VİCDANINIZ VAR MI?…
Vicdanınız var ise;
Beşikteki, annesinin kucağındaki "bebeğin" katledilmesini kabul eder misiniz?…
***
Vicdanınız var ise;
İşçinin, köylünün, çiftçinin sorgusuz-sualsiz "infaz" edilmesini, kabul eder misiniz?…
***
Vicdanınız var ise;
Köydeki öğretmeni, imamı "devletin adamı" diye, kurşuna dizerek katledilmesini kabul eder misiniz?
***
Vicdanınız var ise;
"Benim gibi düşünmüyorlar, bana biat etmiyorlar" deyip, insanları topluca kurşuna dizerek, öldürülmesini kabul eder misiniz?…
***
Vicdanınız var ise;
Yol yapan, köprü inşa eden, okul, hastane, havalimanı yapan işçiyi ve müteahhidi kaçırıp, kafalarına kurşun sıkarak katledilmesini kabul eder misiniz?…
***
Vicdanınız var ise;
Okula giden öğrenciyi, izne çıkan askeri, çoluk-çocuğuyla arabasında seyir halindeki aileleri "bombalayarak" öldürülmesini kabul eder misiniz?
***
Vicdanınız var ise;
Köyleri, şehirleri, ilçeleri "hendek-barikat" terörüyle viraneye çevirip, yüzlerce kişinin "ölümüne" neden olunmasını kabul eder misiniz?…
***
Vicdanınız var ise;
Kaçırılan ve elinde yıllardır rehin tutulan askerin, polisin, işçinin, sivilin, elleri bağlı şekilde kafalarına kurşun sıkılarak vahşice katledilmesini, kabul eder misiniz?…
***
Şimdi; tüm bunlar bir savaştır, bir çatışmadır, bir hak aramanın sonucudur gibisinden laflar üretip "amalarla" kurgulu, cümleler kuranlara söylenecek söz nettir?…"El insaf, El vicdan.." Ama, vicdan yok ise ne dersiniz?
***
Fikrinizde, düşüncenizde, siyasi ve ideolojik yapınız ne olursa olsun; "savaş" halinde olsanız bile; hiçbir vicdan sahibi "rehin alınan, elinde silah bulunmayan, eli bağlı olanların başına silah dayayıp infaz edilmesine “rıza göstermez, kabul etmez..
***
Velhasıl; vicdan sahibi olan her kişi; Gara'da yaşanan "terör vahşetini" lanetler ve kahrolsun böylesi alçaklık der… "Dik duruşla" yetti artık "bu kan dökülmesin?" çığlığını atar… Kem-küm etmeden?..
***
İCRAAT GEREKLİ?..
Doğrusu, toplumsal bir tavır sergilemek gerekir!.. 40 yıldan fazla bir zaman dilimidir ki; "her türlü şekliyle, yüreğimizi, canlarımızı, evlatlarımızı, yakınlarımızı" yaşanan ve yaşatılan, bünyesinde her türlü fitne, fesat, yanlış, kışkırtma, provokasyon olan "kandan beslenen" yapıların, bileşenleştiği yapıya; kurban verdik… Toplumsal bütünlüğümüz sarsıldı.. Bugün hizipleşmiş vaziyetle, ideolojik bir kutuplaşmanın evresindeyiz.. Siyasi birliğimiz, tar-u mar edilmiş halde…
***
Denir ya; sözün bittiği noktadayız!.. Ki yıllar yılıdır, "acı tabloyla" alakalı, herkes bir söz söylüyor.. Vaziyet; "karşılıklı laf atmanın ötesinde, "çözümsüzlüğü" nasıl inşa edebiliriz, gayretinden öteye, geçmiş değil… Her acı vakıadan sonra ifade ediyoruz; "icraat gerekli?"…
***
Bizi bizden eden.. Kardeşi kardeşe kırdıran.. 40 yıldır, oluk gibi akan kanın; "bizim kanımız" olduğu gerçeğiyle gözardı etmememiz gerekir!.. İster terör, ister anarşi, ister PKK.. Ya da, kendine "hareket" diyen, veyahut siyasi bir mücadele libası giydirilen mevcut durumun; "özüne" odaklanılması lazım!… "Neden bu kaos ve kaotik ortamda, ölüm ve kan var?"
