SÜKUT İKRARDAN GELİYOR!
Hep ifade etmişimdir!
Bu kentin en büyük açmazı; zaafiyettir.
Etkili ve yetkili zevatın, ketum hali!
İnanılmaz bir açmaz.
Bilemiyorum;
Bu zaafiyet "algılama" zayıflığından mı geliyor.
Yoksa;
Mevzuların isteklerine göre seyir etmesinden mi kaynaklanıyor.
Doğrusu;
Hayli beyin kemiren bir zaafiyet bu açmaz!
İster;
Kent içerisinde kıyamet kopsun.
İster;
Kent içerisinde kan gövdeyi götürsün.
İster;
Kent ganimet misali peşkeş edilsin.
Kimse;
Olup-bitene karşı pozitif veya negatif bir düşünce ortaya koymadığı gibi.
Mevzular da;
Anlaşılmaz bir sirkülasyonla spekülasyon içermektedir.
Açmazı aşamıyorum!
Acaba;
Cesaretsizlikten mi kaynaklı.
Yoksa;
Çaresizlikten mi geliyor.
Ya da;
Her şey mübahtır deyip rıza mı gösteriliyor.
* * *
Buyrun size;
Diyarbakır’ın sahipsizliğini ortaya koyan.
Ve bu seyirde, icra edilen ranta dayalı senaryo.
Buna karşı, etkili ve yetkili zevatın takındığı tavrı ortaya koyan; hadiseler zinciri.
Ki, defalarca burada konuları burada tartışma meselesi yapıp, konuştuk.
Yapılanlar;
Edilenler Diyarbakır'a reva mı diye?
Bakınız;
Güneydoğu'ya hitap eden Göğüs Hastalıkları Hastanesi kapatıldı.
Gerekçesi;
Hepimizin malumu. Rantın ve yönetimin paylaşımı.
Şimdi;
Koca hastane "tek kata" sığıştırılmış, klinik ve poliklinik hizmetiyle "karanlık plan" uygulanıyor.
Peki;
Yetkili ve etkili zevat ne yaptı?
Hiç.
Ne olumlu, ne olumsuz.
Ve ne de, kamuoyunu bilgilendirme noktasında "bilgi paylaşımı" dahi yapılmadı.
Saman altından su yürütme misali.
Nasıl olsa;
"Sahipsiz memleket."
* * *
Sonra;
Senaryonun ikinci bölümü devreye sokuldu.
Bu kez hedef; Devlet Hastanesi!
Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne entegre edildi.
Ülkenin 81 ilinde uygulanmayan bir fikriyatla;
"Sahipsiz" kent Diyarbakır'a bir hastane başından fazla denildi...
Tabi;
Amaç başka!
Hastanenin kapısına kilit vurup, bilahare arazisinin peşkeşliği.
Bu da;
İlk aşamasını tamamladı.
Şimdi ikinci aşama; hayata geçirilmek isteniyor.
Evet!
Dün itibariyle hastane yönetim ve demirbaş noktasında teslim edildi.
Artık; tüm yetkili ve hamurun yoğruluşu Eğitim ve Araştırma Hastanesinde.
Lakin;
Bu senaryo üç merhaleli... Şuan yapılan; bu eksendeki birinci merhaleydi.
Şimdi;
İkinci merhale için işlem başlıyor.
O bölgedeki diğer kurumların tahliye ve taşınması.
* * *
Şöyle ki;
Diyarbakır Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi için de; "entegre" kararı verildi.
Önümüzdeki günlerde;
Buranın da tahliye işlemlerine başlanacak.
Ardından;
O bölge boşaldıktan sonra Devlet Hastanesi ve Poliklinikleri de tahliye edilecek.
Tabi ki;
Çocuk Hastalıkları Hastanesi için de önceden alınmış bir karar var.
Burası da;
Siverek yolu üzerindeki Kadın Doğum Hastalıkları Hastanesine entegre edilecek.
