YAŞANANLAR KAFA KARIŞTIRMIYOR DEĞİL?
Kayyım gerilimi içerisinde merak edilen şuydu?. MHP Lideri Devlet Bahçeli, ne diyecek, nerede duracak, nasıl bir tavırla siyasi gerilimi, sorgulayacak?.. El sıkma, Öcalan çağrısı, Umut hakkı gibi çıkışlarıyla alakalı son duruşunda bir geri dönüş olacak mı?.. AK Parti ile arasında; soğukluk vaki mi?.. Kayyım atamaları, gidişatın seyrini, bozar mı?..
***
Grup toplantısını izledim!. Konuşmasına tavizsiz bir şekilde yaptığı çıkışların arkasında olduğunu ifade ederek, sahiplendi.. Geri vites yapmadı yani?… Şöyle sesledi; “Ağırlaştırılmış müebbete çarptırılan teröristbaşı ‘terörün bittiğini, PKK’nın lağvedildiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu’ söyleyecekse DEM grubuna gelsin bunları söylesin; umut hakkından da istifade etsin. Teklifimde ısrarlıyım, sözümün arkasındayım..”
***
Bahçeli’nin bu ısrarlı çıkışı, bir ölçüde hal-i hazırda adı konulmamış sürece de bir isim oldu diyebiliriz.. O isim de; “Samimiyet süreci!?” Lakin “kim samimi” işte o çok mamalı.. Şu da bir gerçektir ki, ülke ve toplum olarak, artık klişeleşmiş, sloganist ifade ve beyanlardan bıktık. Çünkü çözüm getirici olmadığı gibi, havanda su dövmenin ötesine gitmişliği de yoktur?.. Yaşanan ve yaşatılan hal; asgari ve müşterek bir noktada buluşabilmektir çözüm getirici olan!?..
***
Yapılması gereken nettir.. Silah hiçbir hal ve koşulda siyaset aracı olarak kullanılamaz, kullanılmasına da yer yüzünde, izin verilmemiştir?.. Silahın, şiddetin, terörün, kan ve gözyaşının hakimiyet kazandığı ortamlarda, ellerin tetikte bulunduğu sürece, “ne demokrasiden, ne demokratik haktan, ne insan haklarından, eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, hürriyetten” söz edilemeyeceği gibi, kamil de olamaz!?.. Silahlar susacak, siyaset konuşacak!.. Silah hiçbir siyasal hareketin, enstrümanı olamaz!
***
İşte bu noktadan hareketle, Bahçeli’nin çıkışlarını muhataplar altını doldurmalıdır, ya da mindere çekmeleri gerekir?.. Çünkü, önem arz edici olan ülke siyasetinin ana akımında Türk milliyetçiliğini temsil eden birinden, ezber bozucu böylesi çıkışların gelmesi.? Bu nedenle, ulvi değerler olarak kabul edimelidir?!.. PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’ın çeyrek asırdır tutuklu bulunduğu cezaevinden “gerekirse Öcalan gelsin, Mecliste DEM grubunda konuşsun” yönündeki ortaya konulan basiretli duruş, her siyasetçi göğüsleyemez?…
***
Daha açık bir ifadeyle Bahçeli’nin bu çıkışı, kendilerini ilerici, liberal, demokrat, devrimci, çağdaş, modern, sosyal, sosyalist diyenlerin zihninde, siyasetinde, düşüncesinde ezber bozduğunu söylemek gerekir!.. Birileri hala, eski tas eski hamam misali, statükolarının devamından, yana tavır alıyorsa, denir ya, neyle izah edilebilir ki? Bu nasıl iki yüzlü siyaset dedirtmez mi?.. Ki çözümü iste, sonra çözümsüzlüğü de dikte et, o da çok yüzlülüğü ihtiva ediyor?..
***
Öcalan üzerinden çok ama çok yönlü muhatapların da teste tabi tutulduğunu gözardı etmemek gerekir!!.. “Madem öyle, gel böyle” denir ya?.. DEM Partiyi de, Kandili de, aynı noktada, Avrupa’daki KCK yapısını da, yekün şekilde teste tabi tuttuğu gibi, sorgulatıyor Bahçeli’nin Öcalan testi… “Öcalan’ın iradesi, bizim irademiz” diyenlerin bugün, “o iradenin arkasında” durup durmadıkları gerçeğini de bir ölçüde, Kürtlere ve Türklere deşifre etmiyor değil?..
***
Öcalan cezaevinden mesajını verdi.. Yeğeni Milletvekili Ömer Öcalan, 43 ay sonra yüz yüze görüştü.. Bu görüşmeyle, kısm-i bir tecrit kaldırılmış oldu?.. Peki Öcalan’dan gelen mesajın içeriğinde ne vardı? Yeğen Öcalan’ın aktardığına göre mesajı şöyle.. “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim…” Bu çağrıya Öcalan’ı iradeleri olarak gördüklerini ifade eden cepheden gelen tepki pek sahiplenilir olmadı?.
***
Bu görüşme öncesinde ilk etapta, olumlu bir hava estirildi.. Hatimoğlulları da Bakırhan da.. Kürtlerde olduğu gibi, Türklerde de bu iş bu kez olacak, çözüm sağlanacak deme noktasına gelindi?.. Ama sonrasında, müzakere zemini hazırlaması gerekenler peş peşe su koyverdiler.. DEM Parti özellikle, Parti Meclisi’nin iki gün süren, görüşme sonrasındaki deklarasyonu, denir ya Öcalan’ı sürecin aktörü olmaktan ırak tutar mahiyetteydi!.. Kandil de, KCK da aynı söylemde bulundu.
***
“Ya siyaset, ya silah” denilecek ki saflar samimiyet alsın.. Yoksa, Bahçeli’nin çıkışlarını ikilem içerisinde tutarsak, tuzak mı değil mi?.. DEM’in tavrı, CHP’nin iç zehirlenmesi, Kandil ve KCK’nın stratejileri de aynı potada güvensizlik içermeye devam eder ve ettirilirse!.. Kafalar fena şekilde karıştı ve karışacağı gibi atılan tüm adımları geriletir?.. Yeni yüzyılda, çözümsüzlük girdabı, daha bir can yakıcı hale gelir?..
***
Bahçeli’nin kurduğu şu cümle de çok düşündürücü!.. “Özellikle ciddi sağlık sorunları olan, yaşı kemale ermiş bulunan ve köklü bir aileye mensup Kürt ağası Sayın Ahmet Türk'ün istismar edilmesi, İmralı'yla DEM Parti arasına çomak sokma sinsilikleri, CHP'nin başını çektiği kara kampanyanın dış bağlantılı mahsulüdür…”
***
Bahçeli’nin önceki gün, Ahmet Türk’ü arayıp görüştüğü de sosyal medyada konuşuldu. İki taraftan henüz yalanlama gelmediğine göre; görüşme yapılmış.. İçerik, muhtemelen açılan samimiyet sürecinin kapısının, kapatılmamasına dairdir!.. Lakin tüm bu aksiyon içerikli gelişmelerin evresinde bir de, kayyım atamaları vaki oldu ki, çok yönlü sular bulanıklaştı.. Bu ne şimdi, dedirtiyor?..
***
ERDOĞAN NE DİYOR?..
Bahçeli’nin sözümün arkasındayım söylemi eksenindeki gelişmeler, dikkatleri Erdoğan’a sürekli çeviriyor?.. Özellikle, Erdoğan ne diyor?. Aslında bu dikkat ve ne diyor sorgulamasını Erdoğan iki hafta önce, yanıtlamıştı.. Bahçeli’ye tam destek vererek..
***
Bakıyorum, kimi kesimler oluşan samimiyet sürecine dair seyri, farklı bir gerilim mengenesine sokmaya çalışıyorlar.. Bekoavan misali.. “Erdoğan ile Bahçeli’yi” birbirine kırdırma, politikasıyla, aralanan kapıyı, kapatma adına, uğraş veriyorlar.. Ortamı alevlendiriyor yani!..
***
“Bahçeli Erdoğan’a, Erdoğan Bahçeli’ye tuzak kuruyor, çelme atıyor, oyuna getirip, şah-mat yapılmak” isteniliyor gibisinden söylemler.. Bunlara ben de diyorum ki gelişmelerin ruhunda devlet aklı var.?
***
Ve bu akıl terörsüz, şiddetsiz, barışçıl bir yüzyılı ikmal etmek istiyor.. Sahiplenmek gerekir!.. Herkes ama herkes, her kim bu işin bir yerinde yer alıyorsa; samimi olması lazım.. Güne göre, pozisyon almak değil!..
***
EBRU’DAN SONRA MOR VE ÖTESİ!..
Görünen o ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi özel günlere özgü, organize ettiği konserlere ödenen astronomik rakamlar, enva-i alt başlıklara mahkum bir savurganlığı barındırmaya devam ediyor?.. Rant veya yolsuzluk libası da yok değil olup-biten konser anlaşmalarında?..
***
29 Ekim’de, Ebru Gündeş’in konseri için, 69 milyon liralık yapılan astronomik anlaşmanın yankıları, devam ederken, Mor ve Ötesi’yle yapılan yok daha neler dedirten, anlaşma patlak verdi.. Meğer ki, 19 Mayıs’taki konser için de, 71 milyon üzeri bir anlaşma yapılmış!..
***
Vay da vay!.. Yağma Hasan’ın böreği.. Mansur Yavaş şimdi ne der?.. Gündeş’in konseri için, inceleme başlattım demişti.. Mor ve Ötesi’nin, mosmor eden, 71 milyoncuğuna bir şey der mi?.. Dediler.. Dedikleri de şu; “evet o parayla bir anlaşma var, ama tüm organizasyonu kapsayan bir tutar”.. Konser ve sahne düzenlemesine bu ödeme yapılmış?
***
Söylenecek söz şu olur..! Yavaş’ın artık “hükümete, tasarruf tedbirleri dışına çıktınız” deme hakkı elinden alınmış oldu.. Böyle bir muhaliflikte bulunamaz..
***
Kaldı ki, takipteki Osman Gökçek anında, mosmor edici!?. Gündeş ile Mor ve Ötesi’nin konserlerine dair yapılan anlaşmaların dışında, dediğine göre yenilerini şıp diye yüze vurmaya hazırlanıyor… Konuşulanlara bakılırsa Baba Melih’in daha yüksek dozajlı aksiyonları Yavaş’a yönelmiş?.
***
Neyse, Yavaş’ın bu harcamasıyla hatırlatma yapıyorum.. Kültür Yolu Festivallerindeki “konserlere” verilen ücrete dair, sorum hala askıda!.. Sahi Kültür Bakanlığı, ne kadar ödeme yapmıştı?.. Malum, Diyarbakırımızda da, bir dizi konserler tertiplendi, eğlendik, coştuk, hareketlendik ama faturasına henüz vakıf olmadık?. Birileri bilgilendirse de; Yavaş’a hız ölçümüzü ayarlayabilsek?!…
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Siyaset demek, her şeyden önce karşı tarafı uzlaşıya ikna etmek demektir…