ilişkilere dair bilgiler var.. Neyse; "görünen köy kılavuz istemez"… Vaziyet, vahim şekilde; mide bulandırıcı..



***
 

Çünkü, enva-i şaibe söz konusu.. Mızrak çuvala sığmaz haline gelmiştir.. Onun için de, birileri dur demeli.. Neşter vurmalıdır?.. 


***
 

İçişleri Bakanlığı mı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mı?.. Yılda bir dönemsel denetimlerde bulunan Sayıştay denetçileri mi?.. Her ne ise; "konuşulan, yazılan, çizilen" ihaleler, alımlar, satılanlar, ödenenler noktasında "projektöre" tabi tutularak; her şey gün yüzüne çıkarılıp, aydınlatılması lazım..



***

Yoksa, önceki kayyımlar gibi mevcut kayyımlar da "hayırla" değil, "şerle yad" edilirler..

 

***

ANNELERİN SESİNİ KISMAK?..

Twitter!.. Yine "küresel savaşın" sanal, cephesi olarak, kendini ifşa etti.. Bakar mısınız; 1.5 yıldan buyana, Diyarbakır'da kar, çamur, yağmur, toz, kızgın güneş demeden; "evlat nöbeti" tutan annelere karşı, sergilenen tutum!… Yasal, demokratik ve insani haklarını kullanarak, "Evlatlarını kaçıran PKK'dan" isteyen annelerin, kullandığı hesabı Twitter kapatmış!…

***

Peki gerekçe; "fikir özgürlüğü" ihlali… Hade ya… Neye, kime, hangi kritere göre; "fikir özgürlüğü" ihlali, olmuş, yaşanmış!?.. Neyse, "gerekçesini sormak" bile abesle iştigal bir durum.. Söyleyecekleri sözler, "makyajlı, süslü" ama altında "sinsi ruh ve yüzün" olduğu, fikriyatı, gizlemeden öte değil… Olmamış olsa idi; "hukuken ve ahlaken haklı olan bir davanın mücadelesine" ket vurmazdı?...

***

 

Demek ki, Anneler gibi, şiddete karşı meşru taleplerini dile getiren kullanıcılara bile söz hakkı tanımayan, sansüre başvuran sosyal medya platformlarının temel varlıkları, manipülasyon yaratmaktır?.. Ortalığı tamamen provokatörlere bırakmak gibi bir tavır sergileme halleri, boşuna değildir…  Yoksa, Devlet başkanlarının bile mavi tık alıp resmi olarak kullandığı Twitter'a karşı alternatif mecralara yönelmeleri boşuna değildir..  Onun için, kafamızı gömdüğümüz kumdan çıkarmamız gerekir…

***

 

..VE YOLLAR AYRILDI?…

Nihayet diyelim.. Çok oyalandık, çok yordu, çok da peşinden koşturdu, Muharrem İnce!… Gitti-gidecek.. Kaldı-kalacak, ikilemi, hayli zihin eforu götürdü… Yol mu yürümedi, kaldırım mı aşındırmadı, il il gezmedi mi?.. Neyse, nihayet hele şükür diyerek, "sonlandırdı?".. Bekleniliyordu da, ama bu kadar uzatmaları oynayacağı, beklenmiyordu?..

***

Hasılı… İnce, "yolumu ayırıyorum" diyerek, CHP'den ayrıldı.. Yani, "tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna" dedi.. Yeni bir yol çizgisine girecek.. Peki ne alır, ne götürür, derseniz onu zaman gösterecek?. Ama görünen o ki, CHP'den çok şey getireceği kesin.. Her ne kadar, CHP'liler bildik yerde yaptıkları patinaja "Muharrem gitti, parti güçlendi" diye, libas giydiriyorlarsa da; "yıkım başladı?"..

***

Peki, İnce giderken, ne söyledi?.. Denir ya; "öylesine" bombalama yaptı ki, "misket bombasından" beter etkiyle, ne vardıysa baştan aşağıya döktürdü.. Ne dedi İnce…

*-Potansiyeline güvenmeyip dostlarına bel bağlayan tek ana muhalefet CHP'dir.

*- CHP artık bir tabeladan ibaret.

*- Kimlerle yolumu ayırıyorum?

*- Bir... ABD'den demokrasi dilenenlerle yolumu ayırıyorum.

*- İki.. Mustafa Kemal deyip, Mustafa Kemal Atatürk diyemeyenlerle yolumu ayırıyorum.

*- Üç.. Grup başkanvekilliği seçimini bile kaldırıp atamayla getiren bu yönetimle yollarımı ayırıyorum.

*- Dört… CHP aday yapmayınca başka partiden gidip aday olup, bugün CHP'yi yönetenlerle yolumu ayırıyorum."

*- Beş… Sahte CHP'li olanlarla yolumu ayırıyorum.

*- Altı… FETÖ'cüleri, Sorosçuları koruyanlarla yolumu ayırıyorum.

*- Yedi… Mavi Vatan'ı kavrayamayanlarla yolumu ayırıyorum.

*- Sekiz.. 'Türkiye maalesef Azerbaycan'a yardım etti' diyenlerle yolumu ayırıyorum.

***

Son cümle...

Yeni bir yola çıkıyoruz. Hedefimiz 50+1. Üçüncü bir seçenek, özgüveni yüksek Türkiye'ye 50+1'i getirecek olan 83 milyona girin koluma diyorum."

***

İnce'nin hal-i durumu… CHP'nin per-u perişanlığı.. Sarıgül ve Öztürk'ün, "sokağa terk edilmiş" evlat olma halleri!… Sonuç itibariyle, şu sözü ikmale getiriyor, CHP açısından… "Kendi öz evlatlarını kucaklamayan, sahiplenmeyen, evde tutmayan bir parti, nasıl olur da milletini, halkını kucaklayacak, onları evde tutup, sahiplenecek?"… Ne mümkün?.. Yoksa, elin gavurundan "demokrasi dilenciliğine" soyunulurmuydu?...

***

GÜLÜNMEZ Mİ?..

Vallahi ne diyeyim.. Ben ilk duyduğumda, ağzımdaki çayı püskürttüm, karşımdakinin yüzüne.. Ama öyle böyle değil… Öyle inanıyorum ki, sizde ilk duyduğunuzda, benimle aynı durumda olacaksınız… Neyse, fazla merakta bırakmayayım… Sıkı durun!..

 

***

Bay Kemal Cumhurbaşkan'ı Erdoğan'a seslenerek demiş ki.. "Korkan insan devleti yönetemez.." Nasıl psikolojik haliniz.. Geçti bence.. Hatırlatalım; 18 yıl iktidarda olan, devleti yöneten kim?… CHP mi, Bay Kemal mi?..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Kazanması yıllar süren kırılması saniye alan ve dağıldıktan sonra toparlanması için ömür gereken şeye güven denir.