SÖZ SIRASI ŞİMDİ BİZDE!

Söze başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum.
Siyasetin "önemli" isimlerinden olan BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 6 kişiye Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.

***

Evet.. Seçimlerin son gününe gelindi! Artık söz sırası bizde.
Demokrasinin nimetiyle "biz" konuşacağız.
Ve bir daha; konuşabilmemiz 5 yıl sonra olacak.
O nedenle "yarın ki" konuşmamız önemli.
Hassasiyet ve sorumluluk "isteyen" bir konuşma olmalı.
Yarının "vebali" ağır. Vicdani sorumluluğu büyük.
Çünkü biz herkesi dinledik. Kim neleri sıraladı.
Kim palavralarıyla "gündem" geliştirdi.
Kim de hakikati söyleyip, işte demokrasi dedi.
Hepsinin "mevcudiyetine" ve ruhi yapısına vakıf olduk.
Artık; fazla da "analiz" etme şansımız yok.
Her ne kadar; partiler "bize ne düşünüyorsunuz" demediyseler de.
"Kendin pişir kendin ye misali" hep onlar düşündüklerini anlattı.
Telaş ve panik içerisinde. "Şunu yapacağız, bunu edeceğiz" diye.

 

***

Şayet bize "dönüp deselerdi ki" ne düşünüyorsunuz?
Söyleyecek bir şeyiniz var mı? Beklentileriniz nedir?
Gibi sorular yöneltseydiler; belki söyleyecek sözümüz olacaktı.
"Şunları neden yapmıyorsunuz, ya da yapmayı hedeflemiyorsunuz?" misali.
Ama sormadılar. Sorma gibi bir düşünceyi de taşımadılar.
O yüzden; biz de pazar günü "sandık" başında konuşacağız.
Hem Belediye Başkanlığı için.
Hem İl Genel Meclis Üyeliği için.
Hem Mahalle Muhtarlığı.
Tabi Diyarbakır Büyükşehir Belediye statüsünde olması münasebetiyle;
"İki Başkan" tercihinde bulunacağız.
Yani; üç zarf değil. 4 zarf doldurup, öyle mühür vuracağız.
Önümüzdeki 5 yıl'da "yerel anlamda" bizi kimler yönetecek diye.

***

Oylarımız konuşacak.
Biliyorum ki hiç bir seçmen oyunu 'hırsızdan, üçkâğıtçıdan, uğursuzdan, rüşvetçiden, kaçakçıdan, soyguncudan, düşünce özürlüsünden" yana kullanmayacaktır.
Biliyorum ki; hiçbir oy, 'demokrasiyi, insan haklarını, hukuku ve adaletin özgürlüğünü kabul etmeyen, şiddeti ve terörü körükleyen düşüncelerin" taraftarı olarak konuşmayacak.
Biliyorum ki Diyarbakır seçmeni oyunu, dürüst olana, çalmayan-çırpmayana, şeffaflığı ve dürüstlüğü ilke edinmiş şahsiyete verecek.
Biliyorum ki; Diyarbakır seçmeni, hakka, hukuka, demokrasiye ve adalete, özgürlüğe "emek" vermiş, bu uğurda bedel ödemiş düşünceye tercih koyacak.
Biliyorum ki, Diyarbakırlı, "kendini tanımayanı, tanımayacak?".
Ve tabi ki; işsizliğimizi, aşımızı, yoksulluğumuzu, geri kalmışlığımızı ve de "yaşamın zor" koşullarını iyi düşünmeliyiz?
Bir şans, ya da bir kayıptan ne olur, fikrinde olmayalım.
Bundan dolayı da "Pazar" günü yapacağımız konuşma ve ortaya koyacağımız "tavır" çok önemli.
Hem kentin gelecek 5 yılı için. Hem de yaşayacağımız zaman dilimi için önemli.

