SUÇLU VE SUÇ NEVİNDE KİM SUÇLU?
Sizce;
Bina inşaatlarını kim yapar?
Pek tabi ki;
Müteahhit, mühendis ve yapıların taşeronu.
Yani; İnsan beyni ve gücüyle; "bina inşa" edilir.
Güzel.
Ya; Bina inşaatı için kabaca ne gerekli.
Malzeme babında.
Hiç kuşkusuz ki ilk etapta;
Kum, Çimento, Ve tabi ki Demir gelir.
Modern, Betonarme yapılar için; lazım olan başlıca malzemeler.
* * *
Kırsalda, 15-17'inci yüz yıldan gelen "kerpiç yapı".
Bu evlerin inşaatı için de;
Su, Toprak ve saman gerekli.
Çamur yapılabilinmesi için.
Van'da,
Erciş’te bu iki yapıyı da gördük.
7.2 şiddetindeki depreme de nasıl dayanıklı olduğu...
Aşikar bir halde.
* * *
Sanırım, Marmara depremi sonrasında, kaleme alınmıştı.
Depremde, Ortada vaki olan tablo karşısında "kim suçlu" diye?
O zaman; Bi daha soralım; "kim suçlu?".
Buyrun; Bir hâkim, bir de savcı.
Kurduk mu mahkemeyi.
Alalım huzura,
İlk olarak suçlu olduğuna şüphe duyduğumuz Müteahhidi.
Soralım;
Depremde yaptığın binalar yıkıldı. Yüzlerce insan öldü. Bir o kadar da yaralı var. Mal, mülk desen yerle bir olmuş vaziyette?
Sen; Bunları yapmışsın, suçlu sensin.
Bu konuda ne diyeceksin?
* * *
Hiç kuşkusuz ki;
Müteahhidin vereceği cevap hazır.
Vallahi de, billahi de(!), benim suçum yok!
Ben, Malzemeleri "tastamam" kullandım.
Mühendise de, Taşerona da dedim, "tam" kullanın diye.
Ben ne yapayım; Çimento görevini yerine getirmediyse. Demir ile kum "kaynaşma" sağlamadıysa.
Suçlu onlar.
Ne güzel!
* * *
O zaman,
Hâkim huzura sırayla, Kum, Çimento ve Demir'i çağırır.
Tabi; Müteahhit "beraat" etmiştir, yeni "yapıları" inşa etmek üzere!
Maşallah.
Memleket bu!
Çimento huzurda.
Hâkim, Soruyor çimentoya, "neden kum ile demiri" birleştirme vazifeni yerine getirmedin.
Çimento; "Bende bir kabahat yok. Vallahi, "kum" kaliteli değildi. O yüzden; "birleştiremedim", suçlu o."
* * *
Eee. Ülkemin hal-i durumu böyle.
İşler böyle yürür!
Peki,
Çağır bakalım Kum bi gelsin.
Niye, "birleştirme" görevini yapmadın.
Hayır! Ben görevimi yerine getirdim.
Demir, görevini yerine getirmemişse, ben ne yapayım?
Suçlu demirdir.
* * *
Demir de huzurda.
Hâkim soruyor; "Depremdeki tüm yapıların yıkımında kabahat, sende imiş.
Görevini yerine getirmediğin söyleniyor. Niye kum ile çimentoyu kendi üzerinde bütünleştirmedin?
Senin cevabın ne?”
Ben mi?
Kim demiş.
Hayır efendim. Hepsi iftira.
İnanın, O gün ben o semte bile uğramış değildim.
Yalan. Beni hiç yanlarına çağırmadılar ki, görevimi ifade edeyim.
Ben suçlu değilim.
* * *
Zaten; Kim bu memlekette "ben suç işledim" der ki?
Mahkemenin,
Hâkimi de savcısı da; "Peki suçlu kim?".
Vallahi ben de bilemiyorum.
Ama bildiğim; "bu suç hep işleniyor, ama bir türlü faili yakalanmıyor".
Ne hikmetse!
* * *
Türkiye! Değil yüzyıl içerisinde yaşadığı depremler.
Ondan önceki; Yüz yıllarda da, bu felaketle hep "yüz yüze" geldi.
Ama hala; "Suçluyu" tespit etmiş değiliz!
Düzce mi, Dinar mı, Bingöl mü, Elazığ mı? Ve Pazar günü, Van’da meydana gelen 7,2 şiddetindeki deprem mi?
Hepsinde; Fotoğraf aynı fotoğraf.
Değişen, Sadece ve sadece coğrafya.
Kentler ve yaşayanlar.
"Suç ve suç nevisi aynı".
* * *
Bakın; Erciş’in o yıkıntılarına.
Göremezsiniz;
Ne demir o mahallede, ne çimento?
Ve, ne de kum?
Zemin deseniz bozuk.
Malzeme deseniz eksik.
Denetim deseniz,
Vicdan ile cüzdan arasına sıkışmış.
* * *
Hele bir de; "siyasi" rantı var ki, sorma gitsin.
Yerel seçimlerde; Mantar gibi inşa edilmişler hepsi. Bir gecede inşa edilen binalar "resmi kayıtlarını" sorsanız, hiçbirinin yok.
Yüzde 95'i "kaçak". Geriye kalan; yüzde 5.
Onlar da;
Devletin "inşa ettiği", sorunlu inşaat ruhsatı alınmış binalar.
Tabi; "onlar da çöken" binalardan!
* * *
Diyarbakır'daki kaçak yapılar?
Buyrun;
Yaşadığımız kent Diyarbakır.
