SÜRÜKLENİYORUZ; ÜRKÜTÜCÜ VE ACI VERİCİ SÜRECE!
Aynen de öyle!
Hani, bir söz vardır ya;
Söyleniriz.
Beklenmedik anda hadiseler vuku bulunca.
Akıl,
Kilitlenmesi yaşadığımızda; irkiliriz!
Ve deriz ki;
"Sözün bittiği yerdeyiz" diye.
Çünkü,
Beklenti ve umutlar "o hadiseyle" bir anda; tar-u mar oluyor.
İnanın,
İki günden buyana yaşanan ve yaşatılan tablo karşısında.
İşte böylesi bir ruh hali içerisindeyim.
Düşünce;
Karmaşası yaşadığım gibi, duygu kilitlenmesi hakim.
Sanırım,
Sizler de Şırnak'ta yaşanan çatışmadan dolayı aynı duygu içerisindesiniz.
Çatışma!
Ve 12 Kürt gencinin ölümü.
Manidar,
Bir zamanda, manidar ölümler.
***
Evet,
Bu ölümlerle bir kez daha kahredici atmosfer körüklendi.
Ürkütücü.
Nitekim,
Dün itibariyle çöktü Güneydoğu'nun üzerine, korku, endişe, öfke ve acı!
Öyle görünüyor ki;
Oluşan hava hayra alamet de değil.
Hele,
Seçim sath-ı mailinde bu vakanın vücuda gelmesi enva-i mevzuya gebedir!
Dedim ya;
Düşünce ve duygu karmaşası içerisinde "sözcükler" anlam içermiyor.
Çünkü;
Bir kez daha görülüyor ki "Kürt sorunu" çözümsüzlüğe.
Ve tabi ki;
Yeniden "güvenlik" ağına sokulmak isteniyor.
Vahim bir düşünce!
***
Önceki gün;
Söz TV'de canlı olarak yayınlanan Söz Meydanında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a sordum.
Kürt Meselesi,
Neden bu kadar "siyasiler" tarafından, korkulan bir hadise olarak görülüyor diye?
Cevabı;
"Kürt meselesi bir avuç kor ateşi gibi".
Aynen de öyle!
Ama velâkin, "o kor ateşi" hali zihniyete göre değişiyor.
Eğer;
Çözümünde samimiysen "o ateş" tez söner.
Yok değilsen;
Şırnak'ta 12 Kürt gencinin bölgedeki yarattığı "ölüm" acı gibi.
Kor ateşi,
Düştüğü alanda "devasa" yangına neden olur.
İşte o zaman; ateş dört bir tarafı "yakıp-yıkar".
***
Evet,
Güneydoğu bir kez daha acı ve ürkütücü tablo içerisinde.
Yaşanan ve yaşatılan; ne ilktir ve ne de son olacaktır.
Ama,
Bir kez daha bölge ahalisi "acısını" yaşarken.
Ne kendi cephesinde,
Ne de başka bir cephede "yeni acıların" üremesine vesile olmasın.
Sağduyu içerisinde!
Bölgenin tabiriyle;
"Bağrımıza taş basarak", sorunun çözümüne ha gayret demeye devam edelim.
Ve bilelim ki;
"Birileri" ciddi manada, huzurdan, kardeşlikten, barıştan.
Demokratik,
Özgürlükçü, sosyal ve kültürel eşitliklerden "huzursuz ve korkmakta".
Enva-i puslu,
Ortamın iştah kabartıcısı oldukları, unutulmamalı.
Hele hele,
Seçim sath-ı mailine girdiğimiz bu günlerde.
***
DERİN DEVLET?
Boşuna;
Sevgili Ahmet Altan demiyor.
İleride;
İyi bir tarihçi "alçakların tarihini" de yazacak herhalde!
Evet,
Çünkü yakın geçmişimiz gerçekten "alçakça" cinayetlerle dolu.
Binlerce insan öldürüldü.
Kim öldürdü onları?
"Derin devlet öldürdü" diyoruz, bu, ortaklaşa kabul gören bir tanım.
Derin devlet kim peki?
Derin devlet denen, devletin görevlileri, askerleri, polisleri, istihbaratçıları.
Niye işliyorlar bu cinayetleri?
"Vatansever oldukları için" cinayet işlediklerini söylüyorlar.
İşledikleri cinayetler ne işe yaramış peki?
Sadece kaos, karmaşa yaratmış, savaşın sürmesine yol açmış, barışı geciktirmiş.
***
Tabii asıl soru şu:
Derin devlet neden savaşın sürmesini, hep kaos içinde yaşamamızı, bu ülkenin vatandaşlarının birbirine düşman olmasını istiyor?
Görünürde bu kaos, "askerî vesayeti" besliyor.
Hep "muhtemel" bir darbenin yolunu açık tutuyor.
Halkın iradesinin devletin yönetimine egemen olmasına engel oluyor.
Ama sadece bu kadar değil elbette.
Bu "derin devletin" kendi hesabına çalıştırdığı onca katil, kaçakçı, haraççı, mafyacı da var.
Onlar niye derin devletle iç içe?
Çünkü savaşın, kaosun, karmaşanın büyük bir getirisi var.
Hele,
Siyasilere sağladığı "rant" vardır ki, "durduğu" yerde yeşertiyor.
***
BAHÇELİ BİZİ GÖRECEK Mİ?
Malum;
"Vizon tele" filmini bilirsiniz!
Cem Yılmaz,
Söylüyor, siyah-beyaz televizyon, aksiyonunda..
Zeki Müren de, "Bizi görecek mi?" diye!
İşte,
MHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Tayyar Karakoç'ta aynen öyle, bir ifade kullanmış.
Diyor ki;
"Diyarbakır Bahçeli'yi özledi".
Sanmıyorum.
Çünkü;
Bahçeli Sevgili Karakoç'un "ne düşüncesini ve ne de meramını" görmek istemiyor.
MHP'nin,
"Kafatasçı" tabir edilen söylemi olarak, dağlara-taşlara yazılan ifadesi vardı.
"Ya Sev, ya terk et" diye.
Karakoç'un,
Beyninde ve yüreğinde "Yaşa ve yaşat" var!
Seçim,
Bilboardlarına "Kürtçe ve Zazaca" bunu, ahaliye ifade ediyor.
***
Şimdi;
Bahçeli bu "düşünceyi" kabul eder mi?
İki dilli yaşam'a,
Rıza gösteren ruh haline sahip olduğunu söyler mi?
Veya,
Malatya'nın "ötesini" kucaklayan bir, düşünce ortaya koyabilir mi?
Ne mümkün?
O zaman,
Kürtleri, Diyarbakır ahalisini. Sevgili Karakoç’un "o düşüncesini" nasıl, görsün.
Ve Diyarbakır,
Onu görmek istemeyeni nasıl "özlesin".
Özlemez.
Tek dil,
Tek ulus deyişinden dönmeyen Bahçeli de, "özleyen" değil.
Bel ki,
Diyarbakır ahalisi "o bilboardlarda" Kürtçe ve Zazaca yazılan "yaşa ve yaşat", düşüncesini savunan.
Ve toplumla,
Bütünleştirerek benimseyen MHP ve Liderini "özlüyor" olabilir.
Ama, Yok!
Evet,
Her şeye rağmen; mutlu bir hafta dileğiyle..