TOPLUMSAL MUTABAKAT FIRSATI!…

Yok arkadaş, yok!..  Yetti sizinkisi.. 

Hiçbiriniz samimi değilsiniz..

Sağcınız da, solcunuz da, liberaliniz de, sosyalistiniz de, bilmem neyiniz de?!..

Bila istisna, hepiniz “al birini vur ötekinesiniz..”

İşte, mevcut Anayasa!..

Bildim bileli siz siyasilerin ağzında pelesenk…

Hiçbiriniz beğenmez, eleştiri oklarını, her platformda yönlendirensiniz!..

Ağzınız açıldığında dökülen ilk sözcükler, “bu bir darbe anayasasıdır”..

Demokrasinin ayıbıdır..

Yazıklar olsun..

Milleti önceleyen değil…

Cumhuriyet’e yakışmıyor”

***

Elbette ki, dizelenen cümleler hakikatin beyanı!..

Ki kimsenin de itirazı yok..

Cumhuriyet tarihimize baktığımızda, bilaistisna “kırmızı kaplı, Anayasalarımız hep, darbeden darbeye” kaleme alınmıştır…

Değişmiştir.?

Ya da değiştirilmiştir!..

Ve hepsinin altında, cuntacıların imzası vardır..

61’de öyle, 82’de öyle..

Kaldı ki, Cumhuriyet’in kuruluşundan hemen sonraki dönemde öyle!.

***

Peki hal bu iken!..

Neden, sivil ve milli bir anayasa için; toplumsal mutabakat noktasında uzlaşıya dair, adım atılmıyor..

Daha çağdaş…

Daha özgürlükçü…

Daha adil…

Hakkı, hukuku, insan haklarını, kimlik tanımı gibi..

Demokrasiyi içselleştirip, kurumsallaştıran sivil bir anayasa oluşturulmuyor..

Buna dair bir masa etrafında veya Meclis’te buluşulmuyor?!..

***

Bu uzlaşmazlığın nedenlerine, ya da ortaya koyulan gerekçelere bakarsak..

Ne yazık ki, akla ziyan bahaneler üretiliyor..

Saçma-sapan diyeceğim..

Ki bu tanım bile itirazlarına ilişkin gerekçelere hafif kalıyor..

Nitekim önceki gün, 12 Eylül Askeri darbenin sene-i devriyesiydi..

Bu kanlı darbenin üzerinden 43 yıl geçti..

O günün darbecileri yargılandı mahkum edildi..

Ki, darbeciler toprak oldu..

Ama bu mahkumiyete rağmen…

Toprak olup gitmelerine rağmen..

Kimsenin “rahmet” etmemesine rağmen..

Ne var ki, yine de onların kaleme aldığı anayasaya boyun eğiyoruz…

Ne tezat bir durum..

***

O gün yüzde 92’yle kabul edilen, bugün yüzde 99’la itiraz edilen bir anayasanın mevcudiyetine söylenecek söz; “siyasilerin derdi değil ki?”..

Olsa idi, 27 Mayıs’ın, 12 Mart’ın, 28 Şubat’ın, 27 Nisan’ın ve 15 Temmuz’un “siyasi ayağı” gün yüzüne çıkarılırdı?..

Amerikan uşağı darbeciler sadece o günün rütbeli devşirmeleri değildi..

Onları siyaseten, iktisaden kollayan siviller de vardı..

Ne diyordu, topraksız ve vatansız Evren!..

“Kimseye iltimas geçmiyoruz.. Bir sağdan, bir soldan!..”

***

Demem o ki; vücut bulan her zulmün doğurduğu yeni zulümlerin daha bir azgınlaşmasındaki ana etken nedir biliyor musunuz?!..

Samimiyetsizlik..

Ve bu samimiyetsizliğin baş aktörleri de, siyasilerimizdir!..

Yoksa her seçim döneminde ağızlarından sivil anayasa çıkmazdı?..

“Toplumsal uzlaşmayı”, sandıktaki bir oya “kurban seçmezdi?”..

***

Bilindiği gibi; 12 Eylül darbesinin iki simge cezaevi vardı.?

