“ABD’Yİ KINIYORUM”! (II)
Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzre Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, Türkiye’nin yıllardan beri köhneleşmiş, mezalim uygulamalarla gününü
geçirmiş bir sistemle her daim mücadele ederek bugünlere gelmiştir.
CHP’nin altı oklu rejimine “Cumhuriyet” adını takarak
Kemalizm gölgesinde halka zulüm yağdıran bir sistemle mücadele etmiş ve
mücadelesinde daima başarılı olmuştur.
Ömrünün mücadeleyle geçtiğini söyleyen Erdoğan, gerçekten
bu mücadelesinde başarılı olmuştur ve yıllar önce verdiği mücadele, bugün Yeni
Türkiye’de kendini göstermiştir.
Yıllar öncesinde ektiği iman ve cesaret tohumu
filizlenmiş ve her gün biraz daha filizlenen o hakikat tohumları gürleşerek,
boy atarak, Türkiye ve Dünya kamuoyuna kendini göstermiş durumdadır.
Nitekim iki gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TÜRGEV
Genel Kurulunda verdiği önemli mesajla birlikte Fransa’ya, Belçika’ya yaptığı
göndermeler ve uyarıcı mesajlar dikkatlerden kaçmamıştır.
Nerdeyse yaptığı her konuşmada ve çıktığı her mitingde
ABD’yi ve Batı dünyasını, hükmen va manen “batırıp çıkaran” Erdoğan, tüm
davalarında haklı olduğu gibi inanıyoruz ki böylece batı emperyalizm ile de
yaptığı her mücadelede başarılı olacaktır.
Bu mücadeleyle her gün dev adımlarla ilerliyor ve
Türkiye’yi altı oklu rejimin hegemonyasından kurtararak, sahil-i selamete
ulaştıracağına inanıyoruz.
Emperyalist haçlı dünya, artık buna inanmalıdır ki
Türkiye, eski Türkiye değildir.
Yani jön Türkçülüğe dayalı İttihat Terakki cemiyetinin
uzantısı olan altı oklu bir cumhuriyet rejiminin dönemi hükmen kapanmış
durumdadır.
Erdoğan misyonunu, idealini taşıyan yeni bir
Türkiye’deyiz.
Bu Yeni Türkiye, Erdoğan’ın ümit dolu ifadeleriyle
tanışıyor, seviyor ve bağrına basıyor.
TÜRGEV Genel Kurulu’nda verdiği mesajlar, gerçekten
ülkemiz için verilen çok önemli mesajlardır ve aynı zamanda umut kaynağıdır.
Evet, verdiği mesajda şöyle diyor;
“Yeni dönemi okul yapmaktan ziyade, müfredatın içeriğine
yoğunlaşma olarak belirledik”
“Eğitimde müfredata yoğunlaşacağız diyen” Erdoğan,
Fransa’ya da şöyle bir mesaj gönderdi;
“Ankara endişelidir, Fransa ve Belçika için gerçekten
endişeliyim…”
Bunları diyen Erdoğan böylece ABD gibi bu her iki haçlı
emperyalist ülkeyi de antidemokratik uygulamalarından dolayı haklı olarak
kınamış durumda.
“Avrupa baharı olarak nitelenen Fransa’daki gösterilerde
polisin uyguladığı şiddete Türkiye’den ‘İTİDAL’ çağrısı geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk Dışişleri yaşananlara “endişeliyiz” dedi.
Fransa’yı uyaran Erdoğan, şöyle dedi;
“Protesto hakkını kullanan insanlara polisin uyguladığı
şiddeti kınıyorum.
Yaşanan vahim olayları dünyaya aktarmayan batı medyasını
ayıplıyorum.
İnsan hakları örgütleri, batılı politikacılar neden
duyarsız?..”
Bunları açık yüreklilikle dile getiren Erdoğan, adeta
sözüm ona çağdaş medeniyet seviyesine tırmanan batı dünyasının ne kadar zulüm
ve mezalim karanlıkları içerisinde olduğunu dünyaya bir kez daha gerçek
kimliklerini tanıtmış oldu.
* * *
Her zaman bu köşede anlatmaya çalıştığım “Yeni Türkiye”
ve “Yeni Türkiye”nin gerçeği, Erdoğan sayesinde her gün biraz daha
bayraklaşıyor, büyüyor, gelişiyor.
Nitekim Milli Eğitim’deki müfredat sisteminden bahsediyor
Erdoğan.
Yukarıda konu ettiğimiz CHP’nin altı okunun yıllardan
beri yaşattığı zifiri karanlık sisteminin başını çeken hiç kuşkusuz ki, Milli
Eğitim’deki müfredat uygulamasıdır.
Zira “Tevhid-i Tedrisat” adı altında 1924’te
kanunlaştırdığı müfredat yasasıyla yetiştirilen gençlik, ne yazık ki bugün tüm
ailelerin çabalarına rağmen, "terörün ve fitnenin" ağından
kurtulamamıştır.
Nelerden kurtulamamıştır?
Ahlaki çöküntülerden, eğitim ve öğretim yozlaşmasından,
ilim-irfan terbiye yoksunluğundan, gençlik kurtulamamıştır, battıkça batmıştır,
batıran da Milli Eğitim müfredat uygulaması olmuştur.
İşte Erdoğan Türkiye’ye şöyle sesleniyor.
“Terör örgütleri gençlerimizi zehirliyor.
Bir tek evladımızın dahi zayi olmasına razı değiliz..”
Erdoğan sözlerine şöyle devam ediyor;
“Sadece alt yapı kurmanın yetmediğini gördük.
Eğitimin içeriği konusunda ciddi çalışma şart.
Kendini iyi yetiştirmiş gençlerin sayısı artmalı.
Örnek gençlik, inşallah TÜRGEV yurtlarında kalan gençler
olacaktır”
Tabii ki TÜRGEV’in çok aktif çalışmasının sözde rakibi
durumunda olan Paralel Yapının ihanetlerini de ihmal etmeyen Erdoğan, paralel
yapı hakkında da şöyle diyor;
“Paralel ihanet çetesi TÜRGEV’e yönelik her türlü
iftiranın, yalanın, saldırının kaynağı haline dönüştü.
Demiştim ki daha çok çalışın, daha çok rahatsız edin.
TÜRGEV gibi daha çok kuruma ihtiyaç var.
Açık söylüyorum, zürriyetimizi artıracağız, neslimizi
çoğaltacağız.
Müslüman aileler bu gerçeğin aksine çalışamaz ve
inanamaz”
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Gerçekten Cumhurbaşkanımızın 28 Mayıs’ta Diyarbakır’a
teşrifleriyle gerek Valilik önündeki o daracık meydanda yaptığı konuşmada
olsun, gerek Mitannia otelindeki STK ve kanaat önderleriyle yaptığı konuşmada
olsun, gerekse Tanışık Köyündeki bombalı kamyonun mağduru olan iki ailenin
taziyelerinde olsun.
Güneydoğu insanına karşı, özellikle Diyarbakır insanımıza
karşı ve tüm Türkiye’ye karşı, hatta dünya kamuoyuna karşı verdiği çok önemli
mesajlar karşısında herkesi mutlu etmiştir.
Ve özellikle mutluluklar dolu sevindirici mesajlar
vermiştir.
Ama bunu da belirtmeden geçmek istemiyoruz.
Güneydoğu Anadolu bir an evvel terör örgütü PKK
belasından kurtarılmak isteniyorsa, öncelikle ve özellikle şaibeden uzak,
kişisel rantını düşünmeyen, halkın nefretine maruz kalmayan insanları
Güneydoğu’luyla Diyarbakır’lıyla tanıştırmak lazım.
Kirli, şaibeden kendini kurtaramayan, halkın nefretine
maruz kalan siyasilerin, artık Diyarbakır’dan ve Güneydoğu’dan uzak tutulması
gerekir.
Hayatı boyunca ihalelerle uğraşan ve bugün nerdeyse
milyar dolarlar servete sahip olan ne idüğü belirsiz devşirme insanları hem AK
Partiden, hem Güneydoğu insanından uzak tutulması ve hem de Başbakanlık ve
Cumhurbaşkanlığı gibi çok önem taşıyan makamların gölgesinde kendini ön planda
gösterme fırsatının verilmemesi gerekir.
Öylesine inanıyoruz ki bölgeyi PKK’dan arındırma
projesini gerçekleştirmek istemi Sayın Erdoğan’ın başta gelen projelerinden
birisidir.
Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
* * *
Sevgili okurlar.
Bugüne kadar bu coğrafyada her gün biraz daha gelişen ve
halkı tehdit edebilen PKK ve onun savunucusu olan siyasi yapılanmanın varlığı
da yukarıda anlattığım bazı yanlış, rantiyeci siyasilerin yüzünden olmuştur.
Yıllardan beri gerçek kimliğini saklayan, Refah partinin
içinde yer alıp ve AK Parti’ye kadar uzanan birileri hala da Erdoğan’ın
bulunduğu her platformda kendini ön planda göstererek, kamuoyu nezdinde kendini
Erdoğan’a çok yakın olarak göstermeye çalışan ne idüğü belirsiz bazı
devşirmelerin varlığı söz konusudur.
Ki bu devşirmeler, paralel yapıdan gelen insandır.
Artık gerek Diyarbakır olsun, gerek Batman olsun, gerek
Siirt olsun…
Böylesi zararlı ve tehlikeli münafık tinetli insanların
bölge halkından uzak tutulması gerekir.
Halk, bu insanlardan hoşlanmıyor, tedirgindir ve nefret
ediyor.
Eğer HDP’ye yönelik oy potansiyelinin varlığı söz
konusuysa gerçekten bu insanların AK Parti’de bulunmaları ve söz sahibi olmak
istemeleri yüzündendir.
Bize göre AK Parti teşkilatlarında kendine AK Partili
görüntüsü verip, aslında PKK ve Paralel yapıyla işbirliği içinde olan bu kirli
anlayışa sahip münafık tinetli insanların Güneydoğu’da halktan uzaklaştırılması
gerekir.
Bizim tavsiyemiz budur.
Eğer böyle devam ederse, AK Parti bölgede halkın
teveccühünü kazanamaz ve her gün biraz daha HDP için prim verilir ve seçim
malzemesi durumuna gelir.
En derin saygı ve sevgilerimle.