Yani;
Çocuk Hastalıkları Hastanesi de Sur içinden taşınacak.
Peki;
O bölgeyle alakalı merhaleler son mu buldu?
Hayır.
Devamı var.
O bölgede hangi kurumlar kaldı?
İl Sağlık Müdürlüğü.
Askeri Hastane.
Ve Kız Meslek...
Her üç kurumun binalarının fiziki yapısı malum; "eski".
* * *
İşte bu noktada;
Elime ulaşan ciddi bilgilere göre!
Askeri Hastane buradan alınarak şehir dışına çıkarılacak.
Bildiğiniz gibi;
Askeri Hastanenin binası tüm onarım ve yapılara rağmen asırlık ömre sahip.
Kaçınılmazdır;
Yeni bir bina ve yapıya kavuşması.
İl Sağlık Müdürlüğü.
Ki uzun zamandır mekân arıyor o bölgeden çıkmak için.
Sağlık Müdürlüğü idari yapı olması münasebetiyle;
Büyük olasılıkla Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne yakın bir merkeze aktarılacak.
Kız Meslek Lisesi arazi ve binası da;
"İl içi" yazışmayla tahliye edilebilinecek bir işlem.
Şimdi;
Tüm aşamalar ne zaman icra edilecek diye sorsanız?
Cevabım şu;
İki yıl içerisinde o bölge topyekûn "yem olmaya" müsait hale gelecek.
* * *
Alın size;
Paha biçilmez Dicle Vadisi manzaralı onlarca dönüm arazi...
Plan önceden hazırlandığı için;
Sağlık Bakanlığının "Kamu Özel Ortaklığı Yatırım Modeli" kararı da vaki iken.
Nerde;
Ensesi kalın, göbeği şişik şahsiyetler.
Gelin; altın tepside büyük rant sizi bekliyor.
Eee!
Sahipsiz kentin elbette ki, film ve fırıldak sahibi aktörleri çok olur!
Bakın;
Tüm bu "bedbahtlık" içeren sinsi plan orta yerde iken, halen ketumluk var!
Yaz yaz, bitmiyor!
* * *
Gelelim;
Kültür Sarayı Binası'nın "peşkeş" edilişine.
Sanırım;
Bugün üçüncü kezdir konuya fikri takip yaklaşımı gösteriyorum.
Ve vicdanların rahatlaması.
Kişilerin de;
Zan altında kalmaması için sorduk.
Şu sorulara cevap verin diye?
11 soruya;
Ne İl Valiliğinden.
Ne İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğinden tek bir yanıt yok!
Zaten;
Yazıdan sonra inanılmaz duyumlar alıyorum?
Neyse; teyitlerinden sonra bilahare konuya döneceğiz.
Şimdi;
AK Parti Milletvekillerine.
BDP Milletvekillerine sesleniyorum.
Söyler misiniz;
Sizler değil misiniz ki Diyarbakır halkını temsil edenler.
Onların oylarıyla seçilip Meclis'e gidenler.
Vekâleti size verip; "sürüye çoban" olun diye.
* * *
Neden;
Sizler de ketum bir tavır içerisinde olup biteni Ankara'dan seyrediyorsunuz?
Yoksa;
Bu sessizliğinizle alakalı bizim de bilmediğimiz bir durum mu var?
Eğer;
Ketum kalmak sorunları çözüyorsa.
Diyarbakır da sahipsizlikten kurtulacaksa.
Böylesi;
Rant ve çıkar planları icra edilmeyecekse.
Rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük yaşanmayacaksa;
O zaman biz de "ketum" kalalım.
Ne yazalım, ne çizelim!
Yok.
Bilinmelidir ki;
"Sükût ikrardan geliyor?".
Bence;
Bu sessizlik ve algılama zaafiyeti tamamen "suça iştirakten" kaynaklanıyor.
Başka da;
Söylenecek söz yok!
Bekleyelim.
Belki cesaretsizliği kıran birileri çıkar da; bizi bu zihin bunalımından kurtarır.