SANKİ ÜLKE SÜT LİMAN!
Biz de,
Bir kaç kelam edelim "Kirli dudak" ve "Temiz Alın" polemiğiyle alakalı.
Nasıl olsa,
Duayenlerimiz arz-ı endam ederek, sahne almış, duruma!
Kendilerince!
Sanki Türkiye "süt liman".
Başka da, hasb-i hal edecek "ciddi mevzu" yok.
Takılmışlar; siyasilerin "dudak ve alın" heybetli hallerine.
Neymiş, Kılıçdaroğlu Erdoğan'a seslenmiş.
Eğer,
"Gazze'ye askeri donanmayı gönder, o gemiye bin. Seni alnından öperim."
Ne alaka!
Aynı,
Ne alakalık ne var ki, Erdoğan'dan geliyor. "Ben tertemiz alnımı, senin kurlu dudaklarına değdirmem."
* * *
Tabi, siyasi aktörlerimizin "kirli ve temiz" haliyetleriyle alakalı, düellosu bu kadarla sınırlı değil.
Yine, Kılıçdaroğlu karşı atak içerisinde, "Deniz Feneri'yle" hamle yapıyor.
"Senin alnın Deniz Feneriyle lekeli. Ben dudağım temiz".
Erdoğan'dan,
Mevzuuyla alakalı gelişen bir hamle yok.
Aslında, polemiğin "iç dünyasında" kim haklı, kim haksız pek önem arz etmiyor.
Öneme, kayıt içeren hassasiyet "siyasilerin", meseleler karşısındaki "hal-i durumları".
Çünkü Türkiye'de her şey "süt liman" değil ki?
Baksanıza, "oluk gibi" kan akıyor.
Her gün bir saldırı, her gün bir çatışma.
Cenazeler, sıralı vaziyette baba ocaklarına getiriliyor.
Öyle görünüyor ki,
Önümüzdeki günlerde bu hal-i arıza daha bir, bozuk duruma gelecek.
Askeri yığınak,
Bölgede yürütülen "diplomatik" görüşme trafiği.
Beri yandan, PKK'nın kendi ekseninde "yürüttüğü" saldırı pozisyonu.
* * *
Velhasıl,
Toplumun ve bölge halkının eli yüreğinde, korku tüneline girmiş vaziyette.
Acaba, biz bir daha mı, 1990'lı yılları mı yaşayacağız?
Yine, faili meçhul cinayetler mi?
Toplu katliamlar mı?
Eti tırnaktan ayırma, senaryolarına "konu" vermek mi?
Velhasıl,
Ülke ve millet olarak bizler "can" derdinde iken.
Görüyor musunuz ki,
Bizim duayen ve akıl adamlarımız, siyasilerimiz "havanda su" dövercesine.
Alın ve Tutak "kirliğine", hançer çekiyorlar.
Ne diyelim.
Allah, akıl fikir ve izan versin ki...
Biz, daha dramatik hallerle, boğuşmayalım.
* * *
ŞEMDİNLİ'DEKİ SALDIRININ MUHTEVASI?
Dedik ya; duayenlerin kafası karışık vaziyette "kirli dudak ve alınla" meşguller.
Kimse,
Şemdinli'deki vuku bulan "hadisenin" sırlarına, kulak vermiyor?
Evet, saldırı PKK tarafından icra edilmiştir.
Bunda tartışılır taraf yok. Yani, saldıran PKK.
Hiç kuşkusuz ki,
Benzer olaylar değil bir defa onlarca kez yaşandı. Yani, şerbetli halimiz var, toplumsal anlamda.
Ancak, bir takındı soru var, beynimde "kemirgen" misali.
Zaten, kimse de mevzu-bahis etmediği için, daha bir aksiyonlaşıyor.
PKK, 100'e yakın silahlı adamıyla 6 noktaya yerleşiyor.
Roketatarlar.
Uzun namlu silahlar, cephanelikle kendini sağlama alıyor.
Sonra da, hâkimiyet kazanarak, saldırıyor İlçe Emniyet müdürlüğüne.
İlçe Jandarma Komutanlığına,
Dağ Komando Taburuna ve polis ile askeri lojmanlara.
Bilânço; 5 ölü, onlarca yaralı.
* * *
Şimdi, sorulmaz mı, bu saldırıda "zaafiyet" yok mu?
Diyebilirler ki,
PKK vur-kaç eylemiyle bu saldırıyı gerçekleştirdi?
Elbette ki, bu sav, bir kaç yıl önce "yutturulabilinirdi?".
Ama, Terörle Mücadele'de sözde "elde edilen" mesafe.
Eldeki, teknoloji ve silahların donanımı. Hele, sınır bizim için BCG evi diyenler.
