SPOR KAFATASÇILARI!
Hiç kuşkusuz ki;
Toplum ve ülke için en büyük tehdit "kimlik" içerisinde sınıfsallık yaratmak.
Yani, sahibi olunan kimliğe bir de "üst" yapı oluşturarak, kendisini farklı görmesi ve göstermesi.
Ki bu tür düşüncenin öncülerine, takılan bir vasıf var.
Zaten; kendileri bu tanımda bulunuyorlar.
Mesela; "Beyaz Türkler".
Ya da, biz Kürtlerin içerisinde var olan; "Beyaz Kürtler".
Aslında; bu zihniyetin "savunucu ve kollayıcılarına" verilecek bir isim varsa.
Bence o ad; "Kafatasçılıktır"...
Tıpkı;
Geçtiğimiz Cuma Günü Gazetemizin spor sayfasının manşetine konu olan "mevzuu"nun yaratıcıları gibi.
Manşet aynen şöyle; "Spor kafatasçıları" diye!
* * *
Şöyle ki;
Hatırlarsanız.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Diyarbakır'da bir hayli kapsamlı spor organizasyonu yapıldı.
Daha doğrusu;
Türkiye Tekvando Şampiyonası!
Ülkenin her bölgesinden ve ilinden; bin 500'ün üzerinde sporcu ve spor adamı katıldı.
Amaç;
Toplumsal bütünlüğü pekiştirmek.
Barışın, kardeşliğin, hoşgörü ve sevgi birlikteliğini sağlamak.
Kentler arasında; diyalogu geliştirmek.
Sosyal; dayanışma içerisinde bulunmak...
Tekvando Şampiyonası bu yöndeki "amacına" ulaştı diyebilirim.
Çünkü!
Son günün akşamına kadar her şey "kesintisiz ve kusursuz" işledi.
Valilik, Dicle Üniversitesi, Büyükşehir Belediyesi, Tekvando Federasyonu, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,
Velhasıl; kentteki tüm argümanlar kusursuz bir iştihamla çalışma gösterdi.
Ama ne var ki;
Bir grup kendini "Beyaz Türkler" olarak gören düşünce öne çıktı ki, "gölge" yarattılar...
Üzüntü verici.
Bir o kadar de, tepkili bir tutuma vesile oldular.
* * *
Hadise şu;
Konuk spor kafileleri ve diğer ilgililer onuruna Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı.
Yani Başkan Osman Baydemir.
Kentin en gözde mekânında; "akşam" yemeği verdi.
Dikkat edin;
Tüm spor takımları, yönetici ve il temsilcileri.
Kentin, tüm idarecileri. Türkiye Tekvando Federasyonu Yönetimi.
Gençlik ve Spor Genel Müdür Yardımcıları.
Bunların hepsi; katılım gösterirken.
Müsabakaların, "adil ve hakkaniyet"' içerisinde geçmesinde görevli sözde hakemlerin 50'ye yakını yok.
Katılım göstermeyip, boykot etmişler.
Katılmıyoruz!
Rezalet!
İleri bir ifadeyle, çirkin ve bölücü bir düşünce!
Katılmama gerekçelerine bi bakın;
Sözde Büyükşehir Belediyesi Başkanı PKK'ya yakın imiş.
Onlar da;
Bu ülkenin "tek beyaz vatanseverleri" olduğu için(!) bu yemeğe katılmayı taşıdıkları "Yüksek ülküye"(!) aykırı görmüşler.
Ne düşünce ama?
Toplumsal barışa "dinamit" koyan bir anlayış.
* * *
Sordum;
Daha doğrusu kim bunlar diye?
Tekvando Federasyonu Merkez Hakem Kurulu'nda üç üyenin "baskı" neticesinde yemeğe katılmayan 50 Tekvando Hakemi.
Lisanslı hakemler.
Zihniyete bakın.
Ne ilginçtir ki;
Bir gün önce de Tekvando Federasyonu Başkanı Metin Şahin ve Gençlik ve Spor Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Babacan, Yaşar Kaptan'dan oluşan heyet, Başkan Baydemir'i ziyaret ediyor.
Ve bu ziyaret, samimi görüntülerin yansımasıyla basında yer alıyor.
Demek ki;
Herkes "siyah" bir tek üç MHK üyesi ve onların himayesindeki hakemler "beyaz" vatansevermiş(!).
Sevsinler sizi!
Ve "Beyaz" dokunuzu ve vatanseverliğinizi!
Yazık değil. Yazıklar olsun demek gerek.
Bir kentin misafirperverliğini, kadirşinas tutumunu, sevgi ve hoşgörü muhabbetini bile; "zihnindeki" kafatasçı düşünceyle "ırkçı" bir havada soluyanlar, ne kadar "adil ve samimi" olabilirler.
Ya da;
"Hakem" olma kimliğine ne kadar gerçekçi riayet edebilirler.
Aslında;
Toplumun her kesimi şunu artık çok iyi bilmektedir.
Bu sahte vatansever ve kimlik severler yüzündendir ki; toplumda toplumsal barışın hayat bulmayışı.
Şiddeti, ayırımcılığı, bölücülüğü ve tabi ki toplumsal ayrışmayı "körükleyen" zihniyetin varlığıdır, kemirgenlik hali.
Bunlardır; toplumu "kamplara" bölüp, "farklılık" oluşturan.
* * *
Bu hadise; birileri tarafından "basit" ve olabilir bir tavır olarak görülebilinir.
Hatta; saklı tutulması, kamuoyunda konu edilmemesi gerektiğini söyleyip "bu zihniyete" prim verilmesin diyen de olabilir?
Bananecilik diyen de.
Olsun. Ama ben farklı düşünüyor ve bakıyor.
Zaten, Farklı düşündüğümüz içindir kimse bize "Beyaz" ekini getiren bir tanım koyamıyor.
Zaten, Onun içindi ki bir tek Söz Gazetesi "bu çirkin" mevzu ve düşünce planlayıcılarını deşifre etti.
Sebebi mucibesine gelince.
Toplumda, hizipleşmeyi yaratan.
En küçük bir,
Kaynaşma ortamına bile "tahammül" göstermeyen ırkçı zihniyetin savunucu ve uygulayıcıları tasfiye edilmeliler.
Barış ve kardeşliğin sembolü olan;
Spor'un özellikle de "adil" olma vasfına sahip hakemlik gibi müessesenin dışına itilmelidirler.
Bu çirkin hadise, sakın ola "kapatılmamalı".
Eğer özünde barış, kardeşlik ve hoşgörü olan sporun can damarına giren bu virüs söküp atılmazsa korkarım ki bir süreden beridir temelleri atılmaya çalışılan spor ırkçılığı önü alınamaz hale gelecektir.
Birileri; gözünü ve kulağını açmalı.
Diyarbakırspor bugün, "vahvahları" söyletiyorsa bilmeliyiz ki bu zihniyetin hayli katkısı vardır.
Hep örnek veririm.
Bir kez daha hatırlatmakta yarar var;
Koca Yugoslavya'yı sınıfsal ve değişik etkin kökenler değil bir futbol maçında çakılan kıvılcımın yarattığı yangınla; ayrışma vuku buldu.
Ama diyeceksiniz ki;
Bir avuç düşüncenin böylesi vahim bir sonucu doğurur mu ki?
Belki öyle.
Lakin unutmamak gerekir; "sinek de küçük" ama mide bulandırır.
* * *
Ülke, Toplum ve Devlet ahalisi.
Yekvücut bir şekilde "barış, kardeşlik, hoşgörü, sevgi ve birlikteliğinin" vurgusuna, bütünlüğüne uğraş verirken.
Türk ve Kürt bin yıllık; "kardeşlik" geçmişine sahip iken.
Diyarbakır'a, Siirt'e, Şırnak'a.
Velhasıl,
Güneydoğu'ya ülkenin batı illerinden insanlar "duygu bütünlüğü" için akın ederken.
Ve yine; bizim bölgeden batı illerine "barış ve kardeşlik" duygusuyla, koşulurken.
Et tırnaktan ayrılır mı misali.
Herkes; akan kanın ve dökülen gözyaşının son bulması için meselenin bir ucundan tutmanın mücadelesini verirken.
Ki en bariz örneği;
Dün Diyarbakır'a gelen İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu.
Ve Rizeliler Federasyonuna mensup 70'e yakın işadamı ve bürokrat.
Bir gün önce; Keçiören Belediyesi'nin tüm siyasi partilerin yer aldığı Meclis Üyeleri'nin Diyarbakır'a gelişi.
Daha sonra, Şırnak'a geçip orada kaynaşma sağlaması...
Sayın Mutlu bizi ziyarette,
İnanın aynı mevzu üzerinde bir konuşma oldu.
İl Valisi Toprak da.
"Zihniyet değişmeli.. Bu ülkede herkes kardeş ve bir bütünlük içerisinde yaşayandır.
Bizler insanı insan olduğu için sevmeliyiz. Şu-bu değil.."
Düşünün;
Üç yıl Diyarbakır'da görev yapan bir vali 6 ay önce İstanbul'a atanıyor.
Bu süre içerisinde, "tek bir gün" izin yapmıyor.
Bir günlük izin imkanı oluşuyor; "O gün de" Diyarbakır'a gelip.
Dostlarıyla, Diyarbakır ahalisiyle bir araya gelip, kucaklaşıyor.
Ve Diyarbakır bir "Sevgi şehridir" diyor, herkes de böyle bilmeli..
* * *
Şimdi;
"Sevgi, hoşgörü" şehri Diyarbakır ahalisi tarafından böyle bir ağırlama ve atmosfer vaki iken.
Sınıfsal bir ayırıma gidilmeden; "kaynaşma" sağlanırken.
Bir avuç düşünce fakirinin, "kafatasçı" zihniyetin baskısıyla farklılık yaratma gayretinde bulunması, gaflet, delalet ve tabi ki "insan-i" ihanetten öteye bir çaba değildir.
Buradan;
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak'a
Tekvando Federasyonu Başkanı Metin Şahin'e
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne,
Diyarbakır'ın AK Parti ve BDP'li Milletvekillerine,
Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak'a
Ve diğer etkili ve yetkili zevat'a...
Sesleniyor ve diyorum ki;
Ders-i ibret babında bu düşünceyi ihtiva eden "o hakemlerle" alakalı cezai işlem sağlansın.
Ve mümkünse de; barış ve kardeşliğin sembolü olan spor'un dışına atılsın.
Ki, bir daha toplumsal "ayrışmayı" körükleyen zihniyetler aynı membadan güç alıp, ihanet sergilemesinler.
Çünkü!
Bizim; ötekileştiren ve "beyaz" sınıfsal kimliklere değil.
Bizim barışa ve kardeşliğe ihtiyacımız vardır.