SİYASİLERİN AKIL KİLİTLENMESİ?
İnanın!
Akıl kilitlenmesi yaşıyorum.
Sanırım sizler de; "aynı" durumdan muzdaripsiniz.
Çünkü öylesine "iğrenç" bir çılgınlık yaşanıyor ki; 'akıl-sır' erdirmek mümkün değil.
Özellikle de;
Siyasilerin çığırından çıkan mülahazaları.
Artık "kıble" değil, düşünceleri, doğruları bile belli değil.
Öyle ki; sabah, öğlen ve akşam "farklı" kulvarlarda söylem icra ediyorlar.
"Ortama" uygun siyaset.
Tabiri caizse "bukalemun" misali.
* * *
Bi bakıyorsunuz ki;
Demokrasi havarisi kesiliyor.
Ondan başka "demokrat ve özgürlükçü" yok.
Bi bakıyorsunuz ki;
Bu siyasi tercihinden "eser" yok.
Tam aksine; anti-demokrat bir siyasi düşünce icra ediyor.
Statükocu!
Geleneğe ve "vesayetlere" boyun eğen bir karaktere bürünüyor.
Yaşanan iki çelişkiye "anlam" vermeye çalışırken.
Nasıl oldu da değişti; sorusuna cevap bulamadan.
Bi bakıyorsunuz ki;
Bu kez tam aksi mecrada "yeni bir karakter" ortaya koyuyor.
O da; Milliyetçi-muhafazakâr.
Namaz'da ön safta. Cemaatte en önde.
* * *
Anlayacağınız;
"Akıl kilitlemesine" neden olan seviyesiz bir durum.
Şimdi; "güne, ortama ve çıkar orantısına" göre renk değiştiren siyasi anlayıştan ne beklenebilir?
Ya da; ülkenin ve toplumun "kanayan" mevzusuna nasıl neşter olabilir?
Çözümde ve fikirde; "yol haritası" nasıl icra eder.
Mümkün değil.
İşte bu "bukalemun" siyasi konjöktörden dolayıdır ki; "yaralar" hep kanıyor.
Bugün; ülkenin ve milletin en "can yakan" hadisesi nedir?
Hiç kuşkusuz ki; "Kürt" meselesi.
Ve buna bağlı olarak; PKK.
* * *
Şu son bir hafta içerisinde; bu eksende olup bitene bi bakın.
Nasıl "akıl" kilitlemesi yapan bir zihniyet üretkenliği var.
Üç örnek vermek istiyorum;
Ki çoğumuz da bir kaç gündür "sohbetlerimizin" ana konu başlığı olarak konuşuyoruz.
* * *
Birincisi;
Kürtleri. Güneydoğu ahalisini "potansiyel" devlet düşmanı olarak gören zihniyet..
Bu düşüncenin öncüleri;
AK Parti MYK üyesi ve Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mazhar Bağlı.
Ona göre;
"Türkiye-Yunanistan arasında oynanan futbol maçında, Diyarbakırlılar Yunanistan takımını destekler".
* * *
İkincisi;
AK Parti Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı.
"Ahlak Fakiri"nin Kürt sorununa getirdiği çözüm;
"Güneydoğu'dan ikinci kadın alın, Kürt sorunu çözülür".
Aklı sıra;
Bunla hasımlık, hısımlık olacak.
Yani "düşman idik, bu evlilikle dost olacağız".
Düşünmüyor;
"Türk ile Kürt'ün" halk olarak bir biriyle alıp-vereceği bir hadise olmadığını.
* * *
Üçüncüsü;
MHP'nin "cellatlık" misyonunu üstlenmesi.
"Hadi Apo'yu asalım. Kürt sorunu çözülür."
Bir de; "Ohal'den dem vuruyor, akla ziyan bir şekilde.
Güneydoğu'da şiddeti, çatışmayı ve kaosu "Olağanüstü Hal'le" giderebilirmiş?
* * *
Dördüncüsü;
CHP'nin "Ergenekon" var-i; Kürt sorununa çözüm düşüncesi.
Konuşurum, ama çözmem. Biliyorum, ama ilgilenmem.
O sorun benim için; gerilerdeki sorun.
Hükümet'in son haftalardaki "devlet politikası" diyerek yol aldığı "açılımın" ketumluğu.
Şaşırtıyor!
* * *
Şimdi bu kadar "seviyesizlik" içeren siyasi anlayıştan; "nasıl çözüm" çıkarabilirsiniz?
Sahi!
İnanıyor musunuz; bu siyasilerimizin "Kürt meselesinin" neyi ihtiva ettiğini.
Ben sanmıyorum.