Sonuç;
Bu saldırıdan "neden" haberdar olunmadı.
Deşilip, irdelenmelidir ki, meselenin başka boyutu var mı yok mu diye?
Bilemiyorum,
Dün İçişleri Bakanı Şahin, her ne kadar Bakan Veysel Eroğlu'da bulunuyor ise de.
İstikameti, ilk olarak Hakkâri olması ve gece de "bilgilendirme" alması, "olabilir mi bir zaafiyet" sorusunu yeniletiyor.
Yani, hayra yorumlanılır bir hal değil, "gidiş".
* * *
Resmi, açıklamalara göre, "Sınır bölgesinde" yürütülen baraj çalışmalarını yerinde görmek için gelindi deniliyorsa.
Bu rutin, bir hal olduğundan dolayı, "sınır ötesi harekat" hazırlıklarının yapıldığı.
Sınır bölgesinde, "Silahların" susmadığı, çatışmaların arttığı.
Sonuç itibariyle, "sıcak ve tampon" oluşur hali alan, bölgeye "iki bakanın" gelişi, bende kuşku oluşturmuyor değil.
Ve şunu açıkça ifade edeyim;
Olabilir durumuyla alakalı ısrara kimse beni "ikna" edemeyeceğini belirteyim.
* * *
SES BANDI, NASIL SIZDI?
Gelelim;
Şu PKK ile MİT'in görüşmesini "deşifre" eden ses bandına.
Vimeo üzerinden paylaşılan ses kaydında; kimler var?
Konuşmanın, muhtevası bir hayli geniş ve uzun.
Peki, kimler var.
Yer alanlar,
PKK ile Devlet organları arasındaki "görüşmede" yer alan, şahsiyetler.
Kim, bu taraflar açısından şahsiyetler.
Devlet kanadı.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan.
Ve Yardımcısı Afet Güneş.
Diğer tarafta;
KCK'dan Mustafa Karasu.
PKK'dan Sabri Ok.
Kongra-Gel den Zübeyir Aydar.
Ve görüşmenin sağlayıcı, yani koordinatör ülke temsilcisi.
Bir yabancı, konuşmanın ötesinde taraflar "Türkçe" konuşuyor.
* * *
Dedim ya; muhteva bir hayli uzun ve derin.
Ancak, ses kaydındaki görüşmenin özeti.
PKK'nın, silah bırakıp "ağdan" indirilmesi için neler yapılması gerektiği.
Demokratik,
Açılım süreci içerisinde atılan adımlar ve bu adımların, "nasıl sekteye" uğratıldığı.
Yani bir nevi; "taraflar" hem özeleştiri hem de, tepki ve eleştiri "mahiyetli" konuşuyor.
Görüşmenin, tarih ve mekânı bilinmiyor.
Ama,
Kaydın emarelerinden sohbetin birden fazla "gerçekleştiği" anlaşılıyor.
Neyse!
Asıl kafa karıştıran durum, "bu ses bandının" deşifresi.
Ve zamanlama açısındaki "yankı" hali.
Birincisi; ses kaydı Dicle Haber Ajansı'nın "internet" sitesinde dün saat 09.37'de yer aldı.
15 dakikadan sonra,
"Ses kaydı" yayından kaldırıldı. Ve DİHA açıklama yaptı, "haber ve metin" bize ait değil.
İnternet sitemiz,
Hacklendik başkaları tarafından atılmıştır denildi.
Ve okuyucularından da özür diledi.
* * *
Görüşmenin,
İçeriği ve tarafların "konuşmaları" bilahare, irdelenip, konuşulabilinir.
Ancak, bende Şemdinli'deki saldırı gibi, bu hadise de "cevap aranan" bir soru var.
Bu bant, "Neden" dün kamuoyu tartışmasına sunuldu.
Bir taraftan, "Sınır" ötesi harekât için "emir" beklenirken.
İran, Irak, Kuzey Irak ve Türkiye "dörtlüsü" görüşmelerin "son aşamasında" iken.
Başbakan Erdoğan,
Kuzey Afrika ülkelerine "Ortadoğu" için yıl haritası çizmek açısından "tarihsel" ziyaret ve çıkarma yapmış iken.
Manidardır, ses kaydının "sanal aleme" sızdırılması.
Şahsi, noktada "görüşme" sürpriz bir hal değil.
Çünkü,
Uzun bir süreden beridir "Devlet ile PKK'nın" görüşme içerisinde olduğu biliyor ve konuşuluyordu.
Yani, "bilinmeyen" bir hal değil.
Sızıntının gayesi, "AK Parti'ye" yara vermek ki, yoksa PKK ile olan diyalogu "topyekûn" sekteye uğratmak mı?
Doğrusu, "iki taraflı" bir hali zarar vardır.