Yeni bir Mağduriyet Hikâyesi mi, yoksa...?!

Çarşamba sabahı haber kanallarında Ekrem İmamoğlu'nun ve beraberinde bir takım yakın çalışma arkadaşlarının göz altına alındığını duyunca eyvah dedim, yine bir mağduriyet hikayesine mi şahid olacağız ?! Öyle ya, Ekrem İmamoğlu, geldiği seviyelere hep yaşadığı sahte mağduriyetler sayesinde ulasmıştı! 2019 yerel seçimlerinde 21 000 farkla İstanbul Büyük şehir belediyesini  kazanınca, farkın çok az olmasından ve bazı sandıklardan gelen şaibeli haberlerden dolayı Ak parti oyların yeniden sayılmasını talep etmiş hatta itiraz sonucu bazı sandıklarda yapılan sayımlardan sonra fark yaklaşık 18 bine inmişti. Ak parti oyların tamamının yeniden sayılmasını talep ederken, Ysk ise İstanbul'da seçimlerin tekrarına karar vermiş ve bu kararın halk üzerinde oluşturacağı psikolojiyi gözardı eden Ak parti tam bir basiretsizlik örneği göstererek kendi elleriyle Ekrem İmamoğluna bir mağduriyet hikayesi yazdırıp, 18 bin olan oy farkını 800 bine çıkartıvermişti! O gün bugündür İstanbul'da hizmet adına kayda değer bir şey olmamasına rağmen, bu güzel ve gözde şehrimiz maalesef İzmirleşme yolunda büyük adımlar attı. Yani, hizmet yok ama seçilmek garanti! İstanbul'u alan Türkiyeyi de alır hesabıyla ve memlekette kaliteli insan azlığının verdiği cesaretle gözünü Cumhurbaşkanlığına diken Ekrem'e, yapılan bu operasyonla fiili bir destek mi verilmişti acaba; Erdoğan'ın geçtiği yollara benzetilir miydi Ekrem'in geçtiği  yollar ve yaşadığı bu mağduriyetler diye düşünmeden edemedim.

Sabahki gözaltı  haberleri aklımıza bunları getirirken, ilerleyen saatler, durumun hiç de zannettiğimiz gibi olmadığını ve başlayan bu sürecin yeni bir mağduriyetle değil, aşırı şişirilmiş bir balonun patlamasıyla sonuçlanacağının kuvvetli işaretlerini vermeye başladı. Neredeyse 2 yıldan beri sürdürülen bir soruşturma var ortada. En önemlisi, ilginç bir şekilde soruşturma konusu şikayet, ihbar, verilen ifadeler, gizli tanıklar vs, hepsi Chp'nin kendi içindeki isimlerden oluşuyor! Başka bir partiye ya da iktidara mensup tek bir isim yok, şikayet ve ihbar listesinde! Bu da insana haliyle 93'teki İski skandalını anımsatıyor hemen. O dönemin  İski genel müdürü Ergün Göknel'in yaptığıı yolsuzlukların ortaya çıkması ve adeta bir foseptik çukurunun patlayıp her tarafa pis kokular saçmasını hatırlatıyor. Yolsuzlukları ortaya çıkaran ise Göknel'in kendisini aldattığı karısıydı! Karısının yani  en yakınındaki insanın ifşaları olmasaydı o büyük yolsuzluk ortaya çıkmaz, foseptik de patlamazdı asla!

 

Önce diploma skandalı, sonra kurultayda delegelere rüşvet kabilinden telefon ve dijital para dagıtıldı iddiaları ve sonunda Ekrem'in suç örgütü kurma ve yolsuzluk suçlamasıyla göz altına alınması. CHP lideri Özel ve bazı vekiller çarşambadan beri adliyede, sokakta ve kanal kanal dolaştıkları mecralarda soruşturmayı yürüten savcı Akın Gürlek'in  dosyasındaki iddialara  cevap vermek yerine kuru gürültü yapmakla meşguller. Mağduriyet edebiyatı; olmadı tehdit. Ankara'da Odtülü öğrencileri sokağa salıp ortalığı yakıp yıkmaya çalışmakla hiçbir şeyin üzerini örtemeyeceklerini kısa süre içinde anlayacaklar. Osman Kavala olmadığı için  eylemci çocuklara(!) çorbaları Mansur  dağıtıyormuş. Ayşe Barım içerde olduğu için sanatçı(!) dostları organize olup öğrenci kardeşlerimize destek çıkamıyormuş! Ne ilginçtir ki, bu öğrencilerin çoğu türlü sıkıntılarla okumaya çalışan, dar gelirli aile çocukları olmasına rağmen, kendisi için sokağa çıktıkları adam servetinin hesabını bilmiyor; üstelik diplomasi da şaibeli! 

Bu arada ana muhalefetin acil olarak yeni bir  Kurultay kararı almaları önceki kurultaya yönelik rüşvet ve yolsuzluk iddialarını kuvvetlendiriyor.

Batılı devletler, Rusya ve Abd'nin bu olaylara Türkiye'nin kendi iç meselesi deyip ilgi göstermemesi muhalefetin elini iyice zayıflatır ve kısa zamanda ortalığın sakinleşeceginin işareti sayılabilir.

Durumu özetleyecek olursak; bu yeni bir mağduriyet hikayesi değil, bir maskenin düşmesi, bir tükenişin ve yok oluşun acıklı hikayesi gibi duruyor!