UZLAŞIYA; HEP BİRLİKTE HA GAYRET?
Soruyorum!
Ve diyorum ki.
Diyebiliyor musunuz ki;
PKK,
KCK,
Ve TAK,
Siyasi alanda BDP.
Bir de, DTK.
Bunlar,
Bir silsile olarak "bir birlerinin" arka bahçesidir?
Ya da hepsi;
Kürtlerin "tek temsilcisi" ve siyasal hareketleridir.
Sözcüsü,
Temsilci ve yönetimsel yapının "tek" adresi bu yapıların "bloğudur".
* * *
Bi saniye.
Hemen cevap vermeyin.
Biraz bekleyin.
Çünkü;
Bu minvalde gelişen bir başka sorum daha var.
Yani,
Bu dediklerimin "aksi" meyanı, noktasında.
Diyebiliyor musunuz ki;
PKK,
KCK,
Ve TAK
Siyasi alanda BDP...
Bir de DTK...
Hepsi,
Bir silsile olarak "ayrı" oluşum ve yapılardır.
Herkes,
Kendisine "özgü" siyasal bir meşakkat içerisindedir.
Yani, PKK ayrı, KCK ayrı.
TAK, ayrı, DTK ayrı ve BDP ayrı.
* * *
Buyrun!
Şimdi şöyle bir gerileyip soruma cevap verin.
Evet, mi, hayır mı?
Birinci soruya;
"Evet" diyebiliyor musunuz?
Peki,
İkinci sorunun muhtevasına da, "evet" diyebiliyor musunuz?
Sanmıyorum ki; "evet" diyebilesiniz.
Sanmıyorum ki "hayır da" diyebilesiniz.
Bir de;
Diyebilir misiniz ki, Kürtlerin hepsi.
Yani; 30 milyondan söz edilen biz Kürtlerin tümü.
Topyekûn;
Bir vaziyette bu "akımların" gönüldaşıyız.
Ya da destekleyicisiyiz.
Ve tabi ki;
"30 milyon Kürt"ün temsilcililerdir bunlar?
Diyebilir misiniz ki;
Hayır!
Ama evet de değil.
Yani; "birleşik bir kimyaya sahip"
* * *
O zaman;
Mevzu tıpkı bin yıllık "Kürt-Türk" kardeşliği gibi.
Nasıl ki;
"Et ile tırnak" olmuşsa.
Vaka da;
Bir bütünlük içerisinde "bu durumu" arz ediyor.
PKK,
BDP, KCK ve Kürtlerin bir bölümü.
Beri yanda;
Diğer yapılar "var olan" sürece ilişkin zincirin "birer" halkası durumunda.
Onun için;
Mevzuu "çözümsel" bazda, "ötekisi-berisi" değil.
Topyekûn,
Ve tek "konu" başlığı altında, sonrada ara başlıklar vaziyette "ele alınarak", çözüme gidilmeli.
* * *
Aksi takdirde;
PKK "terör örgütü" deyip, "terörle mücadele" konseptiyle, "silahla" çözüme gidilirse.
KCK,
"PKK'nın şehir yapılanmasıdır" deyip, "cezaevine" tıkmayla cezalandırılmaya gidilirse.
BDP,
PKK ve KCK'yla, İmralı'yla "arasına" mesafe koymadığı için; "siyasi mülahazaların" dışına bırakılırsa.
Bunların,
Dışındaki Kürtleri de "benim Kürdüm" diye görüp, siyasi muameleyi bu meyanda, yürütürsen.
Ya da;
Tüm bunların dışında "kapılar" bir bütün Kürt meselesine kapatılırsa.
İşte o zaman;
"Çıkmaz sokaklar" birbiri ardına inşa edilir ki.
Derin,
Acılar "ağırlaştırılıp" bir modülle, üzerimize yığılmaya başlar.
* * *
Şehit,
Cenazeleri ardı sıra gelir.
Çatışma,
Haberleri saat başı ajanslara düşer.
Faili meçhul cinayet,
Katliam ve Bizans oyunlarını aratmayan "kumpaslar".
Peş peşe;
Geldiğinde ortaya "kaotik" yapı oluşur ki.
Zaten,
Şuan Türkiye üzerinde "kurgulanan" hal-i durum da bu meyandadır.
Bir an önce;
"Karışıklık" nasıl hasıl olabilir diye?
* * *
CESARETLİ OLMAMIZ GEREKİR
Aslında;
Şu soruyu kendimize "sorma" cesaretini gösterebilirsek!
Hem;
Biz Kürtler,
Hem Türkler.
Ve Tabi ki, "Siyasal iktidar ve muhalefetteki partiler".
En önemlisi, "meselenin" aktörleri.
Velhasıl;
72 Milyon nüfuslu ülke ahalisi olarak.
Kürt sorununu çözmeyi,
PKK'yı dağdan indirmeyi,
KCK'yı, operasyonel yapıdan,
Abdullah Öcalan'ı da İmralı'dan,
BDP'yi de "tarafgir" olmaktan kurtarmak istiyor muyuz?
Aynı meyanda;
Ana kuzusu evlatların "şehit" olmasını istemiyorsak.
Ülkeyi;
Kürt-Türk çatışmasını "körükleyecek" vahim tehlikelerden uzak tutmak istiyorsak.