Biri Diyarbakır E Tipi Cezaevi..

Ki artık “cezaevi” değil..

Bir bölümü müze, diğer bölümleri ise sosyal donatı alanları olacak..

Her ne kadar itirazlar var ise de..

12 Eylül zulmünün membası, işkencelerin hanesi olarak hafızalardan silinmemesi adına bir bölümü dahi olsa müze olması, önemli..

Tabi olması gereken; bir bütünlük içerisinde “müze olunması?”..

***

Diğeri ise- Ulucanlar cezaevi!..

İşte önceki gün, Müzeye dönüştürülen bu mekandan Yeni Anayasa değişikliğine ilişkin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çağrı geldi..

Kurduğu cümleyi aynen aktarıyorum..

Satır arası, geniş ve üzerinde ciddi bir fikri beyan zikrinin  gerektiği gerçeğine, toplumun tüm katmanlarının, katılım göstermesi gerekir..

Ne diyor Erdoğan?..

***

"Önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramları ile süslemek değil.

Bu metinlere göre uygulamalar koymaktır.

Bize düşen, sistemi mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir bir şekilde kurmaktır.

Parlamentodaki tüm gruplarla bunu konuşacağız.

Onlar da olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz.

Olursa olur, olmazsa olmaz.

Bize düşen kapıları çalmak..

Cumhur İttifakı olarak buna hazırız.

Tüm siyasi partilere, sivil topluma, akademi mensuplarına sesleniyorum…

En ideal anayasa metnini bulmak için konuşalım, tartışalım, müzakere edelim."

***

Bu çağrı, ortaya konulan bu irade, önemli!..

Kaldı ki, mecliste temsiliyeti en yüksek siyasi parti ve iktidar..

İster yerel seçimlere odaklı niyet içersin..

İster, milli iradenin asli misyonunu ortaya koyma iradesi olsun..

Her neyi; meyil ederse etsin..

Önem arz edici olan, İktidar’dan böylesi bir konsensüs teklifinin, gelmesidir..

Fırsatı, tepmemek lazım!..

***

Şu veya bu şekilde, kıyısından, ucundan tamı tamına 23 kez değişime uğramıştır; mevcut Anayasa!..

Yamalı bohçaya dönmüştür..

Vesayetin ruhunu diri tutan bu Anayasa’dan kurtulmamız gerekir..

Siyasi tarihimizin çöplüğüne terk etmeliyiz..

Ve o klasik ifadeyi de terk edelim..

Lakin hadiseyi kısırlaştırıyor..

Neymiş..

“Cumhuriyetin temel değerleri..”

İyi de, Cumhuriyetin temel değerlerinin özünde, Cumhur olması gerekir..

Cumhursuz bir Cumhuriyet olmaz..

Kaldı ki, temel değerler diye bir olgu da kalmaz..

Çünkü, Cumhuriyeti, cumhuriyet yapan Cumhurun bizatihi kendisidir.

***

Hasılı kelam!..

Fırsat bu fırsat; tepilmesin..

Yeter samimiyetsizliğin ve siyasi keyfiyetiniz..

Gün oğlu anlayışını terk edin..

Dünün girdabına takılmayı bırakalım..

Yarına odaklanalım..

Toplumsal mutabakatımızı “bireyin temel hak ve özgürlüklerinin” kazanımıyla, bütünleştirelim..

Zihnimizi de,

Fikirlerimizi de,

Siyasi temsiliyetimizi de,

Sivil örgütlü yapılarımızda milli ve yerli meselelerimizi çözebilecek bir Anayasa’nın ikmaline, odaklanalım!..

Cumhuriyeti eğer ki Cumhurla buluşturup, barıştırmak istiyorsak!..

İlk adımımız; Anayasamızın na şefkatine nail olmasını sağlamak!..

Aksi takdirde..

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını da, “takıntılı yüz yıl” olarak, tarihe mahkum edeceğiz!..

Demek ki toplumsal mutabakat fırsatını kaçırmayacağız!..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Demokrasiye değil, kifayetsiz siyasilere balans ayarı şart..