VİZYONA DAİR, DELİ SORULAR!..
Rifkin kim, Daron nereli, pek sorgulamıyorum!.. Zihnimi de, yormak istemiyorum zaten bu alanla ilgili.. Hele ki, Selvi hanımın “uyuması” üzerine “kin kusanları” hiç, mevzu dahi etmiyorum!.. Çünkü, bu minvaldeki aksiyonlar ne insani ne de vicdanidir.. Şeytani bir tavırdır.. İğrençlik kokuyor… Onların mahallesindeki “Yoz-dilliler” dahil..
***
Kemal Bey’in “Vizyon Belgesi’nin”, akademik ve bilimsel, sunum, dijital organizasyon, animasyonlarla da alakalı da zihnimi yormak istemiyorum, orada değilim!.. Tokalaşılmayan İmamoğlu’nun bilahare Kılıçdaroğlu ile “yemek” yemesindeki “işin hikmeti”, şimdilik takılmıyorum!.. Ne diyor kendisi;”o esnada aklım Selvi hanımdaydı”?. Hülasa, bu alanlara ilişkin “destansı” mevzu çıkarmak istemiyorum bugün için!..
***
İnanıyorum ki, sizin de zihninizde sorgulayıp, cevap aradığınız benden daha fazla, deli sorulara sahipsiniz şu “ekonomik vizyonun” muhtevası ve aktörleri kim, neyin hikmeti diye?!.. Soruların muhatabı belli, ama kim onların nam-ı hesabına cevap verir, bilmem!.. Soralım; Türkiye’yi “ekonomik alanda şampiyonlar ligine” çıkaracak, kapital getirinin sahibi kim?!..
***
İLK SORU.. Dış orjinli, vaat edilen ve “ekonomik vizyonda” yer alan, 500 milyar dolar, nerden ve kimden, gelecek?!… Bu paranın, Türkiye’ye “yatırım noktasında” taşınırken, ülkede bir toprak satışı olacak mı?!.. Malum, siz Katar’ın 15 Milyar dolarlık yatırımına “Vatanı Satmak” ya da sattınız diyerek, “pankartlar açtınız?”.. Sizdeki izah, nedir?!..
***
İKİNCİ SORU… ABD ve Almanya patentli Ekonomik Vizyon paketinde, neden “yerli ve milli” ülkenin de, milletin de tanıdığı, bildiği, gördüğü zat-ı muhteremler değil de; Okyanus ötesi, “elin gavurunu”, koordinatör seçtiniz!.. Ali Babacan ya da Faik Öztrak “ekonomi uzmanı” noktasında akademik, bilimsel bir kariyere sahip değiller mi?!…
***
Bu soruyu, biraz daha açarak!.. Yoksa, akıtılacak para ve satılacak ülke toprağında, “ola da milli duygular kabarır” korkusundan dolayı mı, bu akıl işlem gördü.. “Vaziyeti teminat altına almak…” Kaldı ki, bu ülkede halen gayri/milli olan Kemal Derviş’in İMF kontrolüyle, Türkiye’nin “kapıkulu” tutulma hali, konuşulurken!…
***
ÜÇÜNCÜ SORU… ABD’ye karşı, Okyanus ötesindeki malikhanelerde oturanlara karşı halkta yüksek dozajlı tepkiler, öfkeler tavan yaparken!.. Ki, oradan ülkeye karşı “parmak sallamalar” hız alırken.. ABD’linin “eliyle kaleme alınan bir ekonomik vizyondan” bu millet, haz alır mı, memnuniyet yaklaşımı gösterir mi!? Biden’in, “iktidarı deviririz, muhalefeti yönetime getiririz” gibisinden, lafın hala da zihinlerde “zoklandığını” düşünürsek!.. Neyin nesidir bu?!..
***
DÖRDÜNCÜ SORU.. Vizyon belgesi, CHP’nin “kendisine has” bir organizasyon olduğu aşikar!.. Yoksa, CHP’nin klimaları, bayrakları, ev sahipliği olmaz, “iktidar yolunda kader birliği yaptıklarını” ifade ettikleri, altılı masayla, bu deklare edilirdi?!.. Bu handikaptaki gaye; CHP kendi “ekonomik vizyonunu” masaya dikte mi, etmek istiyor?!…
***
BEŞİNCİ SORU.. Ki bu soru, tüm bu yapılan, edilen, ekonomik, sosyal, siyasal, ekonomik kulvardaki, CHP orjinli stratejileri, bir tutuyor.. Seçilecek Cumhurbaşkanı’nı “yetkisiz ve liyakatsız” göstermek, altılı masayı da “icraat konseyi” olarak, allayıp, pullamadaki hesap “ABD ve AB’ye” güven ve teminat, vermek midir?!.. Yani el mi mahkum?!…
***
VE ALTINCI SORU.. Masanın altılı oluşu nedeniyle gönül koymasınlar diye, soruyu altıyla sınırlandıralım.. Sahi ya, O Rifkin neden, “Ekonomik Vizyon’un” deklare edildiği, İstanbul’da, Kemal bey’in yanında, 70 kişilik şampiyonluk ekibinin başında değildi?!.. Zat-ı na muhterem, neden ABD’de ve evinde, kahve içerken “izleyip” sonra da nutuklar attı?!…
***
Bu görüntü, 15 Temmuz gecesinden bir kareyi hatırlatıyor ama!?.. Ben oralara girmeyeyim.. Rifkin’in bu duruşu, altılı ne der, Kemal bey ne der, ekonomik uzmanlar, bilim adamları, akademisyenler nasıl bir analiz getirir bilmem!.. Ama görünen o ki; altılı masanın kurucusu şimdiden Türkiye’ye “teslim” bayrağı çekmiş, patronunu da ilan etmiştir?!.. Sizce..
***
Neyse!.. Bugünlük bu kadar diyeyim.. Zihnimdeki deli soruları aktardım, azıcık bir rahatlama geldi.. Bir de yanıt gelirse!..
***
BRE DENSİZ, BRE AHLAKSIZ!…
Ne demişler; “kötü söz sahibine aittir, ona rucu der?..” Tabi üslup, ağızdan çıkan sözcükler, vücut dili, hepsi aynı zamanda “kişinin de aynasıdır?..” Ticaretin her yönüyle “erbabı” olabilirsin, ama “iletişimde” insani duruş, her kişinin becerebileceği bir iş değil..
***
Evet bu rotada, “bre densiz, bre ahlaksız” sözleriyle, “hayat pahalılığına” laf eden, siyasileri, hükümeti ve yazıp-çizen, sokaktaki vatandaşı dahi; “yerden yere vuran” zat-ı na muhterem Galip Aykaç “faciasına” nokta konuldu…
***
BİM’in Patronu Aykaç, Gıda Perakendeciler Derneği Başkanlığı görevinden “istifa” edildi.. İstifa edildi denilse de; “özünde yönetim kurulu tarafından azledilmiştir.” Yoksa, ŞOK’tan Aykaç’ın “fecaatına”, tepki göstermezdi!… Koca bir dilekçe yazılmazdı!…
***
Neyse!.. Umarız Aykaç ve tabi ki BİM’in ana kumandası; “bre densizlikten, bre ahlaksızlıktan” ders-i ibret çıkarmışlardır.. Çünkü, binbir emekle kurulan, oluşturulan sermaye, itibar, güç olası bir “kayıtsızlık”, telafisi imkansız, hasara yol açar!..
***
“SİZE GÜVENMİYORUM..!”
Şu “pazar muhabbetinde” yaşanan “kadın-erkek” tartışmasında, kullanılan bir ifade var.. Üstünde bir kaç gündür, tepiniliyor.. Kullanılan ifade; “Sana güvenmiyorum..”
***
Bu sözü, kimin kime, neden söylediği önemli değil.. Ya da söz sahipleri.. Önemli olan, mevzu eksenindeki tarafların “siyasi ve ideolojik” karşıtlığından üreyen mevzu?.. Ve kim bu sözün üzerinde tepiniyor!?
***
Pek detaya girmiyorum.. Ama “güven” noktası önem arz edici.. Eğer ki, bulunduğunuz kulvar “radikalizmse” ve karşınızdakini de “siyasi ve ideolojik” noktada “hasım görüyorsanız” mevzu bitmiştir…
***
Siz zaten peşinen “güven” verici kimliğinizi kaybetmişsiniz.. Kaldı ki, karşınızdakini “güvenli” görmeniz de, mümkün değil, beklenilemez de!.. Niye derseniz; çünkü siz ruhen ve zihnen peşin hükümlüsünüz!... Nokta..
***
AKILLI TAHTALAR KAYIP MI?..
Yok daha neler ya!.. Kayıp değil onlar ya!.. Yanlışınız var?.. Muhakkak ki “bir yerlere” gitmiştir.. Adı üstünde; bunlar “akıllı tahtalar.” Kolay kolay; “başlarına” göre hareket etmezler.. Milli Eğitim’in “deposundan” ya da “koridorlarından” veyahut “okullarda”, yolunu şaşırıp, kaybolmazlar!..
***
Belki birileri akıl vermiştir… Hey siz akıllı tahtalar, “depolarda çürüyeceğinize” bari akçeli işlere yarayın deyip, “özele transfer etmiş” olmasınlar mı?!!.. Olur mu?! Olmaz mı yani?.. Neyse, olur mu olmaz mı, kayıp mı, kaçak mı, firari mi adrese teslim edilmişler mi; her ne ise akıbetlerini, dedektif müfettiş ve adli soruşturma çözecek!?..
***
Tahkikat eski Müdür Yardımcısının “tek ekseninde” yürütülüyor mu, yoksa alt ve üst kadro da müdahil mi?.. Malum, tahtalar akıllı!.. Tek kişinin oyununa gelmezler; illa ki istişareli hareket etmişlerdir..
***
Benden, dedektif müfettişlere bir tüyo.. HTS kayıtlarına bakılsın.. Kim kimle neyi konuşup, paylaşmış orada mevcut!.. Şayet kayıtlara ulaşamıyorlarsa, ya da yasak veya sakıncalı bir durum var ise; “üst kata çıkıp” destek isteyebilirler.. Eş, dost, akraba hatırına baktıran biri belki bulunur!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Uçmayı da koşmayı da seviyorsan, düşmeyi de bileceksin eğer ki korkuyorsan, hayatı yalnız seyredersin…