YAPMAMIZ GEREKENİ YAPALIM

Diyarbakırspor! Malumunuzdur; yaşadığı ve bizlere yaşattığı travma. Her hadise gibi; Diyarbakırspor da 'yılların' derdi.
'Sorunların' kangrenleştiği bir; hadise! O nedenle; duruma fikir ve düşünce geliştirdiğimde 'ikilem' içerisinde kalıyorum.
Böyle olunca da; 'zorunlu' olmadıkça bulaşmak istemiyorum. Ama elden ne gelir!
Daha doğrusu Diyarbakırspor'u 'algılama' zorluğu çekiyorum. Nedeni de; mevzuya hep 'bir ileri-iki geri' fikriyle bakılması.
Ve çözümünde aynı düşüncenin 'hakim' olmasıdır! Yani anlayacağınız; Diyarbakırspor 'bir bilmece'!
Gerek iç dünyasında, gerekse dış dünyasında ve gerekse 'ekseninde' döndüğü; alanda 'bilinmez'!
Çünkü Diyarbakırspor bugün tarihi takvimine baktığımızda 'köklü' takımlarımızdan biri! Taraftar anlamında; üç büyüklerin bir sonrası.
İsme gelince 'telaffuzunda' bir ciddiyet var. Söyleyen kişi için de, söylenen kelime için de; 'dik' duruş söz konusu.
Temsil ettiği kentin 'siyasal' kimliği ve siyasi temsiliyeti; birçok kent ve takımın 'önünde'! Milletvekili 'desen' her dönemde.
Bakan ve İktidar'da 'söz sahipliği' desen; her iktidar ve dönemde. İş dünyası, kentin ileri gelenlerine gelince; 'ülkede söz sahibi'!
Kısacası; 'olması' gereken her şey var. Diğer bölgelere ve takımlara göre 'eksiğimiz' yok, fazlamız var.

***

Tabi bu; 'resmin' görüntüsü? Yani 'dışardan' bakışın analizi. Peki; iç dünyasında öyle mi? Hayır!
'Varlık içerisinde yokluk'. Zenginlik içerisinde fakirlik yaşıyor. Yıllardır; 'sahipsizlik ve ilgisizliğin' kurbanı.
Yönetimler 'birkaçı' dışında; gelen gideni aratmıştır. Ve hepsinde tek fikir; 'günü ve zamanı kurtarma'!
İleriyi düşünme yok! Gelene de; 'saygı' duymak yok. Herkes bir sonrakine 'Allah ne verdiyse' diyor!
Bakın! Diyarbakırspor yarım asırdan beridir vardır. Peki, dönüp şöyle bir arkaya bakılsın; geride ne vardır?
Hiçbir şey! 'Dikili bir ağacı bile yok'! Kim diyebilir ki; Diyarbakırspor'un 'şu veya bu varlığı' var.
Daha ilerisi; Diyarbakırspor'un 'işte benim sosyal tesisin, işte benim alt yapım, işte benim kulüp binam' diyebilecek; yüzü var mı?
Ya da; 'biz bunları' inşa ettik, diyen yönetim! Şuan kulübün kaldığı Ali Gaffar Okkan tesisleri dahi; kendi malı değil.
Ve gelir getirici anlamında; şu mülküm, şu malım var diyebilir misiniz? Hayır! Çünkü 'ne elde, ne avuçta, ne çıkında' hiçbir şey yok.
Ben 'stadından', idman sahasından, 'zincirleme' mağazalarından bahsetmiyorum! Edemem de çünkü yok!

***

Gelir-giderine baktığınızda; hep borçlu! Sezonların 'dönemsel' harcamalarını hesaplarsanız; inanılmaz rakamlar çıkıyor.
Ve bugün ligin tozunu-dumanını atan, altyapısıyla, üst yapısıyla 'övünen', işte ben buyum diyen birçok 'kulüpten' daha bonkör.
Vakıf oldunuz mu? Diyarbakırspor'un 'yönetimine' gelenler 'geldiklerinde' para vermedik, gittiklerinde de 'borç bırakmadık' diyeni.
Ben olmadım! Her 'gelen' verdim, her giden 'alacağım var' dedi! Böyle olunca da; nasıl olur demek zorunda kalıyoruz.
Ve bu soruyla birlikte kuşku gelişiyor. O zaman da; 'gelene de, gidene de 'belki biraz ağır' olacak ama 'hırsız' gözüyle bakılıyor.
Bir diğer önemli etken de; 'gelen gidene, giden de gelene' düşman kesiliyor. Ondan dolayı da bugün kentin bu alandaki fertleri küskün.
Ciddi bir 'gruplaşma'. Ve bu minvalde gelişen 'belden aşağı' vurma! Anlayacağınız; durumun kendisi 'travma'!
Diyarbakırspor'a 'biçilen' elbise de ayrı. Bir dönem; 'devletin' takımı diye 'dövüldü'! Bir dönem; 'PKK'nın takımı diye' tartaklandı.
Bu kimliklere de; 'zaman zaman' siyasal iktidarların 'amblemi' konuldu. Ve 'siyasi güç' kimde ise o söz sahibi oldu.
Bu kadar 'badireli' ve dehşetengiz hayat hikâyesine sahip olan bir takım; 'iflah' olur mu? Mümkün mü?

***

Olmadığı da ortada! Tüm bunları anlatmamdaki gaye; Diyarbakırspor'un 'iç dünyasına' bir kez daha vakıf olabilmemizdir.
Ki; bugünün 'yarınını' net görebilelim diye. Evet! Şuan gelinen nokta; malumunuz! Takımın 'analizini' yapmayacağım.
Mevcut 'yönetimin' nasıl göreve geldiğini, kimlerin 'arka çıktığı?'. Ve vaatler ve hedeflerinden bahsetmeyeceğim.
Çünkü sizler özellikle spor camiası benden daha fazla bilmektesiniz. Anlayacağınız 'Mal ortada'!
Ben şu 'ligden çekilme' kararı ve kararın öncesinde 'olup bitene' değinmek istiyorum.
Nitekim dün gazetelerde çarşaf çarşaf haber yer aldı. 'Diyarbakırspor ligden çekiliyor' diye!
Öncelikle şu ligden çekiliyoruz sözünü bir netleştirelim! Çünkü 'Büyük bir söz' ve 'Büyük de bir lokma!'
Her 'babayiğidin harcı değil' sözü telaffuz etmek ve yine her babayiğidin harcı değil 'büyük' lokma yutmak.
Ne yazık ki; 'söz ve lokma' sıradanlaştı. Özellikle de; Diyarbakırspor cephesinde ve mevcut yönetimde!
Çünkü 'çekiliriz' sözü sıkça kullanılır olundu. En küçük bir kızgınlıkta bile; 'yaramaz çocuk' misali; 'bak çekiliriz ha'!

***

İyi de; çekil görelim! Ama yok. Bursaspor maçını hatırlayalım. O gün de; 'ligden çekiliriz' denildi.
Ardından; Antalyaspor maçı! O maç için de; 'ağır ceza verilmezse, çekiliriz' şartı koşuldu.
Ya sonrası! Hani bir söz vardır, 'öfkeyle kalkan zararla oturur' diye! İşte öyle olmadı mı?
Bugün; Gaziantep maçıyla alakalı 'aynı söylem' söz konusu. 'Galatasaray maçına çıkmayacağız'!
Ve 24 saat sonra; bunda da fikir değişikliği. Büyüklerimizle görüştükten sonra; karar vereceğiz.
Aklın yolu birdir! Taviz yeni tavizleri getirir. Nitekim önceki akşam spor programlarını izledim.
'Çekiliriz' restimiz alay konusu olduğu gibi magazinsel bir yaklaşım gördü. Nedeni de; 'ciddiyet(!)'
Evet! Diyarbakırspor geçmişte de; 'çirkin' siyasi tezahüratlara maruz kalmıştır.
Salt bu yönetimin döneminde değil. Devletin 'takımının' denildiği dönemde bile; 'Teröristler dışarı' denildi.
Merhum Gaffar Okkan'ın döneminde bile! Demek ki; 'bu hadise' yeni değil. Ha ne yapılmalı?
Evet! Çok kesin, dik duruşu ortaya koyan, aklı selimi çalıştıran, sağduyuyu hayata geçiren!
Kentin tüm 'katmanlarını' arkasına alan; 'yekvücut' misali 'yeter artık' denilmeli.

***

Bunun da yol haritası çok basit. 'Futbol Federasyonu, Merkez Hakem Kurulu', Siyasal İktidar, Meclis ve FİFA.
Silsile bir yol! Olmadı; işte o zaman 'kılıcın' keskin yüzüyle bıçak kemiğe dayandı, 'beni istemeyeni ben hiç istemem' dersin.
Kapıyı vurup çıkarsın! Bir daha 'geriye' dönmemek üzere. Ama nerde!
Ben buradan Diyarbakırspor yönetimine şu öneriyi getiriyorum! Eğer bu 'söylemlerinde' hassas ve ciddiyseler.
Dün Futbol Federasyonu 'Maçla' alakalı yazılı açıklamada bulundu; açıklamanın şu satırına dikkat edin.
"Gaziantepspor seyircisinin, 'Kahrolsun PKK' sloganı attığı saptanmıştır''.
Bu ne demektir; 'suçun basitliği'! O zaman gelin bunu 'yargıya' taşıyın!
Ve bu 'sloganın' bir hakaret içerdiği ifade edilerek 'suç duyurusunda' bulunun.
İnanıyorum ki; Yargı bu 'sloganı' suç unsuru kabul ederek, cezai müeyide verir. İşte bu alınacak karar; 'tarih' olacak.
O zaman da; değil stadyumlarda hiçbir sosyal aktivitede kimse 'ırkçılığı' körükleyen sloganı atmaz.
Aksi takdirde; TFF'nin 'münferit' görüşüyle hep; oyalanırız!

***

Türkiye'de 'körüklenen', ötekileştirmeye yönelik 'provokatif' söylemler stadyumlarda yükselmeye devam eder.
Çünkü 'sokaktaki' insan bu çirkinliğe maruz kalıyor; stadyumlarda insanların maruz kalmaması mümkün mü?
Başkan Çetin'e önerim! Hangi maç olursa olsun, hangi hakaret ve zulüm olursa olsun 'o esnada' uzatılan mikrofona 'teşekkür' et.
Bir gün sonra 'rahat bir nefes al, danış ve fikir terazisiyle', karşı atak geliştir. Az önce ifade ettim; boşuna söylememişler.
'Öfkeyle kalkan, zararla oturur' diye!
Korkarım ki! Gaziantepspor maçında 'çıkan' olaylardan dolayı Diyarbakırspor'a ceza gelmesin.
Özellikle 'Yönetici' kimliğine sahip olanlar! Gelse şaşmam! Her halükarda; Ziya Hoca'nın şu sözüne yönetimin kulak vermesi gerekir:
"Sağduyuyla daha sakin düşünerek, doğru karar vereceğine inanıyorum".
Sonuç olarak; 'her şerde bir hayır vardır' deyip; gelin 'yekvücut' olalım. Gelin; 'ortak payda geliştirelim!
Sen-ben, o değil. Hepimiz diyelim. Küskünlükleri bir tarafa bırakıp;
Diyarbakırspor'u, 'hem ekonomik, hem sosyal, hem siyasi anlamda', refaha doğru taşıyalım.
Yani yapmamız gerekeni yapalım!