YAKILMAK İSTENİLEN ATEŞE YABANCI DEĞİLİZ!…
Hatırlarmısınız?!..
Kıyıya vuran Aylin bebeğin bu resmini..
O gün "insani, rahmani ve vicdani" bir "utanç" içerisindeydik hepimiz!!..
Gözler yaşlı, yürekler yanıktı!..
Bir o kadar da; "faşizmi, diktatörlüğü, despotluğu" lanetle anıyorduk…
Ve Batı’ya da; "nerde insanlığınız" diye de, haykırıyorduk?!..
Çünkü, "o minik Aylin'in kıyıya vuran cesedi" zalimliğin abidesiydi…
Esed zulmünden kaçışın, Batı'ya dair "umudun" kahredici, "çaresizliğinin" bir kez daha deşifre edilişiydi?
Peki sonra!..
Nice "Aylin bebeklerin" cansız bedenleri, kıyıya vurdu..
Nicelerine denizler mezar oldu!…
Ve bugün bile; hala o insanlık dışı "mezalimler" vuku bulmakta..
Ne Suriye'de "sağlanmış" bir barış ortamı var..
Ne de katil Esed'in "zalimliğinde" bir gerileme var..
Bilakis Suriye, bugün dünden beter bir halde; "virane!.?"
Ama insan haklarından, demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten söz eden Avrupa'nın "o iki yüzlü" karakteri "kan emmeye" dün olduğu gibi bugünde devam ediyor!
Değişmez; bir canilik içindeler!…
Ne hazindir ki, bugünlerde birileri ülkemizde "AB'deki hayranlarından" rol almışçasına faaller!!..
Topyekûn bir atağa geçmişler..
Türkiye'de "Göçmen, mülteci, sığınmacı" adını her ne koyarsanız, Suriyelilere "düşmanlık" besleyen bir tavır geliştirdiler..
Saldırıyorlar!.
Tıpkı, Yunanistan'ın "vahşi" davranışı gibi!…
AB'nin Ortadoğu'daki "insanların" ülkelerinde yarattığı "iç çatışma" ve sonrasındaki, "göçmen düşmanlığı" gibi..
İnsanlık dışı sahne alıyorlar…
***
Sanki, Suriye'nin "iç savaşından" AB'liler sorumlu değil..
Sanki, Ortadoğu'daki "devletçikleri birbirine kırdıran" bunlar değilmiş gibi?..
Sanki, Aylin Bebeklerin "denizde" boğulmasına, Batı hayranları değilmiş…
Sanki, binlerce kişinin cesedinin kıyıya vurmasına, bir o kadarının boğulup ölmesine neden olan onlar değilmiş gibi?..
Sanki, göçmenleri kovalayan, insanlık dışı muamelede bulunan "dost belledikleri" Batılılar değilmiş gibi!..
Evet; Ortadoğu'yu "ateşe" verenler onlar…
İnsanları yerinden, yurdundan edenler de onlar…
"Kendilerini" bir umut olarak pazarlayıp, faşizan ruhlarıyla, göçmenleri, mültecileri, sığınmacıları "vahşice" kovalayanlarda onlar..
Kabul etmeyen, karşı çıkanlar da onlar!..
İşte bu "kan emici" faşist, şoven, ırkçı Batı ve Batıla odaklı anlayışlar; şimdi bizdeki "ankutlarını" devreye sokmuşlar!…
Türkiye’yi “iç karışıklığın" kaosuna sokmanın nam-ı hesabına!…
***
Bakarmısınız, son günlerde "estirilen" rüzgar!..
Sanırsınız ki, Türkiye'ye daha bir kaç hafta önce, "Suriyeli göçmenler" geldi!?…
Bir yıl değil, iki yıl değil, üç yıl değil..
11 Yıldır, Suriyeliler bu ülkede!..
Ve "göçmen" statüsünde!..
Kaldı ki, Suriyelilerin Türkiye'ye gelişleri, son bir iki yılda "çoğalmadı, artmadı?"..
Bilakis, azaldı!..
O günlerde, estirilmeyen, kükretilmeyen, körüklenmeyen "göçmen düşmanlığı" ne oldu da; şimdi "alevlendirilmek isteniliyor?..