***

Onun için de diyorum ki; "Mutlaka" sandığa gidin.
Ve oyunuzu kullanın. Çünkü geçmiş seçimlerden çıkan sonuçlarda; "oy kullanmayanların" oranı yüksek.
Toplam seçmenin nerdeyse yüzde 25-30'una tekabül ediyor.
Demek oluyor ki; seçmenin dörtte biri ülkenin ve kentlerinin "yönetiminde" iradesini koymuyor.
Aksaklık, yanlışlık ve hata olduğu kadar; "vicdani" azap da söz konusu.
Seçim sonuçlarında tartışmalarda demokrasideki zaafiyetin ortaya çıkmasına neden olur.
29 Mart günü sandık başına mutlaka gidelim ve yüksek bir iradeyi orada tecelli ettirebilecek katılımı sağlayalım.
Ki; Diyarbakır'ın "yönetiminde" yani idaresinde "irademiz" olduğunu söyleyebilelim.
Ve göğsümüzü gerebilelim.
Önemli bir mevzu da; Diyarbakır için sandıktan çıkacak sonuç ne olursa olsun, kim seçilirse seçilsin, kim kaybederse kaybetsin.
Önemli olan; "ahalinin" sandık başına gitmesi.
Ve bu zaman dilimini, demokrasiye yakışır, sağduyu ortamı içerisinde tamamlamasıdır.

***

İnanıyorum ki; Diyarbakır önceki gün "Bağlar'da" yaşanan vakanın etkisinde kalmayarak.
Karşılıklı "suçlamalara" ilişkin; beyanatların duygusuna kapılmadan.
Son 3 aydan buyana "sergilediği", demokrasiye yakışır sağduyunun ön planda tutulduğu;
"Hoşgörüye" dayalı seçim atmosferini; "Pazar" günü de yaşayıp, yaşatacaktır.
Ve en önemli nokta da;
Sandıktan çıkacak "tabloya" herkesin saygı göstermesidir.
Üzerinde dalgalar geliştirmek. Ya da; "benden değil" tavrına girmek gibi lükse sahip değil.
Çünkü sandığa yansıyan "Milletin iradesidir".
Ki milletin iradesinin üzerinde de "hiç bir irade yoktur".
Evet. Şimdiden; Diyarbakır'a önümüzdeki 5 yılın "idarecileri" hayırlı uğurlu olsun.
Kazanan Diyarbakır ve Diyarbakır halkı olsun.
Son sözümüz;
5 yılda bir olan kutsal görevimizi "layıkıyla" yerine getirelim.
Mutlaka, ama mutlaka "Sandığa" gidelim.

***

Her şeye rağmen son güne geldik.
Tabi yazının da sonuna geldik.
Bugün ve Pazar günü sohbete malzeme anlamında; "seçim fıkrası" diyelim..
Seçim stresini üzerimizden atmak. Geçen zamanın yorgunluğundan arınmak için.
Aday, seçmenlerin dileklerini Yenice sigarası paketinin ardına yazıp, not alıyordu.
Aday seçmenlere sormuş:
-Niye gülüyorsunuz?
-Bundan dört yıl önce gelen aday da dileklerimizi Yenice paketi ardına yazmış, gitmişti.

***

Demirel ile karşılaştığınız zaman " Nasılsınız" diye sormuyor, "Eyi misiniz " diyor.
Sonra cevabını beklemeden kendi ekliyor:
" Eyisiniz, eyi..."

***

Yeni aday eski adaya sormuş:
-Kahvede konuşurken yüzümü ne yana döneyim?
-Vestiyere.
-O da nesi?
-Biri paltonu yürütmesin.

***

Aday, rahmetli Doğan Nadi'nin odasında, " Kimler var ? " diye soruyor.
-Ömer Rıza, Vasfi Rıza, Necmi Rıza var.
-Bütün Rıza'lar toplanmış demek, bir Allah'ın rızası eksik.

***

Sayın aday seçimleri yitirmiş, homurdanıp duruyor :
-Hangi partidensiniz efendim.?
-Erkekleri dururken kadınları milletvekili yapan partiden.