TAŞI-TOPRAĞI TOPLU MEZAR!
Öyle ya!
Ülkenin yer küresinde burası; Güneydoğu Anadolu Bölgesi!
7 coğrafik bölgeden biri.
Ama hepsinden farklı bir "özellik" ihtiva etmekte.
Yaşayan ve yaşanılan;
Atmosfer, solunan hava ve coğrafik yapı minvalinde!
Farklı!
Bir asrı devirdi,
Ama hala da "halklar ve haklar" ikmalinde, yoksul!
Kavgalı ve tepkili.
Solunan;
Hava ne yazık ki "enva-i" molekül içerdiği gibi.
Pozitif
Ve negatif anlamda, hayli "dokular" yaşam alanı buluyor.
* * *
Öyle ki;
Şiddet mi, çatışma mı, kavga mı, fitne mi, ihanetlik mi?
Yoksa,
Hak mı, hukuk mu, adalet mi, toplumsal talep mi?
Ya da;
Kimlik mi, Ana Dil mi, halkların tanınması mı?
Harmanı bol;
Olması münasebetiyle ikmali güç "çözümsüzlüğü" de dayatıyor.
Çünkü kesimler açısından "bakışlar" değişiyor.
Pencereler açık olsa da "bakış açışı" kimine özgü at gözlüğü içerdiği için; girdap misali.
O nedenle dün olduğu gibi bugün de;
Solduğumuz ve bize soldurulan havanın yarattığı tablo "korkunç"!
İşte;
Bu korkunçluk arz eden "zifiri" karanlığın, giderek ışık görmesi.
Güneydoğu'nun;
Özellikle çeyrek asrı aşan zaman dilimi içerisinde "nasıl" acılar yaşadığını, hissettiriyor.
Hem de;
Yürekleri dağlayan bir "geçmişle"
* * *
Bakın;
Şimdilerde Güneydoğu için şu ifade tartışılmaz şekilde kullanılıyor.
Değil;
Yeraltındaki "madeni" hazineleri.
Ne bakır, ne bor madeni ve ne de; diğer yeraltı zenginliğini.
Bahsedilen;
Taş ve toprağın "kan" koktuğu!
Çünkü;
Ortaya çıkarılan ve bir bir deşifre edilen "Toplu mezarlar" bunu söyletiyor!
Evet.
Ne bedenler yatıyor.
Ne canlar gömülü bu coğrafyada!
Var mı;
Yer küresinde bu kadar "alenice" kan ve beden kokan coğrafya!
Sanmıyorum!
Yok.
Olması da kabul edilemez!
Bırakın;
Çağımız içerisinde ülkeler arası savaşları!
Kıtalar arası çatışmalarda dahi bu kadar "kardeş kanı dökülmüş ve döktürülmüş" bir bölge yok!
Kendi,
Canlarından, tırnaklarından, etlerinden, kardeşlik dokusundan "beden" toprağa veren!
* * *
Peki;
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde "kan kokan-toprağa gömülü" bedenler kimin?
Ya da kim kime, kurşun sıktı, silah doğrulttu.
Ölen kim, öldüren kim?
Yabancı değiller.
Öyle;
Uluslararası bir düşmanlık. Veyahut "başka ırktan" olmanın, düşmanlığı yok!
Maalesef!
Yer küresinde bugüne kadar hiç bir ırk, din ve dile kısmet olmayan bir kardeşliğe sahip, canlar!
Tabiri caizse; Et ile tırnak olmuş bir; millet!
Kardeş.
Kardeş ve yine kardeş.
Dile kolay;
İşte bu kardeşlik arenası içerisinde vücuda gelen kardeş kavgasında dökülen kanın yarattığı dehliz!
Sadece;
Şu tüketilen 30 yıllık zaman dilimi içerisinde "akan kan-toprağa gömülen beden" sayısı; 40 binin üzerinde!
Asker mi, polis mi, korucu mu, Sivil mi, PKK'lı mı?
Hepsi var?
Ve hepsi de bu bayrak ve bu toprağın evladı!
40 bin ölü.
17 bin de faili meçhul cinayet var.
Ya kayıplar.
Ya kayıtsızlar!
* * *
Evet!
Kahredici atmosferin ortaya koyduğu bedelin kayıplarının bir bölümü belli.
Mesela;
Şehit dediğimiz Askerin, Polisin ve Korucuların, Sivillerin mezarı ekseriyetiyle belli.
Peki, geriye kalanların;
Mezarı ya da cesetlerinin bulunduğu yer belli mi?
Yok!
İşte bu "bilinmeyen ya bilinip bildirilmeyen" bedenlerin yerleri şimdilerde "Nerede" olabilecekleri, konuşuluyor, tartışılıyor.
Bitlis'in Mutki,
Şırnak'ın Silopi,
Siirt'in Eruh,
Diyarbakır'ın da Kulp bölgesinde "ailelerin" hukuki mücadelesi sonucunda, "toplu" mezarlar ortaya çıktı.
Cesetler;
Kime ait olma noktasında DNA sonuçlarıyla aileler teslim aldı!
Yani artık;
O yüreği yanık "anne" her ne düşünce ihtiva ederse etsin, "evladımın mezarı" var diyebiliyor.
Bir haftadan bu yana;
Türk Tabipler Birliği ve İnsan Hakları Derneği başta olmak üzere kalabalık sivil aktivistlerden oluşan heyet bölgedeydi.
Bölgenin birçok yerinde, incelemelerde bulundu.
Gelen ihbar ve başvurular üzerine, "toplu mezar" alanları belirlendi.
* * *
Dün;
Konuya ilişkin rapor ve sunum kamuoyuna yansıtıldı.
Verilerine göre şimdiye kadar;
Bin 469 kişiye ait kemikler bulundu.
114 toplu mezar tespit edildi.
26 toplu mezar açıldı, 171 kişinin kemikleri tespit edilerek ailesine teslim edilmiş.
Sonuç itibariyle;
Zifiri karanlıkta, oluşa gelen kirli bir çatışmanın "ortaya" koyduğu tarihi bir gerçektir şu "toplu" mezarlar!
Hiç kuşkusuz ki;
Türkiye ve ahalisi çağdaş, demokratik, aydınlık yarınlara kavuşması ve kavuşturulması için kaçınılmaz olan "gerçeklerle" yüzleşmedir.
Gerçekler açığa çıkmalı, karanlıklar aydınlatılmalı.
Zaten;
Şu ortaya çıkan tabloyla hukukun ve hukuksuzluğun ne olduğunu görebiliyoruz.
* * *
Evet!
Her ne kadar kör-topal demokrasi yol alıyorsa.
Her ne kadar, halen haklar ve halklar isteklerine kavuşmuş değilse.
Her ne kadar, halen ana dil ve yaşam kültürüne pranga vurulu bulunuyorsa.
Her ne kadar, sisli atmosfer henüz tam dağılmamışsa da.
Ülke nizamında her kesim; yavaş yavaş hukuka dikkat etmeye başladı.
Bence;
Siyasal iktidar "hukuka" yönelimin artık benimsenilmeye başlandığı bu dönemde.
Güneydoğu insanının da,
Gönlünü alma ve Kürt sorununun demokratik çözümünde bir başka "açılım" olarak zaman kaybetmeden; "hakikat komisyonu" kurmayı.
BDP'nin,
CHP'nin gündeme getirdiği bu "hakikat komisyonu" kurma önerisine kulak tıkamamalı.
Önümüzde;
12 Haziran seçimleri var! Ciddi bir; "mevzu" bu süreç için kullanılabilinir.