“BATININ İKİYÜZLÜLÜĞÜ” (II)
Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği gibi yıllardan beri, yani yakın geçmişimize
yönelik terörün varlığı ve başlangıç tarihi aslında cumhuriyetin kuruluşundan
itibaren başlamış durumda.
Hatta daha öncesini ele alırsak, II. Meşrutiyet’in
Meşruiyet kazanmasından itibarendir..
Batıl Avrupa’dan ithal edilmiş ırkçılık ve kavmiyetçilik
taassubuyla, gizliden gizliye devlet bünyesine yerleştirilmiş terör odakları
yavaş yavaş gerçek yüzünü göstermeye başladı..
Yani Ulu hakan Sultan Abdülhamit’in tahttan
indirilmesiyle başlayan hareket, kupkuru ırkçılık, turancılık anlayışıyla,
hızla yayıldı.
Dolayısıyla her gün biraz daha gemiyi azıya vuran bu
kirli ithal "fitne", devleti I. Dünya Savaşı’na sokmakla beraber
taassupçuluk hareketiyle, toplumsal bölünmenin fitili ateşlendi.
İngilizlerin ve Fransızların, Çörçil ve Napolyon’ların
kiraladıkları Selanik dönmelerinin işbirlikçiliği sayesinde hayata geçirdi..
Ama kimse farkında değildi..
Kimse de, irdeleme cesareti göstermediği gibi..
Bilakis gelen, "adeta" bağımlılık arzıyla,
çarka uydu..
İşte bu nedenledir ki, nerdeyse yüzyıldan beri oluşa
gelen bu kirli oyun, süreç içerisinde gününü kansız geçirmemiştir..
Devlet bünyesindeki çekemezlikler, illa ki menfi milliyetçilik
başlangıcıyla Türkçülük adı altında yola çıkan bir anlayış, günü gelmiş
karşılarında aynı milletten, aynı coğrafyadan, aynı ülkeden, aynı dine inanmış,
aynı Kur’ana mensup insanlar da ırkçılık damarıyla karşılarına çıkmıştır.
Birileri demiş “ben Arap’ım” birileri demiş “ben Kürt’üm”
Bununla yetinmemiş bu sefer mezhepçilik ve bölgecilik
taassubunu hortlattılar.
Ki birileri Sünnilik, birileri Alevilik, birileri
Şiacılık vs. vs.
* * *
İşte bakın sevgili okurlar.
Batıl olan her şey illa ki hukuksuzluğu doğurur.
Antidemokratik zorbalığı gerçekleştirir.
Ve birilerinin makam, mevki ve şahsi çıkarları uğruna bu
ülkede hep böylesi emperyalist sömürgenler türemiştir.
Ha bire kan dökülüyor.
Yıllardan beri bu köşede açıklamaya çalıştığımız ana
gerçek ve milli ruhun istek ve arzuları paralelinde kaleme aldığımız tarihi
olaylar her gün biraz daha bizi kanıtlıyor, onaylıyor ve kirli maskeler
düşüyor..
Pek tabi ki, tüm çıplaklığıyla tersyüz edilmiş gerçekler,
hakikatleriyle ortaya çıkıyor ve bizi haklı çıkarıyor.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Bu dile kolaydır.
Siyaset alanı nereden yürüyor?
Anadolu kuzuları her gün şahadet şerbetini içiyor.
Dün dört tane asker bir yerde şehit oldu, evvelki gün
başka bir yerde asker-polis şehit oldu, geçen Perşembe günü Diyarbakır’ın
Dürümlü mezrasında iki aile kökten yok edildi..
Ama ne yazık ki siyasetin damarında bir kurtuluş, bir
uyanma söz konusu değil..
İşte bu çarpık ve ikiyüzlüğü dün olduğu gibi bugün de
dile getiriyoruz.
Açıklamaya çalışıyoruz..
Ve olup biteni içimize sindiremiyoruz.
Ki bu can bu tende olduğu müddetçe kim ne derse desin,
ülkenin içinde bulunduğu derin badireleri deşifre etmeye hep devam edeceğim..
Var olan siyasetin yanlış hareketlerini de halka
yansıtacağız..
Yansıtmak zorundayız da..
***
Evet, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın her
platformda dile getirmek istediği ve her konuşmasında kilit noktaları kamuoyuna
açıklarken, muhalefet nerdeyse gerçekleri tersyüz ederek, kıvırmaya çalışıyor.
Yani halk, bazı muhalefet liderlerinin dün söylediklerini
bugün unutmalarıyla ve bunu gaf gibi algılamalarıyla gününü gün eden
Kılıçdaroğlu gibi muhalefet liderlerinde artık utanma yüzü bile kalmamıştır.
Bunada ikiyüzlülüğün dik alası denir.
Hala da her şey benim dediğim olsun diye gâh terör
odaklarını savunuyor, gâh aleyhte konuşuyor, gâh şu, gâh bu diyor.
Bakınız, başta söylediğim gibi tek bir muhalefet lideri
veyahut onlara mensup particiler, Diyarbakır’daki meydana gelen Yakar ve Yaman
ailelerinin başına getirilen kamyon olayını dillerine dahi almıyorlar..
Nerdeyse kamuoyuna bağışıklık peyda ediyorlar..
Terör olaylarını ve dökülen kanları, artık kamuoyunun
kulaklarına aşina hale getiriliyor.
Öyle bir şey yok.
Bu halk, inançlıdır, uyanıktır, hiçbir şeyi unutmuyor.
Günü geldiği zaman da böylesi siyasilere hak ettiği
şamarı atıyor?
Artık liderlik, büyüklük yerine böylesine inanmayan ve
insan kanını hafif gören, batıl ve ırkçılık taassubu uğruna insanların kanını
heder eden anlayışlar ve o anlayışın temsilcileri bir gün halkın karşısında
kendilerini şamar oğlanına dönüştürülmüş şekilde göreceklerdir diye
düşünüyoruz.
* * *
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bizi uyarıyor ve diyor ki;
“İhtilafa düşmüş, tefrikaya (bölünmeye) yüz tutmuş,
kavimler, milletler gibi olmayın.
Eski çağlardaki bölünmüş toplumların haline kendinizi
sokmayın.
Allah’a ve Resulüne itaat edin. Kendi aranızda münazaa
çıkarmayın, yoksa dağılırsınız. Gücünüz sizin elinizden gider”
Yüce kitabımızın bu uyarılarına rağmen, biz tam tersine
inatla batıldan ibaret olan, toplumları Marksizm’e, komünizme, dinsizliğe,
imansızlığa sürükleyen ırkçılık taassubuyla hala da halkı kandırıyor, kan
döktürüyor ve düşmanlık unsurlarını yaratmaya çalışıyoruz.
Ülkeye ve millete, bu sistemden artık hayır gelmez
anlayışının hâkim olması gerekir diye düşünüyoruz.
Allah nezdinde inanmış bir insanın değeri ve kalbi Kâbe
gibi yücedir, değerlidir ve üstündür.
Hiç tartışmasız, bütün vicdanını yitirmiş, ahlaki
çöküntüler içerisine girmiş, insan kanı içerisinde boğulmayı tercih etmiş,
kavmiyetçilik ve ırkçılık taassubu uğruna insanların kanını mubah sayarak,
kurtuluşu masum insanların kanını dökmekte gören anlayıştan bu halk nefret
etmektedir?
Ediyor..
Kınıyor, her zaman kınamalıdır ve lanetler
yağdırmalıdır..
En derin saygı ve sevgilerimle.