Bursa, İstanbul, İzmir, Antalya ve Şanlıurfa'dan sonra, Ankara Altındağ'daki "ölümle" ve sonrasındaki, "linç" etmeye yönelik saldırılarla boyut kazandı..
"Göçmen düşmanlığı" odaklı, ırkçı saldırılar!..
Doğrusu, tüm bunları "alevlendiren de" kendilerine sosyal demokrat diyen, bu alanda "elimize kimse su dökemez" deyip, her türlü haramzade yer alan fikrin sahipleri!..
Ne diyor CHP'nin başındaki zat!…
Tahrik edici ifadesiyle; "Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz!.."
Ya Tanju Özcan!..
"Su faturasını 10 kat artırarak satacağız!..
Hele ki, ülkücü kesilen, laiklikten dem vuranların başında geldiğini ifade edip, İyi Partiden ayrılan Özdağ ne diyor…
"Hepsinin sonuna kadar arkasındayım!.."
Ki, İyi Partideki bazı kesimler..
Beri yanda, kerameti kendinden menkul, kaostan beslenen "ülkücülüğe ve milliyetçiliğe" halel getiren şahsiyetler; "çakılan" kıvılcıma çam odunu oluyorlar…
***
Bakarmısınız; hal-i çaresizliğe!…
İki kişi arasındaki "kavga…"
Bir Suriyeli, bir Türk genciyle kavga ediyor..
Birbirini bıçaklıyorlar..
Türk gençi ölüyor..
Diğeri yakalanıp, hapisse atılıyor..
Yani, adi bir vaka!…
Ama siyasilerin "göçmenler üzerine oluşturdukları düşmanlık", hiç tasvip edilmeyen olay üzerine "siyasi" kimlik kazandı?..
Netice; "benzine ateş dökülmüş" oldu?…
Nitekim konuşulan ne "hem ülkemizde misafir olacaksınız, hem de bizden birini öldürecekler?.. Bu nasıl kabul edilebilinir bir şey?"…
Ve Altındağ'daki olaylar silsilesi!..
Linç edilenlerin hal-i perişanlığı..
Küçük kız çocuğunun kan revan içerisinde bırakılması!?
Başının ezilmesi..
İşyerlerinin ve evlerin ateşe verilerek, yağmalanması!…
Gerilimin atmosferi giderek, domino taşı misali, yayılmakta özellikle "sosyal medya" provokatörlerin sinsi tezgahlarıyla; körüklenmektedir!!?..
***
Şimdi; her zaman övündüğümüz..
İslam’ın ensar-muhacir yardımlaşmasının yanı sıra..
Bu toprakların, örfünde var olan yardımseverlik ruhuna yaşanan ve yaşatılanlar yakışıyor mu?..
Bir Müslüman ülkeye..
Bir Müslüman halka..
İnsani, rahmani ve vicdaniyle "bin yıllık kültüre, medeniyete, inanca"!…
Deyin hele…
Yakışıyor mu; "yıllarca" şefkat kucağını açma halimize!…
Yakışmıyor..
***
Yüreğimiz; Emirhan Yalçın'ın ölümüne yandığı gibi, Aylin bebeğe de yanmıştı…
Yüreğin aynı acıyla ağıt yakarken; "kucağımızı" açtığımız misafirlere..
Be keslere..
Perişanlara…
Çaresizlere..
Yurdunu terk edenlere topyekün "ateşe" verecek kadar hasım olunamaz!!…
Ama görünen o ki; birileri "bu ateşi içimize" soktu!….
Ve yine o birileri olup bitene "avuç ovup" seyirci kalmakta!…
Korkunç olan…
"Cinayeti" öne çıkaran gerilimi körükleyen "linçi" unutuyor…
"Linçi" öne çıkaran, "korkunç" şekilde "cinayeti" unutuyor..
Ve bu "görmezlik, unutma" hali, mevcut ateşi dehşetli bir şekilde "alevlendirmektedir?!"
***
Dün de ifade ettim..
Kandan, kinden, düşmanlıktan beslenen bu yarasa, çıyan, sırtlanların şerrinden özellikle milletimizi korumalıyız.
