TEK KURŞUN SIRRI ÇÖZÜLDÜ MÜ?
Öncelikle,
Söze dünkü yazımla alakalı “flaş” gelişmelerle başlamak istiyorum!
Malumunuz üzere,
Dünkü yazımda, “Tek kurşun” cinayetinden bahsetmiştim.
Bağlar’da,
BDP’nin mitingi sonrasında, sırtından vurularak öldürülen “Murat Elibol”.
* * *
Demiştim ki,
Bu cinayet daha önceki toplumsal olaylarda vuku bulan.
Ancak bilahare,
“Faili meçhul” kalan ölümlere, cinayetlere ait, dosyalara dâhil edilmesin.
MOBESE,
Kameraları, görgü tanıkları ve elde olan “mermi çekirdeği”.
Bunlardan,
Bir yol haritası, oluşturularak “cinayetin” sırrı çözülsün.
Kamuoyunda,
Oluşan “polis öldürdü, kontra cinayeti” gibi, algılar dağılsın.
* * *
Aksi durumda,
Lise öğrencisi İbrahim Ok,
Ve Üniversite öğrencisi Aydın Erdem cinayetlerle zan altında kalan “polis ve devlet” mekanizması.
Bu cinayetten de,
“Yakasını” sıyıramaz, vicdanlarda hep, “mahkûm” kalır.
Bir de,
Demiştim ki, “bilgi kirliliğini” önleme noktasında.
Cinayetle,
İlgili yürütülen soruşturmanın verileri kamuoyuyla paylaşılsın ki, “gelişmeler nedir” bilinsin?
* * *
VALİ TOPRAK AÇIKLADI
İşte,
Dün sabah İl Valiliğinden.
Vali,
Mustafa Toprak’ın imzasıyla “yazılı” bir açıklama yapılarak, gelişmeler aktarıldı.
Şöyle deniliyor açıklamada,
MOBESE kamera görüntüleri.
Ve görgü tanıklarının ifadeleri.
İstihbarat-i,
Çalışmalar neticesinde, bir kişi cinayetin zanlısı olarak bir kişi tutuklandı.
Bu süre,
Zarfında 17 kişinin ifadesine başvurulmuş.
Cinayetin,
Bireysel bir hadiseden kaynaklı olduğu, “siyasi yönünün” bulunmadığı.
Buarada,
Ölen Elibol’un üzerinde, kar maskesi, el yapımı ses bombası bulunmuş.
Özetle,
Hadisenin dünkü “flaş” gelişmesi bu.
* * *
Tabi,
Açıklamanın muhtevasında, “cevaplanılmayan” birkaç soru var.
Cinayet,
Siyasi değilse, “nedeni ne?”
Ve cinayetin zanlısının “ismi” neden zikredilmedi?
Cinayeti,
İşleyen zanlıyla birlikte Elibol’un peşinde koşan “sıkma, sıkma” diyen ikinci şahsın akıbeti nedir?
İfadelerine,
Başvurulan 17 kişi arasında mı, yoksa aranıyor mu?
* * *
Birde,
Provokasyon ve yeni “kontra” faaliyetlerini, körükleyen, iddialar.
İmzasız,
Atılan maillerle, “cinayetin” Hizbullah örgütü tarafından işlendiği.
Ve buna paralel,
Bazı oluşum ve derneklerden söz edilmeye çalışılması.
Birileri, “ciddi manada” ateş körüklemeye çalışmaktadır.
Buna önemle dikkat etmek gerekir.
* * *
OKULLAR ÇETELERİN MEKANI MI?
Ve gelelim,
Günümüzün mevzusuna. Dün akşamüzeriydi.
Hakkın,
Rahmetine giden sevgili dost Latif Aykaç’ın yassı vardı.
Hazrolular,
Yas evinde, “taziye” vacibini yerine getirirken, bir haber aldım.
Tabiri,
Caizse “beynimden” vurulmuşa döndüm.
Yassın,
Verdiği hüzün ve gelen haberin “muhtevası”, beyin zelzelesi yaptı.
* * *
Şehrin,
Göbeğinde bulunan.
Açıldığı günden beri, Diyarbakır’ın gerek siyasi, gerek sosyal ve gerekse ekonomik alanda yetiştirdiği şahsiyetlerle, sürekli adından söz ettiren “Ziya Gökalp Lisesi”.
Evet,
Bu lisemizde dün; “meydan muharebesi” yaşanmış.
Eli satırlı,
Sopalı, bıçaklı bir grup “tabiri caizse” terör estirmiş.
İlk etapta,
İnanamadım. Sıradan bir olay olarak zafiyet içersinde görmeye başladığımız; “öğrenci kavgası” zannettim.
Öyle algıladık.
Ama değilmiş.
Eli satırlı, bıçaklı, sopalı grup “okul dışından” gelmişler.
Bunu duyunca; “Eyvah” dedim.
* * *
Demek ki;
Okula gönderdiğimiz çocuklarımız Allah’a emanet.
Nasıl oluyor:
Okullar “ilim-ü irfan” eğitim yuvaları olarak “faaliyet” göstermesi gerekirken.
Çetelerin,
Eli satırlı, bıçaklı sopalı “ne iddiğü belli” olmayanların, cirit attığı.
Bir nev-i,
Bu çetelerin “arka mahalle” mekânlarına dönüşmüş.
* * *
Aslında,
Bu türden hadiselere çok yönlü, bakmak lazım.
Sıradan değil.
Komplike,
Bir mevzu olduğu gibi, “zincirleme” halkalara sahip.
Okul.
İdareci, öğretmen, veli ve en önemlisi Milli Eğitim.
Yani,
En tepedeki “sorumlu” şahsiyetler.
* * *
Bir de,
Büyükşehir “adıyla” oluşan şubeler. Ayrıca, ilde artan “şube” müdürleri.
Mantar misali.
Bunları,
Konu başlıkları altında, “irdeleyip” öyle bir bakış ortaya koymak gerekir.
Ki,
Suç, suçlu ve gelişimine “neden” olan etkenler, “çıplaklaşsın”.
Yoksa,
Sıradan bir hadise kervanına katılır. Herkeste, kendisine has “kılıf” giydirir.
İsterseniz,
Onu da, yarın hasb-i hal edelim.
Çünkü,
Sohbet uzadı, bize ayrılan yer doldu. O nedenle, “devamı yarın” diyelim.