YETMEDİ Mİ BU KAN!?

Evet yetmedi mi bu kadar “masum” insanın kanının akıtılması!.. “Lanet olsun?”.. Bir kere değil, bin kere değil, milyonlarca kere değil!.. Matematiğin sonsuz rakamıyla ifade ediyorum… "Lanet" olsun böylesi “kan dökerek” kendini idame eden korku atmosferine... Ne vicdan, ne izan, ne ahlak, ne muhakeme ve ne de insani bir karakter var bu kan dökmede!.. Ki zerre-i miskal olsaydı, vahşete, cinayete, katliama "rıza" gösterilmez, işlenilmezdi?!…

***

Van'da yaşanan hadise!.. Bir kez daha, yürekleri dağladı, vicdanları "insani" noktada, sorgulattı, sızlattı!!.. Bakar mısın öldürülenlerin kim olduğuna? Belediye Personelleri.. Vefa Destek grubunda yer alan belediyenin emekçileri!.. Salgın nedeniyle; "vatandaşların" yardımına koşuyorlar.. İstek ve taleplerini yerine getirme gayreti içerisindedirler..

***

Yani, insani bir emek ve mücadelenin birer fertleri kendileri?.. Tek amaçları bu insani görevi yerine getirebilmektir.. Pek tabi ki, "çalıştıkları" için de ailelerine, evlerine ekmeğini, aşını götürebilmek.. İşte bu emekçiler, görevlerini yerine  getirirken "sırtlarından" kurşunlanarak öldürülüyorlar.. Katledildiler.. Ki şehitler onlar.. Bir de yaralı var..

***

Daha geçen ay, Kulp'ta orman işçilerinin katledilmesi.? Ki bir yıl önce de, aynı vahşet yaşatıldı.. Dürümlü'nün acısının sene-i devriyesinde, yaşananlar.. Demem o ki, "kan üzerine kurulu" hiçbir zihniyet ve fikir, "insani ve vicdani" bir hükmü ve savunması olamaz.. Çünkü, varlık tabasında ölüm var? Bölgenin yaşadıkları da, bu tabanın eseri ve ürününe  de artık; yetmedi mi demek gerekir?

***

UNUTTUĞUM GÜN…

Şu kovid-19 var ya yarattığı "travmayla" insan, olup-biteni artık, unutur hale geldi? ..  Baksanıza, 14 Mayıs'ı unuttuk.. Eczacılar günü. Eczacıların gününü kutluyorum... Ama ondan öte, Demokrasi açısından, "açılım" günüdür, 14 Mayıs 1950..

***

1950-2020.. Her ne kadar araya, "demokrasiyi" askıya alan takvimler, zamanlar geçtiyse de!.. Bir Başbakan, iki bakan "şehit" verildiyse de!.. Vesayetler kendine göre hüküm fermanlar yazdıysa da; 14 Mayıs "kutlu" bir gündür diyorum!!…

***

Çünkü, 1950'deki "Demokrat Parti'nin" yaktığı meşale demokrasinin meşalesiydi. 70'inci yılı, kutlu olsun.. Ki o seçim; "adil ve dürüst" bir seçimdi.. Çünkü, açık oy, gizli tasniften Türkiye "gizli oy, açık tasnife" geçti.. Bu her ne kadar, "iktidar" değişikliği görülse de, ötesinde bir hal-i durumdur..!

***

SUNİ GÜNDEMİ YARATAN KİM?

Ortamı "alengirli" eden onlar.. Köpürten, geren, polemikler inşa eden yine onlar.. Karşılıklı "laf" yarışına giren, onlar!.. "Cımbızlı" laflarla "aksiyonel" senaryo üretenler deseniz, yine onlar!..

***

Muhalefetin, "muhalefeti" sobelemede atak olan yine onlar.. Kendi kuyularına "taş" atan sonra etrafında dolanıp bu kuyudan nasıl taşı çıkarırız meşguliyetine girmede mahirlik yine onlara matuf!… Çözüme çözümsüzlük "ilmiği" atan hep onlar..

***

Günlük üç öğünlü siyasi ve politik mevzularının seyrinde "kısırlık" deseniz yine aynı kulvarda yürüyenler onlar.. Üreme yapamayan, kısır yine onlar.. "Rota" geliştirmeyen de onlar.. Kendileri konuşur, kendileri yazar, çizer, ekran ekran gezip "laf" sokturma becerilerini  "akşam kadehiyle" icra eden yine onlar.. Yap-boz, olmadı bir daha boz, aktiflik deseniz yine onlar..