Ülkemize sığınanları da, sahiplenmeliyiz…
Yalanlarla, iftiralarla, düşmanca söylem ve eylemlerle en temel insan haklarını çiğneyen, muhacir düşmanlığını körükleyen faşizan anlayışlara; dur demeliyiz!…
Bu hasımlığı yaygınlaştırmak için siyaseti, medyayı, sivil toplum sahasını kullanan ‘provokatörlük profesörlerine’ karşı hızlı ve caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.
En önemlisi de, Altındağ’da ölüm hadisesine karışanların en ağır cezaya çarptırılması gerekir!?..
Yağmaya karışan provokatörlerin de tespit edilerek bağlantılarının açığa çıkarılması zaruridir…
***
Evet, ülkemizde "düzensiz bir göçmen" sorunu vardır..
ve bir de; "gelsinler kardeşimiz, hepsine yerimiz var" havasında olanlar…
Yani; açık kapı uygulaması!...
Bunun alt edilmesi gerekir..
Bunun için de, "Göç ve Uyum Bakanlığı" ivedilikle, kurulmalı!…
Aksi takdirde; AB'nin içimizdeki "ankutlar", göçmen düşmanlığını ciddi bir şekilde "alevlendirmeyi" sürdüreceklerdir…
Sorunu çok vahim noktalara taşıma adına kaşıyacaklardır..
80'leri, 90'ları "kapının" önüne, getirebilirler..
Onun için, sağduyu olunmalı!…
Mevcut haldeki, "yumruklu eller" gevşetilmelidir..
Çatık kaşlar indirilmeli; "sen, ben o" kavgasını sonlandırmalı!…
Tahrik edici, söylem, eylem ve siyaset dilini de terk etmeliyiz!...
İktidar da, muhalefette...
Vicdani, rahmani ve insani olunmalı!!!…
Bilmeliyiz ki, ölen Emirhan'ın "katillerinden" biri de "bizim bu haşinliğimizdir kör döğüşün içerisinde olmamızdır…"
***
ETLEÇ NE DİYOR?
Bakınız, Altındağ'daki hadiselerde evi zarar gören Cavit Etleç ne diyor?.. Etleç "İyilik Ödülü" sahibi..2017'de Diyanet vakfınca verilen "İyilik Ödülüne" laik olan biri… Bulunduğu bölgede on yıldır "ihtiyaç sahiplerinin" yardımına koşuyor… "Bıçaklama olayındaki iki tarafı" tanıdığını söyleyen Etleç, Türkiye'de sığınmacılara yönelik bir düşmanlık olmadığına, sığınmacıların da büyük çoğunluğunun Türklerle yakın ilişkiler kurduğuna dikkati çekerek, şu tepkiyi veriyor…
***
"Bu olay kesin ve kesin tasarlanmış, senaryosu hazırlanmış, provokasyon amaçlı bir olay. Kim çıkartıyor? Ülkeyi sevmeyen, temeline dinamit koymak isteyen ister yerli ister yabancı kişiler çıkartıyor."
***
Yaşanan olayların, kendisini ihtiyaç sahiplerine yardım etmekten alıkoymayacağını belirten Etleç şöyle dedi; "Şimdi o 300 aileyi, bir Türk'ü bir Suriyeli öldürdü diye dışlayamam. Allah'ın emrettiği gibi yaşamak, onların ihtiyaçlarını karşılama yolunda imkanım neyse onu yapmaktan geçer...."
***
EVSEN GÖREVDEN ALINDI?..
Diyarbakır bürokrasisi açısından önceki akşam; "sıcağı sıcağına" bir gelişme yaşandı!!.. Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürü Metin Evsen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararnamesiyle; "görevden" alındı..
***
Kararnamede; "3 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesinin 2'inci maddesi gereğince görevden alınmıştır" ifadesine yer verilmesi, dikkat çekiyor!..
***
Evsen'in yerine kim atanacağı, henüz belli değil..? im gelir bilmem?.. Ama Evsen'in 10 yıla aşkındır bulunduğu "Bölge Müdürlüğü" görevinden, gece yarısı kararnamesiyle "el çektirilmesi", bir çok soruyu ikmale getiriyor?..
***
Neyse!.. Hadise henüz sıcak.. "Karamanın koyunu sonra çıkar" oyunu vecizesiyle bekleyip göreceğiz!.. Kararname; neye delalet gerçekleştirildiğini!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
-Her kalp, kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir.