YAŞANANLARA BAKAR MISINIZ?…

Rezalet mi, kepazelik mi, skandal mı?.. Ne yazık ki, al birini vur ötekine misali hepsi mevcut, yaşanır ve sıradanlaşır hale geldi?!.. Mevzuya girmeden önce, kime dersin demek istiyorum?.. Çünkü, geçmişte bu sözcüklerden her hangi birini, haber, yorum, analiz, ya da gazete manşeti olarak kullandığımızda, halk deyimiyle yer yerinden oynardı…

***

Günler, haftalar, hatta aylarca etkisinde kalınır, konuşulur, tartışılır ve de müsebbipleri hakkında, en radikal kararlar alınır, bir daha böylesi bir hadise tekerrür etmesin denilir ve telkinler sıralanarak ceza-i müeyyideler uygulanırdı?..  Enva-i efor sarf edilirdi; sorumluluk noktasında, bir daha yaşanmasın diye, hassasiyet ikmal edilirdi!..

***

İlgili ve yetkili zevat, büyük bir alakadarlık gösterirdi.. Hassasiyetler karinesi içerisinde, gereken yapılmıştır derdi?.. Bilgilendirmede bulunulur, kamuoyu aydınlatılırdı?.  Kesinlikle üç maymun, kodunda tavır vaki olmazdı?.. Meyil edici olan da iyi gözle bakılmazdı?. Bir dizi telkinler sıralanırdı?..

***

Biz de görevimizin sorumluluğu içerisinde, hareket ederdik!.. Ama bugün öyle değil!.. Son yıllarda ekseriyetiyle kimi kamu kuruluşlarında, özellikle de sağlıkta, kim kime dum duma misali, bir mekanizma işliyor?!.. Yaşanan ve yaşatılan hadiselere karşı, akla ziyan bir tutum, sergilenir hale gelinmesinde kimse imtina etmiyor?..

***

Değil rezaleti, kepazeliği, skandallar zincirini, sıralayıp dursanız bile?!.. Suçüstü dahi etseniz?.. Ne yazsanız, ne söyleseniz, ne konuşursanız konuşun, tınlayan yok, dönüp bakan bile yok?.. Ne kimsenin kılı kıpırdıyor, ne de kimse ne oluyor, ne bitiyor, bu nedir deme gibi bir sorumluluk üstlenmiyor, hissiyat dahi yok?..

***

Demem o ki vahim bir boş vermişlik, vahim bir devşirmelik ortam var!.. Biliyorum, az sonra mevzu edeceğimiz hadisede de aynı tavır dün olduğu gibi bugün de sergilenecek.. Ama biz yine de, görev sorumluluk karinesi içerisinde, ahalinin sesi olarak, deklare edeceğiz…

***

Ve diyorum ki, bakar mısınız vakıanın tablosuna?… Salt Diyarbakır’a değil, Doğu ve Güneydoğu bölgesinde hitap eden, Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları hastanesinde yaşananlar fecaat bir durum? Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor?..

***

Ki okurlarım bilirler, mevzuu eğitim ve sağlık olunca benim duygularım daha bir tepki verici oluyor.. Akan sular durur misali!.. Bu meseleyi duyunca da aynı duygular içerisinde bu ne rezalet, bu ne kepazelik, bu ne skandal dedim..  Tabi kendi kendimi de sorguladım!..

***

Neden derseniz?.. Daha bir kaç ay önce, bu hastane batmış diye tepki gösterip, yetkilileri uyaran bir yazım olmuştu?… Siyasileri de, işin içine katmış, kendinize gelin demiştim.. Modern binalar, modern ve son teknoloji cihazlar alıyorsunuz ama velakin, insani işleyişe gelince çöküyorsunuz, batırmışsınız diye!…

***

O gün ne yazmıştık?.. Bir hastanın şikayetiydi.. Aneztesi yapılmadan, canlı canlı kanamalı genç bir kadın kürtaj ameliyatına alınmıştı.. Hasta da söz konusu sorumlu doktor hakkında, CİMER’e şikayette bulunmuştu..  Peki sonuç, ödül misali adeta eline sağlık dercesine, mükafat verilmişti!?. Sorumluluk gösteren yok!..

***

Peki şimdi mevzu ne?.. Ne yazık ki şimdi de, yatak doluluğu gerekçe gösterilerek hamile kadınlar doğum sürecini müşahede odasında, ya da yatakta değil, refakatçi koltuğuna mahkum edilerek, orada, burada salonda, odalarda geçiştirilerek bekletiliyor. Burada tutulup, sıranı bekle denilerek, çaresizlik içerisinde bırakılıyorlar..

***

Yetkililere sormak gerekmez mi?.. O hastanın psikolojisini gel de anla?.. Düşünebiliyor musunuz.. Bir taraftan inanılmaz doğum sancıları diğer taraftan, endişe, korku ve heyecanın getirdiği, dehşetli stres!.. Denir ya gel de dayan!.. Bu acıyı bizler bilmeyiz, ama kadınlar çok iyi bilirler?.

***

Bekleyiş ve çaresizlik hali karşısında, bir de buradaki kimi görevlilerin ortaya koydukları insanlık dışı muamele ve tavır var ki, akıl tutulması şikayetleri de, işin bir başka boyutunu gözler önüne seriyor!… Doğumhane değil, işkencehane deniliyor?…

***

Denilene göre; “azarlamanın başında neden evinde doğum yapmadın da buraya geldin?.. Sizden bıktık, zır, pırt doğum.. Kez sesinizi yeter zırladığınız!… Seninle mi uğraşacağız.. Bak sırada kaç kişi var..” Gibi gibi sözler.. Rezaletin dibi, hakaretler içeren, tepki ifadeler sıradanlaşmış durumda!!..

***

Ve şu tutanağa bakın!… Hastaya imzalatılan bir belge.. Yukarıda sıralananlar malum..”Hasta kendi isteğiyle, tüm uyarılara rağmen, tedaviyi de reddederek, taburcu olmak istiyor” özetli bir evrak tanzim edilmiş?!..

***

Evrakın ıslak imzalı bölümünde ise, hastanın tedaviyi red etmesine dair gerekçe, yazılı.. Düşülen not aynen şöyle..  “Yatak olmadığı için, yatışı red ediyoruz. Hasta odasındaki refakatçi koltuğundaki yatışı kesinlikle reddediyoruz. “ Söz konusu bu evrak, 22 Nisan 2024 tarihinde düzenlenmiş!..

***

Vuku bulan bu hadise her yönüyle sorgulayıcı.. Ki sadece sağlık hizmetlerindeki yetersizliği gün yüzüne çıkarmıyor.. Aynı zamanda insanlık onurunu ayaklar altına alan idari bir işleyişin ve kimi personellerin keyfiyet arzını da, ortaya koyuyor…  Her yönüyle; idari ve adli bir suç!

***

Velhasıl!… Bunu bir hastanın yaşadıkları olarak görmemek gerekiyor.. Bugüne kadar bir çok hadise görüldüğü içindir ki rezalete, kepazeliğe ve skandala kulak tıkar hale gelindi?.. Bugün ona, yarın başkasına, beri gün sana gerçeğiyle utanç verici uygulamaya son veren bir anlayış ikmale gelmiyor?..

***

Umarız bu yazımız, ders-i ibret noktasında ele alınır, ilgili kurum kendini çek eder?!.. Özellikle, göreve geldiğinden bu yana bir çok mevzuya hassasiyet gösteren, İl Sağlık Müdürü Dr. Hakan Pamukçu’nun bu meseleye de kapsamlı bir neşter atacağı düşüncesindeyim!.. Ve tabi ki detaylı bilgilendirmeyi de bekiyoruz..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Sağlığın kıymetini de, hizmetini de, takdirini de kendinize değil, hastaya sorun!..