***
Aslında; "keşfedilmeye" gerek yok!.. Herkes işin özüne de vakıf olduğu gibi, "yarayı da, tedavisi için gerekli merhemi de" biliyor.. Dünyada örnekleri çok… Kaf dağını aşmaya da gerek yok.. Önemli olan; iş icraata ve somuta gelince sergilenen o "siyasi ikbal, oy devşirme" sahteciliği ve dilini yıllar yılıdır kullanılmış olunmasını terk etmektir.. Çünkü, "sahte bir dil" kullanılıyor.. İktidar da, muhalefette herkes ama herkes; "akan kanın" durması noktasında elini vicdanına koyup düşünmesi ve ona göre tavır koyması gerekiyor…
***
Herkes ama herkes!.. Hangi mahallede bulunuluyorsa, bulunsun.. Türkiye'ye ve 83 milyon insana "saldıran" kan ve gözyaşı içerisinde olabilmesi için gayret gösteren, "nerede ve hangi faaliyette" kim, kimler, makam, mevki, siyasi kimlik, yapı teşkilat, oluşum resmi, gayri resmi, "şeffaflık" içerisinde; vicdani hesaplaşma ortaya koyarak, "safını belirlemesi" lazım!..
***
Kısacası, sonuç itibariyle!.. Safımız; "terör nereden ve kimden gelirse gelsin.. Şiddet, kan, gözyaşı, ölüm, acı kim tarafından yapılırsa yapılsın, hangi saikle olursa olsun.. Kutuplaştıran, hizipleştiren, bölen-parçalayan, inkar ve asimilasyon kulvarında, ideolojik ihanetler içerisinde her kim tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin; "karşı ve dik" durmalıyız!…
***
Yaşananlar demokrasinin içerisinde, kabul edilemez.. Ne içine sindirebilir, ne de sindirilmesi yönünde telkinde bulunabilecek değil, bu rezil vicdani alçaklıkla işlenen; ölümler ve katliamlar!?..
***
Yoksa, çıkmaz sokağı aşamayacağımız gibi.. "Birileri benim teröristim iyi, senin teröristin kötü" demeye devam eder; "biz de el insan ve el vicdansızların" karargahında, ölümleri ve acıları yaşamaya devam ederiz!… 40 yıldır, yaşandığı gibi!…
***
EKMEK ZAMMI?..
Benim itirazım, kendilerinin iddia ettiği gibi maliyetlerin artırılması gerekçesini göstererek yaptıkları "yüzde 10'luk" zam'a değil.. Çünkü, 2.5 liradan satılan 300 gramlık ekmeğe dedikleri gibi yüzde 10 zam olsaydı, fiyat 2.75 kuruşa çıkardı.. Pek de tepki gelmezdi, makul görünürdü?…
***
Ama hiç bir şekilde yasal mevzuuata uyulmadan, "ekmek gramajını artırıyoruz fiyatı da 3.5 liraya çıkarıyoruz" kararınadır itiraz edilen… 2.5 liradan, 3.5 liraya.. Bir de vatandaşın cebini düşündüklerini iddia edip, gramaj artışını da "ekmek kuruyup, israf oluyor" bahanesine sarılması da ayrı bir garabet.. İyi de, "ekmek kuruyorsa, o ekmeği satan vatandaşın evinde, mutfağında kuruyor.. Fırında değil.. Bırak onu vatandaş düşünsün..
***
Yerel yönetimlere de çağrım var… Ki bu çağrı da vatandaşlardan gelen talep odaklı.. Ekmek zammı başlıklı yazıma not düşen, kent ahalisinden yükselen bir ses.. Deniliyor ki, ülkenin büyükşehir kapsamında olan tüm illerde "Halk ekmek fırınları" ve satış "ofisleri" bulunuyor..
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi dahil, merkez ilçe belediyeleri bu yönde "sorumluluk" üstlenip, icraatta bulunamazlar mı?. Vatandaş daha "ucuz ve kaliteli ekmeğe" ulaşabilme, noktasında sosyal belediyecilik icra edilemez mi?..
GÜNÜN SÖZÜ?..
- Hayat gerçekten çok basit ama biz hayatı karmaşık hale getirmek için ısrar ediyoruz.