Çünkü onlara göre; her ne kadar "ifadede" Kürt meselesi var ise de, sorun PKK sorunudur?
Siyasi mülahazalarıyla bize getirdikleri "akıl kilitlenmesini".
Sanırım onlar; "siyasi hayat" kulvarında ilke edinmişler.
Onun için de; düşünmüyorlar.
"PKK" ortaya çıkmadan önce "Kürt sorunu" yok muydu?
Bugün; "Kürt İsyanı" sayısalına baktığımızda; 29 kez hak arayışına girişilmiş.
* * *
PKK'nın var olmasıyla geçen süreye bi bakın; 40 yıla vardı.
Ondan bir adım gerisi; daha gerisi.
Ki önceki gün "andığımız" Şeyh Said.
47 arkadaşıyla katledilişlerinin 85'inci yıl dönümü.
Onlar "asıldılar", Kürt sorunu ortadan kalktı mı?
Ya da; zindanlara "binlerce insanı" tıkıp ömür çürütmekle mi?
Dağ-bayır, ova.
Her gün çatışma, cenaze, kan ve gözyaşıyla.
Bu mesele çözülür mü? Mümkün değil.
Artık "deve kuşu" misali kafayı kuma gömüp ülke gerçeklerinden kaçarak siyaset yapılmaz.
Çünkü;
Artık hiçbir ananın, babanın, bacının, kardeşin, eşin, çocuğun teamülü yok "cenaze" görmeye.
* * *
Dün;
5 asker, 12 de PKK'lı.
Kürt-Türk ayırımına bakarsan; 15'i Kürt kökenli bu ülkenin vatandaşı.
40 bin insanın ölümünden bahsediyoruz.
Yine bunun 33 bininden fazlası Kürt.
Bree.
"Akıl" fakiri siyasi düşünce icra eden zümre.
Biraz samimiyet.
Biraz empati.
Biraz düşünce.
Biraz da cesaret göster.
Sonucu değil, başlangıcı gör. Ki; sorun nasıl ve nerden vuku buluyor diye fikir sahibi ol.
İstenen ne; "Eşitlik".
Bugün bütün halklar ve bütün insanlar eşitlik istemiyor mu?
* * *
Peki bu ülkemizde dahil mi, icra ediliyor mu, var olduğunu söyleyebilir miyiz?
Maalesef.
Demek ki; "eşitliğin" olmadığı yerde asilik hep var olur.
Eğer maksadınız;
Üzüm yemek ise "bu kavgayı" durdurmanız gerekir.
Yok, eğer "Bağcıyı dövmek ise" o zaman tuttuğunuz yol en doğru yol.
Ha gayret!
Ama şunu da iyi bilin; "bağ sahibi de" boş değil.
Yeri, zamanı ve fırsatı buldu mu; "dövmeyi" iyi bilir.
Ki onun bu dövmesi; "sizin gibi" anti-demokratik uygulamalarla icra olmaz.
O demokrasinin nimeti olan; sandığı gördüğünde "yumruğu" indirir.
* * *
Hatırlayın.
Bu yumruğun hangi siyasi düşünceyi Türkiye'nin siyasi tarihinden "silip" çöpe attığını.
Şöyle bir geriye bakın.
Bırakın; "eşitlik" en büyük hikmettir.
Barbarlığın da "baş düşmanıdır".
Ne var; "Kürtler de, Türkler de, Laz da, Çerkez de", ben eşit ve özgürüm demesinde.
Ve bunu "haklar" olarak istemesinden.
Gelin!.
Öyle-böyle otel lobilerinde.
Ya da bir kaç "malum" simalarla..
Şu-bu örgütlü dokuyla değil..
Sokağı gez.. Hançepeke in..
Şehitliğe git, Fiskaya'ya, Cumhuriyet mahallesine..
Daha sonra, Bağlar'a. Açıl, Batman'a, Mardin'e, Siirt'e..
Konuş "sokaktaki" insanla.
Bak "kavga mı istiyor, yoksa barış mı?"..
Gerçek muhatap, gerçek söz sahibi "o sokaktaki" ahalidir.
* * *
Çıkarın "at gözlüklerini"
Arının "statükocu" düşünceden.
Bütünleşin "eşitlik" ağında..
Velhasıl!
"Çözüm" üretici olmak istemiyorsanız da.
Bari çekilin de; "çözüm" üretici olan siyasi cenah aktiflik kazansın.
İnsiyatifi elde edip, "sorunu" çözücü reçeteyi tedaviye dâhil etsin.
73 milyon insan bunu istiyor.
Bir tek; "bir avuç" sizler takoz gibi duruyorsunuz.
Yazık ülkeye, millete, devlete ve de tabi ki kendinize.