***

Samimiyet sorgusunu yapan onlar ama "samimiyetsizliği" kurgulayıp icra eden yine onlar… Şeffaflık ve dürüstlükten dem vuranlar onlar, bunlara "halel" getiren yine onlar.. En ciddi meseleyi, en milli hadiseyi, memleketin "kaderini" teşkil eden mevzuya "Fransız" kalan yine onlar..

***

İş, gündem ve ahali arasında muhabbete dönüşünce, "limon ve maydanoz" olan yine onlar.. İktidara her dönemde, "iktidarı" beceriksizlik, kısır fikriyatlarıyla "altın tepside" sunanlar kendileri... Her şeye "tu kaka" edip, hiç mi iyi iş olmuyor binasını inşa ettirenler yine onlar…

***

Denir ya; şu muhalefetin bir bütünüyle ele alındığında siyasi "iç çekişmelerin" enva-i icra edilen şeklinin "başrol oyuncuları" yine onlar.. İşte tüm bunlar vaki iken, bakıyorsun ki ağızlarından dökülen sözcüklerinin en başında, "sanki bunları" yapan onlar değilmiş gibi, bir tavır..

***

Her şeyi.. Ama her şeyi hükümet yapmıyormuş.. Onların muhalifleri yapıyormuş.. Daha da bir adım ötesi, "medya"  suni gündemle, ülkenin milli ve yerli hadiselerini "gölgeleyip" konuşulmamasını, örgütlüyor?…

***

İşte son tango!.. Meral Akşener ile Sırrı Süreyya Önder arasındaki; "mahirlik(!)" durum.. Kendileri, ağızlarından döktükleri salyalarla birbirlerine "libas" giydirmeye kalktılar.. Yani konuşanlar onlar, laf eden onlar…

***

Şimdi ne diyorlar?.. Bu lafları çıkaranlar, bu tartışmayı yaratanlar, bu siyasi libas giydirme gayreti oluşturanlar "bizler" değiliz, iktidar bunu yapıyor… "Suni gündem" yaratıp, ülke meseleleri konuşulmasın…!

***

Hal bu iken, söylenecek söz ne olur sizce?.. Benim diyeceğim şu, "muhalefet" bir süre "sükut" kalsa..! Şöyle "evdekal" kuralına uysa!… İyi olmaz mı?…

***

MASKE ŞART…

Diyarbakır'ın özeline ilişkin bir çağrım var.. Lafı da, gevelemiyorum..! Ne, bilim kurulu, ne pandemi kurulunun "Kovid-19'la" alakalı, açılımına giriyorum.. Ve ne de; İl Hıfzıssıhha Kurulu'nun söyleyeceğine!…

***

Normalleşmeye dair, alınan kararlar.. Diyarbakır'ın "seyahat kısıtlamasından" çıkarılması.. Ve "sokağa çıkma" yasaklarından muaf tutulması, hal-i durumu elbette ki sevindirici..

***

Ama görünen o ki, "sevindiren" bu gelişme vahim derecede bir keyfiyete ve zafiyete dönüşmüş gibi!… Onun için, "hevesleri kursaklarda" bırakmamak için, şu iki kuralı "tavizsiz" uygulamak gerekir..

***

İkametgahından çıkan her kişi!.. İster yolda, ister işte, ister alışverişte, isterse, herhangi bir faaliyet içerisinde olsun!.. Birinci koşulu, "maske takacak?".. İkinci koşulu, "fiziki mesafe" kuralına harfiyen uyacak..

***

Ve bunu icra ederken de, "sorumlu vatandaş" kimliğiyle, çevresini de "kontrol" edip, gerekirse "müdahaleci" olacak!… Bir oto-kontrol sistemiyle, biz "normal" hayatı dizginleyemezsek, virüs bizi dizginler!…

***

İşte o dizginin, akıbetine düşen de artık kendi düşünsün!… Ne demişler, "kendi düşen ağlamaz mı?"…

***

GÜNÜN SÖZÜ...

Yanlış bildiğin yolda; herkesle yürüyeceğine, doğru bildiğin yolda; tek başına yürü.