OKUMAK XWENDİN READİNG
Çocukken büyüklerim hayat çok kısa dediklerinde içten içe yuh derdim!
Yetmiş seksen sene yaşıyorsunuz işte neresi kısa… Gün geçti devran döndü okumak istediğim kitapların listesi uzadıkça hayatın kısa olduğunu kabul ettim.
Evet hayat her şeyi yaşayarak elde edemeyeceğimiz kadar kısa. O yüzden geriye tek çare okumak, hele bir de yazar iyi ise olayları, durumları, yaşamış kadar oluyorsunuz.
Ne türkü ne kürdü yeterince okuyan bir toplum değiliz maalesef. Vaktimiz yok işimiz çok. İşlerinden başka işleri olmayan zavallılarız biz yazık bizse.
Bazısına sıkıcı geliyor, bazısının okurken uykusu geliyor.
Kitap okumanın nelere ilaç olduğunu bilsek daha büyük okuyan kitlemiz olur mu acaba? Okumak ufku açar ufku açık insan karşısındakinin konuştuklarını, tavırlarını muazzam tahlil eder yalan mı doğru mu konuşuyor şipşak anlar.
Okumak etrafı kalabalıklarla dolu fakat yalnız olanların ilacıdır!
Okumak adamı bülbül gibi konuşturur (azıcık özgüven de varsa). Örneğin ne güzel bir konuşmacıdır Sinan Canan (sinir bilim uzmanı). Ne güzel bir konuşmacıdır İbrahim Kalın (cumhurbaşkanı sözcüsü).
Tabi bu üç dört kitap okumakla olmuyor, zaman işi.
Yine kitap sayesinde insan kendini her türden insanla özdeşleştirmeyi öğreniyor.
İki kişi diyalog halindeyken biri anlatmaya başlayınca, diğerinin kafasında bir tablo belirir. Anlatılanların resmini canlandırır zihninde ve o resim kendi dünyasının büyüklüğüne veya küçüklüğüne göre şekillenir karşısındakine göre değil.
Konuşulanları kendi kafasında ki değer yargılarına göre biçimlendirir. Ve zihin okumakla genişler.
Almanlar ilkokul çağında ki çocuklarına her ay bin yeni kelime öğretirlermiş. Osmanlı da medreselerde de vardı kelime dağarcığını geliştirme çalışmaları.
Kelimeler, düşüncelere, düşünceler davranışlara dönüşüyor ya zamanla.
Şehir şehir, ülke ülke, hatta gezegenleri gezmek binlerce kültüre göz atmak, savaşların festivallerin kokusunu almak. Geçmiş tarihin içinde yaşamış hissetmek bir nevi zamanda yolculuk yalnızca okumak ile elde edilir.
Flaubert’in açtığı pencereden bakmak, Emre Kongar’ın gözlerinden siyaseti toplumu görmek, Ahmet Ümit’in olay mahallinde gezinmek, Victor Hugo ile 19 yy. Fransa atmosferine tanıklık etmek…
1800’lü yıllarda Rusya’yı merak ediyorsanız Tolstoy size yeter, 1950 ve 60’lar da Kürt sorununun seyrini Yaşar Kaya’nın kaleminden dinleyebilirsiniz.
İskenderiye Kütüphanesi yakılmasaydı, tarihsel önemli olaylar bugün bizler için sır olmayacaktı.
MÖ. Çin imparatorları sansür uygulamak adına milyonlarca kitabı yakmasaydı bugün belki her alanda birçok teknik ve yeniliği yeniden çaba göstererek keşfetmek zorunda kalmayacaktık.
Kötüye ve şiddete kanalize edilmediği takdirde ‘bilgi’ ab-ı hayattır ve kitaplarda bizleri beklemektedir.
Evinizde, işyerinizde, kitapçılarda gördüğünüz size bilgi yükleyecek türden hiçbir kitabı bakir bırakmayın.
Nitekim Kuran-ı Kerim’in de ilk emri “OKU” dur.
Kitap önerisi: George Orwell - 1984