YAHU HE HE!…
Sizi bilmem, ama ben muhalefeti gerçekten anlamakta zorlanıyorum!.. Özellikle, ülkenin ve milletin "milli hadiselerine" dair, ortaya koydukları politika!… Şahsi bazda, akla ziyan geliyor bana!… Fikriyatları da, hedefleri de, söylemleri de; "sonuç" getirici değil.. Hep; kaçak, kavgacı, ötekici ve reddi içermektedir..
Bakar mısınız!.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anayasa değişikliği kaçınılmazdır" deyip, davetiye çıkardığı vaziyete gösterilen olumsuz tabloya!.. Ki herkesin ama herkesin "olumsuz" yaklaşım gösterdiği; bir anayasa söz konusu iken!.. Eleştirdiği, tepki koyduğu, sorunların "tek müsebbibi" diye, ifade ederek şu "vesayetçi Anayasa'yı" bir sivilleştirin diye çığlık attığı, hakikati var iken..
***
Ötesi.. Her seçim öncesi, bunun üzerine "siyaset ve oy devşirilmeye" gidilirken.. "Yamalı bohça", artık dikiş tutturacak, yer kalmadı.. Çürüdü.. Çağında, küresel dünya şeklinin de, demokrasinin, insan haklarının, özgürlük ve eşitlik, yaşam, kültür, medeniyet gibi kavramlarla "örtüşür" olmadığı, libas bu vücuda dar geliyor, gerçeği orta yerde iken…
***
Muhalefetin yaklaşımı!… Biri çıkıyor diyor ki; "Önce zihniyet değişmeli, Erdoğan gitmeli.." Bir adım gerisindeki çıkıp diyor ki; "sıfırdan anayasa nasıl olacak, olmaz öyle şey… İlk üç maddeye dokunamazsınız.." Yanındaki kaşını çatarak, "Yeni bir Cumhuriyet mi, getirmek istiyorsunuz?. Bu cumhuriyetin dibine dinamit koymadır" diye çıkışıyor..
***
Öbürü, kolları sıvayarak mikrofona hücum ediyor… "Sen, sen önce mevcut Anayasaya bi saygılı ol" diyerek, kendince racon kesiyor.. Ötekisi de dereyi görmeden paçayı sıvayarak diyor ki, "Anayasa'yı koltuğunu sağlamlaştırmak için öneriyor?…" Beriki, "En kral Anayasayı da getirsen, baba Anayasa da oluştursan, bizden sana destek yok" diyor..
***
Yani, aşa bi tat, bi tuz, bi söz icra etmek yerine; ha bire "su katmanın" gayreti içerisinde olan bir muhalefete, ne denir bilmem?.. İktidarı bir kenara, Erdoğan'ı bir kenara.. Yani, mevcut yönetim sistemini de şöyle kenara çekerek, "samimi ve salih" bir akılla desem ki; "Yahu biz vesayetçi, darbeci, tekçi, dipçiklerin kaleme aldığı bir Anayasayla yönetilmeye mahkum muyuz?"… Sahi cevabınız ne olur?..
***
Biliyorum, yüz haliniz ekşir.. Kaşları da çatarak; "kim ister askerin kaleme aldığı bir anayasayla yaşamayı?.." O zaman nedir bu her şeye red fikriyatıyla ortaya konulan tavır?.. Demek ki; "Bu anayasaya mahkum değiliz?".. O zaman, hadi el birliğiyle, güç birliğiyle, milli bir mutabakatla sivil iradenin, "sözün özüyle", toplumsal mukaveleye imza atalım!… Ama nerde!...
***
SİZDE VAR MI BİR ŞEY…
Hal-i durum, "yahu he he" dedirtiyor.. Peki, Millet İttifakında, vaziyet neyi icra ediyor?… Görünen o ki, "yoğun bir ziyaret, görüşme, ikili görüntü verip, bol bol ortak basın açıklamasıyla" bir arz-ı endam söz konusu!.. Çay, kahve, yemek ikramları, yüksek.. Gelen mutlu, peki giden mutlu mu?…
***
Her buluşma, her ziyaret sonrası konuşulan ne; "Parlamenter Sisteme" dönüş.. Ama, "güçlendirilmiş" şekli.. İyi de, mutabakat tamam ise.. Millet ittifakında, sıkıntı yok ise.. Yavrular da, aynı fikriyatın içerisinde, biz de öyle düşünüyoruz diyor ise!.. Ki, itiraz eden yok!..
***
O zaman, sistem için bir "düzenleme, yasa, mevzuat" gerekmez mi?.. Ha bir de; parlamentodaki "sayısal veri de" gerekli, kapıyı açalabilmek?… Yasa ve sayısal; eksiklik tamamlanmalı.. Peki, ortada bir yasa hazırlığı, metni var mı?.. Yok.. Yasayı bırakın, "kara kaleme" dökülmüş bir müsvete, taslak bile söz konusu değil.. Yani; gel-gitler havanda su dövdürüyor…
***
AİHM VE AYM KARARLARI..