Kaçak yapının "cenneti" maşallah(!)
Gecekondulaşmanın, ise yaşayanı için "cehennem".
Yapıların,
Yüzde 80'i ruhsatsız ve kaçak.
Daha bir kaç ay önce Bağlar'da şahit olduk; 28 daireli 8 katlı bina nasıl çöktü.
Hatırlarsanız;
Şehitlikteki "Hicret" apartmanını.
Karton yığını gibi.
Evet,
Bahse konu "suç ve suç nevisi", betonarme yapılar için.
* * *
Peki ya;
Toprak, su ve samanla inşa edilen yapılar.
Kırsaldaki; kerpiç ev.
Ne soranı, ne sorduranı var.
Bugün;
3'üncü dünya ülkelerinde.
Değil;
6.6 şiddetindeki bir deprem, 7,2 şiddetindeki deprem.
Hatta,
7.5 ila 9'a varan şiddetteki deprem.
Bizdeki gibi;
"Bu kadar can kaybı yaşatmıyor, yaşanmıyor ve verilmiyor!".
* * *
Türkiye!
Bir deprem ülkesi olduğu gerçeği olmasına rağmen.
Yasalar,
Nizamlar ve tamimler koymasına rağmen; "uygulama" zafiyetinde.
Bilim adamları;
Deprem, sel veya herhangi bir doğal felaket olunca konuşurlar.
Mangalda "kül bırakmamacasına".
O ekran,
Bu televizyon benim-senin gezerler.
Dedik, demiştik demedik, derler.
Ama
İş icraata gelince; "tık" yok.
Çil yavrusu gibi.
Gelelim devlete.
Aşağı kalınır yanı yok.
O an için; "kafa kumdan" çıkarılır, tedbirler ve nedenler nedir diye sıralar?
Sonra;
Unut gitsin, kim hatırlar "o gün için" ne denildiğini.
Ta ki; "tarih tekerrür" ettiğinde, "vay. vay. vay" edilir.
* * *
Doğru bir söz var;
İnsanları "deprem öldürmez" öldürürse "bina ve yapılar" öldürür.
İşte;
Van'daki hal, Bingöl'deki vaziyet, Marmara'daki hazin sonuç.
İhmalden,
Sahipsizlikten,
Sorumsuzluktan,
Ve iş bilmezlikten,
İnsana önem verilmezlikten dolayı; "insanlarımız" ölüyor, öldürülüyor.
Zaten;
Körelmiş zihniyet kalıbında değil midir ki; "ölümler" üzerine bile siyasi düşünce inşa ediyoruz.
* * *
Uzmanları dinliyorum.
Diyorlar ki;
Türkiye bir deprem ülkesi ve depremi yaşamayacak hiçbir bölgemiz, şehrimiz yok.
Peki,
Depreme hazırlıklı bir il var mı?
Aha İstanbul. Ki en büyük deprem bu kentimiz için olacak deniliyor.
Nerde; "önlem" ve sözde kentsel dönüşüm.
Yok.
Biz; Hala deprem olduğunda "ne yapacağımızı" bilmiyoruz.
İnsanları,
Enkaz altından nasıl kurtarabiliriz.
Çadır mı,
Yiyecek, içecek mi, giyecek mi, "nasıl" temin edilecek.
Deprem,
Bölgesinde nasıl bir organizasyon yapılması gerektiğini.
Bilmiyorum.
Bilmediğimiz gibi de; "kabullenmiyoruz."
* * *
Velhasıl; Defolu bir sistem içerisindeyiz.
Siyasal ve sosyal yaşadığımız öylesine dehşetli depremler var ki?
Van'daki Deprem ne ki?
Kimin umurunda ki.
İşte gördük;
Faşizan, şoven, ırkçı söylemlerini bile "deprem felaketinde" kusan, hainane düşüncelerin yarattığı deprem.
Yine başa dönersek;
Sizce "bu kadar ölümün" müsebbibi ve suçlusu kim?
Çünkü;
Ben hala bu ülkenin hal-i mevzuatından çıkarmış değilim, "suçlu kim" diye?
* * *
Haydi; Yardım için el birliğine?
Bu arada;
Van depreminin yaralarını sarmak üzere, "kampanya" başlatıldı.
Nakdi;
Yardım konusunda "gönüllü" alan hayırseverler için.
Aşağıdaki;
Banka hesaplarına, "para" yatırabilirsiniz...
Evet, Gün birleşmenin, dayanışmanın, omuz omuza vermenin.
Acıların, Paylaşım günüdür.
Velhasıl; İnsan-i görevimizi yerine getirmenin zamanıdır.
Haydi; El ele gönül gönüle "Van'a ve depremzedelere" yardım edelim.
* * *
İşte; Yardım hesapları.
ZİRAAT BANKASI
T.C. Ziraat Bankası Aşağı Ayrancı şubesi Ankara hesap numaraları:
TL Hesabı: TR600001000820555555555031
Dolar Hesabı: TR330001000820555555555032
Avro Hesabı: TR060001000820555555555033
VAKIFLAR BANKASI
Türkiye Vakıflar Bankası A.O. Finansmarket Şubesi Ankara Hesap numaraları:
TL Hesabı: TR620001500158007299317599
Dolar Hesabı: TR430001500158048013094088
Avro Hesabı: TR320001500158048013094092
HALK BANKASI
Türkiye Halk Bankası Bakanlıklar Şubesi Ankara hesap numaraları:
TL Hesabı: TR190001200940800005000015
Dolar hesabı: TR210001200940800058000100
Avro hesabı: TR910001200940800058000101