TRAFİK KEŞ TAKILIYOR!..

Hem de nasıl?!..

Nüfus çoğalıyor, araç sayısı artıyor, ama “şehir içi trafiği” rahatlatan, ara arteller geliştirilmiyor?..

Özellikle, Sur ve Yenişehir bölgesi…

Hele de çevre yolu; kent adına hak getire olması, vaziyeti çıkılmaz hale getiriyor!..

Öyle ya, Türkiye’nin “çevre yolu yoksunu” tek şehri, Diyarbakır!…

Yerel yönetimler; gelen gidenle meşguller” 

Onun için de, hep önemsenilmiyor bu şehrin çevre yolunun bitirilmesi..

İşte alınan mesafe..

Bir ileri beş geri misali..

Seyrantepe kavşağı kilitli..

Şanlıurfa kavşağı kilitli..

Bağlar’ın Sento caddesi tam bir kilitleme..

Şehrin eski yerleşim yerleri; “boğuluyor?”..

Hep ifade edilir, “şehir master” planıyla, trafik sorunu çözüm bulacak diye..

Ki bildim bileli ifade ediliyor…

Milyonlar harcandı, projeler çizildi, operasyonel faaliyetler, kavşaklar, çıkışlar, girişler, çapraz enva-i mühendislik sözde sergilendi?…

Ne var ki, yapılanlar  “eskisinden beter” hal yarattı..

Keşke müdahale edilmeseydi dedirtiyor..

Yani kaş yerine göz çıkarıldı!..

En travmatik örnek; Seyrantepe kavşağı!..

Tramvay projesi ne oldu?

Her seçim döneminin “seçmene seçim vaadi!..”

Üstadın ifadesiyle hikaye..

Sur çevresinde yeni yol ve güzergahların ortaya çıkarılması..

Toplu ulaşımda yeni güzergahların belirlenmesi!..

Ama nerde diyeceksiniz!…

Bakalım, belediyenin yeni “yerli kadrosu” bu işe nasıl bir zihin eforu sarf edecek…

Umutluyum; bir şeyler değişeceğine dair!?..

Trafik öncelikle…

***

Tabi trafikteki hal böyle olunca kentteki trafik seyrinde “gözün üstünde kaşın var” demek de sıradanlaşıyor..

Çıkışan, çarpışan, dövüşen, yumruklaşan, kavga eden, edene!…

Nitekim, Merkez Sur’dan yansıyan görüntüler, der demez insana neler söyletmiyor ki!..

Şu Ofisteki kavga..

Yine trafik kavgası..

Ve yine şehir magandaları..

Hele ki, “ticari” ulaşımda yer alanların “kural tanımazlık” halleri..

Taksici..

Minibüsçü..

Halk otobüsleri..

Bir yolcu için, trafiğin tümünü “kurban” verebilir..

Akışı kilitle..

Işıklarda durma..

Kırmızı mı, yeşil mi, sarı mı yandı takan bile yok..

Vahim ve dehşetli bir zorbalık ortamı anında; ikmale getiriyor!..

Bir günde bir kaç trafik kavgası…

Ağzı, gözü, burnu, yüzü kan içerisinde; insanlar!..

Havada uçuşan levyeler, yumruklar, tekmeler ve küfürler!..

Sonrası mı?.

Ekseriyeti de, herkes kendi yoluna!..

***

Niye mi!…

Kentin kültüründen mi nedir bilmem, şikayetçi olan yok…

İş anlık öfkenin “saman alevi” misali, terk ediliyor, ya da hesap başka bir güne, zamana bırakılıyor…

Tabi “yaralamalı ya da maddi hasarlı kaza” olmadığı için de; işlem yapan polisi de çevrede görmen mümkün olmuyor..

Benzer mevzu, esnafların anlattıklarına bakarsanız günde bir kaç kez yaşanıyormuş..

Kim haklı, kim haksız sorduğunuzda verilen cevap basit..

“Diyarbakır’ın trafiği keş abi, keş!..”

Bölge esnafının bir de yüksek dozajlı sitemi var..

Özellikle araç parkı konusunda..

Bekleme süresiyle alakalı “trafik ekiplerinin” trafik akışından daha çok “ceza nasıl” kesebilirimle meşgul oluşuna veryansın ediyorlar!..

***

Söz trafik “keşmekeşliğinden” açılmışken engelli dostların sıkça ettikleri sitem var..

Kaldırımlara, engellilerin geçiş alanlarına, “gelişi güzel” araç parkı yapan zat-ı muhteremler..

Kontak kapattığınız yerin bir de çevresine baksanız?..

İşyeri sahiplerinin, kaldırımları işgal eden satış yaptıkları malzemeleri sergilemeleri, ayrıca işportacıların olmadık yerde, işgale bulunmaları..

Altınokta Körler Derneği Başkanı Akif Karataş’ın dediği gibi; “kaldırımlar kimsenin işgal edeceği, babasının mülkü ve malı değil?”..

Akşam saatlerinde “kürsü atıp, çayıyla geleni gideni gözetleyenlerin” seyirgahlarının da kaldırım olduğunu hatırlatarak, “ayıp olmuyor mu?” demeyi de unutmadan!..

ÖYLE Mİ?…

10 sivil “insanımız” katledilecek..

2 Polis memuru, öldürülecek..

Bir savcı makamında; “hunharca” şehit edilecek..

Ülkenin dört bir yanı “yangın” yerine çevrilecek..

Enva-i şiddet, kaos üretici “hadise” körüklenecek!..

İş “iktidarı” devirme mahiyetli sivil darbeye sürüklenecek..

Polise..

Askere..

Devletin kurumlarına karşı bir “baş kaldırı” tertiplenecek..

Ulusal ve uluslararası; “fitneler” tertiplenecek..

Ve buna da “sivil bir direniştir?” diyeceksiniz..

Ağaç, yeşillik adına; “demokratik” bir tavır sergilemektir..

Barışçıl ve insani, eylemdir..

Tümü de; “Anayasal haklar çerçevesinde gerçekleştirilmiştir” gibisinden naralar atacaksın?!..

Sevsinler seni..

Demek ki, öyle ha!…

***

SAMAN ALEVİ..

Siyasetin de "saman alevi" gibi anları var..

Denir ya; "gelip-geçici?" 

Önceki gün, Memleket Partisi Lideri Muharrem İnce, Diyarbakır'da idi..

 Günübirlik programı, "renkli" görüntüler verdi..

Ama velakin, kavurucu sıcakların hakim olduğu şehirde İnce'nin ortaya koyduğu siyaset "serinlik yaratıcı" olabildi mi?!…

Ya da, Anadilde eğitimin "pedagojik olarak" mümkün olmadığı çıkışıyla tepki aldığı Kürtler'de, anlık da olsa "oy devşirebilecek" bir atmosfer yarattı mı, derseniz!?. 

Verilecek yanıtım; çok ama çok zor!...

***

GÜNÜN SÖZÜ

“Aynı gökte uçarlar, lakin karganın dünyası başka, kartalın dünyası başkadır.”