İster Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.. İster Anayasa Mahkemesi… Her iki mahkemenin kararları da, eğer ki bir bağlayıcılık söz konusu ise.. Ki, bağlayıcıdır.. O zaman; "Kararların uygulanması" eğer ki, Anayasal Düzen için de; "güven" tesis edici konumda bulunuyorsa…
***
Hiçbir şekilde; kişi, dosya, hadise "ayırımı" gösetilmeden verilen kararlar "bağlayıcılık" ilkesiyle, "amasız, mamasız" yerine getirilmelidir!?.. Yoksa, şuna var, buna yok, Anayasa ayrı, Yargıtay ayrı, AİHM ayrı, "ihlal var, ihlal yok" gibi; "tutarsızlık" icra eden bir silsile inşa edilmişse..
***
O zaman burada en büyük sıkıntı; "Anayasal Düzen" ciddi ve vahim bir derecede; "güven" kaybına mahkum edilmek isteniliyor… Vatandaş da güvenini yitirir düzene.. Düzen de, vatandaşına olan güveni terk-i diyar eder.. Çünkü, tartışma götüren her karar güvene sırttan vurulan hançer gibidir..
***
SIRA SANA DA GELECEK…
Bahçeli'nin "Twitter" hesabına sansür getirilmiş.. Yani, Twitter attığı mesajlara dair; "ambargo" koyulmuş!.. Birileri, bu duruma bir hayli sevinip, mutluluk keyfiyle, çığlık çığlığa "oh olmuş" dercesine!..
***
İlginçtir!.. "Sansüre" kart gösteren, "ifade özgürlüğünden" dem vuranlardır, mutluluk arzı içerisindeler… Zeka fışkıran bu birileri.. Şunu da, düşünüyorlar… "Biz de Amerikanvariyiz artık.. Bahçeli de Trump gibi oldu?"…
***
Yahu elin gavuruna çok güvenme!.. Bugün ona, yarın sana.. Güzel bir söz ve slogan vardı; "susma, sustukça sıra sana gelecek?"…
***
BİLMEZ MİYİZ…
Ned Price…
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü..
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, 15 Temmuz'a dair "ABD bu işin arkasında vardı" sözüne yanıt vermiş..
Demiş ki;
"2016'daki darbe girişiminde ABD'nin hiçbir dahli bulunmamaktadır.."
Yahuuu heee he.. Sizi bilmez miyiz?…
60'tan,
70'ten,
80'den sizi hatırlıyoruz ve biliyoruz!...
***
BOĞAZİÇİ'NE NOKTA…
İşin özeti artık net olunmalıdır..
**
BİR… Provokatif politika ve söylemleri terk edeceksiniz…
**
İKİ… Hassasiyet göstereceksiniz, gençlerle diyalog kuracaksınız.
**
ÜÇ… Marjinal terör ve örgütçüleri "yağdan kıl çeker" misali, ayıklayacaksınız.
**
DÖRT.. Siyaset kurumu "görünür" kadar arka plandaki trafiği de, görmeli..
**
BEŞ… Vakıa salt kolluk kuvvetlerini ilgilendirmiyor, sosyal yönü de var?
**
ALTI… Öğrencisi de, akademisyeni de, iktidarı da, muhalefeti de; "kamu düzenini", örselememeli!…
**
YEDİ… Rektör Melih Bulu Üniversitenin işleyişine, odaklanıp icraata başlamalı!..
**
SEKİZ… Demokratik tepkilerin de, "aşırılığının" yıkıcılığa evrildiği de artık; tecrübe edinilmeli…
**
DOKUZ… Kulağa küpe olunacak olan; "ülkenin ve milletin enerjisi" boşa harcanacak zaman değil..
**
ON… Hasılı kelam, barışçıl iletişim diliyle; "çözülmeyecek mesele yoktur.." Nokta….
***
YETTİ GAYRİ SİZİNKİSİ!…
Aynen de öyle.. Ahali olarak "artık yeter gayri" demeliyiz.. Bırakın artık "geri kalmışlık, vesayetçi demokrasiye esir" olma, gayretinizi.. Yeter artık; "sokağı terörize eden özgürlükçü demokratik davranış biçiminizi?"…
***
Hepse ama hepsi; "kabak dadı" verip, "mide bulandırmaktan", zihin esareti oluşturmaktan öte bir gayret değil.. Ki bu gayrette, emperyalist faşizan zihniyetin nam-ı hesabına icra ediliyor olması da; gafletin, delaletin ve ihanetin ta kendisidir!… Yetti gayri sizinkisi!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Ayıklanması gereken; kitle psikolojisini sevk ve idare etmeyi bilen karanlık aktörlerdir…