O zaman;
"Cesur, kararlı, samimi ve kabul edici" adımlar atmalıyız?
İki eksenli;
"Körükleyici" hamlelerden uzak durmalıyız.
Kartlar,
Açık olmalı, strateji de net icra edilmelidir.
* * *
Her ne kadar;
Şuan "fırsatlar tepilme" şanslar elden kaçırma durumuyla "yüz yüze" gelinmiş vaziyette isek de.
Öyle inanıyorum ki;
Samimiyet, cesaret ve kabullenme "koşullarında" netleşme sağlanırsa.
Yeniden;
Fırsatlar oluşur, yeniden "şans" yaratılmış olunur.
Yeter ki;
"Heee" diyebilinsin.
Evet,
AK Parti ve BDP'liler bugün "görüşecekler", Yeni Anayasa'yla alakalı.
Randevu bu gün.
BDP üç isim verecek "Yeni Anayasa Komisyonu" için.
* * *
Tam da;
Gemlik ve İmralı "polemiğinin" arifesinde!
İnşallah;
Kesintili bir "karışıklık" icra edilmez, "ön koşullar" yaratılmaz.
Malum;
"Ön koşullu" görüşmeler her zaman, "arıza" yaratmıştır.
Onun için;
"Elleri güçlendirme" cesaretiyle; "uzlaşı" geliştirmeleri lazım.
Koşullar,
Masaya oturup, görüşme icra edildikten sonra öne sürülmeli.
En önemlisi;
Artık "karnından" konuşmanın devre ve dönemini bitirmeliyiz.
Hani;
"Özü, sözü bir" diye bir ifade var.
Özümüz de,
Sözümüz de,
İcraatımız da, beklentilerimiz de "net ve açık" olmalı.
Ki; "kimse maske" takıp, "kendi" çözümünü ve çözümsüzlüğünü dayatmasın.
Yani;
Yeni Anayasa için "zaman kaybı yaşatılmadan" ve karışıklığa mahal verilmeden; "tez elden" yapılmalı.
* * *
VİCDANLAR, KİRLETİLMESİN!
Baydemir!
Şu anki hal-i durumu.
İki arada, bir derede!
Niye?
KCK Operasyonu malumunuz.
O da yargılanıyor!
Ama bir de;
KCK tarafından da "sorgulandığı" biliniyor.
Nitekim;
Yeniden gündeme getirildi "o sorgulama" hali.
Tabi bir de;
KCK operasyonları da aynı hızla devam ediyor.
Gözaltı serisi.
* * *
Baydemir;
Önceki gün çıkan haberler üzerine konuştu.
"Vicdanlarınızı, Kirletmeyin ve kirlenmeyin" diye de, eleştiri getirdi.
Tepki;
Basına ve basına servis edilen haberlere!
Dediği;
Kendi üzerinden bu haberlerle KCK operasyonuna meşru ve haklılık kazandırılıyor.
Ne diyelim;
"İki arada, bir derede kalmak" bu olsa gerek.
Çünkü;
KCK'ya ilişkin ilk operasyonda "Baydemir" ile ilgili öylesine bir hava estirildi ki;
Nerdeyse; "hain" ilan edilecekti.
Niye;
O KCK'dan "tutuklanmadı" salı verildi diye?
* * *
Aslında;
Yazılı ve görsel medya tam da "akil" olması gerektiği bir dönemde "aksiyona" gitmemeli.
Velhasıl;
Halk arasında bir deyim var "Biz malımızı iyi tanırız".
Evet,
Diyarbakır halkı "Başkana sahip çıkar".
Her zamanki gibi.
Ne yalnız bırakır; "ne de üzerinden" meşrulaştırma, gayretlerinde olanlara prim verir.
Demem o ki;
Her şeyin ama her şeyin çözümü ve engellerin aşılması..
Vicdanların,
Sorgusunda ve temiz haliyetinde "saklıdır"..
Kirli,
Vicdan her türlü belanın "müsebibi!..
Temiz vicdan ise her türlü "iyiliğin ve iyi niyetin" değirmenidir.
* * *
İKİ DAMLA GÖZYAŞI!
'Haklarınızı helal eder misiniz?'
'Haklarınızı helal eder misiniz?
'Haklarınızı helal eder misiniz?
Üç kez,
Ardı ardına İmam Cemaat'a seslenip soruyor..
Cemat de,
"Helal ederiz" diye cevap veriyor..
İşte tam bu esnada;
Başbakan musalla taşındaki Annesi Tenzile Erdoğan için "Helal ederiz" dediğinde;
Duygunun "gözyaşları" aktı, gözlerinde..
Bir çocuk gibi..
Ağladı;
Annesini "kaybeden" her çocuk ve birey gibi..
* * *
Ama ne demişler;
Yaş kemale erse de, "evlat sahibi" olsa bile..
Hatta,
Ülkenin başbakanı bile olsa..
Farketmez,
Anne'ye olan sevgi ve "onun" bir ömür boyu, "şefkatli kollarının" verdiği huzur..
İki damla gözyaşı değildi; Başbakanın "gözlerinden" akan yaş!..
Evet,
Merhume Tenzile Erdoğan'a allahtan rahmet..
Sayın Başbakan Erdoğan'a,
Ailesine ve tüm sevenlerine de başsağlığı dileriz..